2010/08 Blog Arşivi

Sınırsız hayal gücü ile oluşturulduğu düşünülen reklam tasarımları, ilk başta insana, bu konuyla ilgili düşünemeyeceği hiçbir şey yok gibi görünmektedir. Bir reklam senaryosuna her şeyi koyabilmeniz mümkün, tek sorun düşündüğünüz konunun, reklamını yaptığınız ürün veya hizmetle, markayla uyuşmasıdır. Bulduğunuz konu ve diğer unsurların ilişkilendirilmesi asıl meseledir. Böyle bakınca, reklamın sınırı yok gibi görünmektedir. Fakat aslında öyle değildir. Reklamın da sınırları vardır. Hem de sinema filmlerinden, televizyon dizilerinden çok daha keskin sınırlara sahiptir. Bir kere, yapılan her reklam tasarımı, ahlak kurallarını ihlal etmeyecektir. Toplumun gelenek ve görenekleri dâhilinde düşünülecektir. Reklam ortalama algı düzeyine hitap etmek durumundadır. Çevre düzenlemesine uygunluk v.b. pek çok keskin sınırlamalara tabi olarak düşünülebilmektedir. Fakat sınırların olmadığı, bu çerçeveler dâhilinde ki her şeydir. Yani duvarlardan aşmadan, aklınıza gelebilecek her şey, işlenmesi mümkün konular olmaktadır. Zaten reklamların sınırları olmak durumundadır. Sınırsız tema, sınırsız malzeme, sınırsız ifade ve işaretler, nereye vurgu yaptıkları ile ilgili olarak kullanılabilir veya kullanılamaz.


Devamı için tıklayınız ...

28 Ağustos ve 12 Eylül tarihleri arasında İstanbul'da Sinan Erdem Spor Salonu'nda gerçeleşecek 2010 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası Türkiye'den birçok değerli markanın ve firmanın sponsorluğunda gerçekleşecek. Şampiyonanın genel sponsorluğunu BEKO üstlenirken, Garanti Bankası, Turkcell, THY, Ülker, Mercedes-Benz ve TOBB ana sponsorları oldular.

2010 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası için hazırlanan logoda Kültür Bakanlığı tarafından Türkiye'yi yurtdışında tanıtma amaçlı hazırlanan lale ve Türkiye yazısı, Ay Yıldız ve Basketbol topu ile birleştirildi, logonun yanında Van kediside 2010 Şampiyonasının resmi maskotu ilan edildi ve bununla ilgili resmi görseller hazırlandı. "Dev Buluşma" (Giant Get-Together) sloganı ile beraber hazırlanan resmi 2010 FIBA Basketbol Şampiyonası görsellerinde ülke takımlarından seçilen sporcular Türkiye'de bulunan önemli tarihi eserler ve binalar ile birlikte yayınlandı (Ortaköy Cami vb.). Bu şekilde hazırlanan resmi kimlik çalışmaları ile beraber 2010 FIBA Basketbol Şampiyonasına ülkemizin ev sahipliği yaptığı ön plana çıkarıldı.


Devamı için tıklayınız ...

Reklamın iyisi kötüsü olmaz mantığı bir noktada, istenilen yani ulaşılmak istenilen son noktayla ilgilidir. İstenilen, insanların ismi, ürünü, markayı öyle ya da böyle bilmesi ise, evet burada reklamın iyisi kötüsü olmaz, bu yolda işlenebilecek her tür konu mubahtır. Ama bir de, insan ister istemez şunu düşünüyor tabi, ismin bilinmesi ne kazandırır ki? Bu şuna benzemekte; bir kişi, çeşitli küçük kazançlar elde etmek için, nasıl olduğu önemli olmayan bir şekilde, bir olayla, reklamla gündeme gelir ve toplum tarafından ismi, cismi bilinir. Gündeme geldiği olay, eğer çok garip, tuhaf, kötü bir olaysa toplum bu kişiyi merak etmeye başlar. Ama toplumun bu merakının beğeni, özenti, sevgi, saygı v.b. kavramlarla bir alakası yoktur. Toplum, genelde bu tip kişilerin, nasıl olup ta bu halde olabildiklerini merak etmeye başlar. Konu olan reklam veya olaydaki normal davranışların veya olayların olamayışlarının nedenlerini aramak, anlamak ister. Bu aslında çok güçlü bir merak güdüsüdür. Toplumun bu merakını bilen ve reyting elde etmek isteyen çeşitli reality Şov’lar da bu tip insanları hemen bulur ve konuk eder. Konu tuhaf davranışlarıysa, reality Şov’lar bu tuhaflıkları yeniden yaptırmak ve toplumun ilgisini çekmek ister. Konu her neyse, topluma onu moda mod yaşatmak ister. Toplum da bunları algılayabilmek için izler, okur ve dinler. Ama toplumun şöyle bir özelliği de vardır. İlgili olayı anlayabildiği ve düşüncelerinde onu, yerine oturtabildiği an, unutur ve hiçbir şekilde ilgilenmez. Hatta bu yüzden bazı Reality Şov’lar, bu tip kişilere başka tuhaflıklar, gariplikler yaptırarak, toplumun aynı merakını tetiklemek ve eski reytinglerine kavuşmak ister. Bu durum firmaların, ürün ve hizmet reklamları için de geçerlidir. Toplum bir şekilde reklamın etkisi altında kalır. Ürünü merak eder, inceler, onunla ilgili bilgi alır ama bunlar, satın alma davranışlarını göstermeye yönelik değillerdir. Onların bu ilgisi, tamamen meraktır. Belki merakın yoğunluğu, bazı kişilerin satın alma davranışlarını göstermesini sağlayabilir. Ama bu bir defaya yöneliktir. Merak giderilir bir şekilde, ürünü alarak veya bilgi edinerek. Peki ya sonra? Firma, ne kadar kötü, garip, tuhaf bir reklam yaparsa yapsın aynı merakı yakalayabilir mi? Çünkü artık toplum neyin ne olduğunu bilmektedir. Kötü reklam, çok kötü hissettirir ve unutulmaz, tuhaftır merak uyandırır, farklıdır ilgi çeker, yenidir bilme istemini uyandırır. Ama bunlar tatmin edildikten sonra, firmanın diğer kötü reklamları işe yaramaz. Yani aynı etkileri uyandırmaz. Bunun için reklamın iyisi kötüsü olur. Reklam iyi olmak, faydacı, güvenilir, işlevsel, teknolojik olmak zorundadır. Günümüzdeki topluma hitap etmeli ve onların kabul sınırlarında yaşamayı becerebilmek zorundadır. Hitap ettiği kitlesine yaşattığı rahatlık, kolaylık v.s. diğer kitleler arasında fark yaratmalıdır ki, kitlesi sürekli artış göstersin veya satın almaya devam etsin.


Devamı için tıklayınız ...

Özellikle son zamanlarda, Nokia markası birbirinden yaratıcı reklam filmlerine imza atıyor. Markanın reklam filmleri, sadece yaratıcı olmakla kalmıyor. Reklamda verilmek istenilen, yaşam sevinci, hızlılık, ürün özellikleri gibi anlatımlar özenle bütünleştirilmiştir. Bunlardan özellikle, Nokia N Serisi Reklamı, bütün bu özellikleri göstermektedir. Reklamın müziği, verilmek istenilen duyguları destekler nitelikte, hareketli, canlı ve kulağa hoş gelmektedir. Markanın tanıttığı ürün özellikleri, tek bir söz bile kullanılmadan, yani karşılıklı diyaloglar olmadan, uygulama yaparak gösterilmiş. En genel anlamda hissettirdikleri ve yapılabilenler, tek kelimeler halinde ekrana yansıtılmış; kullanımı kolay, uygulamaları pratik, internetten cebe, cepten internete yapılan bütün uygulamalarda hızlı, görüntü kalitesi güzel demektedir. Reklam filmi, ürünün kullanılan menülerinin görüntüleriyle başlamakta, ürünün kullanıcı tarafından açılabilen tarafları gösterilmektedir. Dinle ile başlayan bölümde, sesin kalitesini, insanların mimik ve yüz ifadeleri vermektedir. Gönderim aşamasında ise, pratik bir uygulama ile anında ekrana yansıtılan iletiler, gönderilen iletilerin hızını göstermektedir.


Devamı için tıklayınız ...

2006’da Charlie isminde Amerikalı bir genç, kendi blog’unu açtı. Daha sonra çocuk yaşta olan kuzeni Jeremy’nin ailesinin, Jeremy’e yılbaşında Sony PSP almaları gerektiğini, video’ya kayıt etmiş ve blog’unda yayınlamış. Kuzeninin sadece PSP istediğini, ailesinin ise bunu istemediğini duygu sömürüsüyle aktarmış. Bunların üzerine PSP’nin yılbaşı için çok uygun bir hediye olabileceğini, bunun normal olduğunu ifade etmiş. Siteye kendisinin çizdiği belli olan grafikler koyan Charlie, blog’ta bunun bir reklam olmadığını yazmış. Charlie’nin kendisi için tasarladığı web sayfası, tam bir blog havasında ve tasarımında yapılmıştı. İfadeler ve cümleler sanki gerçekten Chalie tarafından yazılmış gibiydi. Durum böyle olunca, kullanıcılara hızla dağılan bu video, herkesi etki altına almıştı. Duygu sömürüsü ile dolu olan video’nun etkisinde kalan pek çok Amerikalı aile, Jeremy’nin yeni yılda PSP istemesinin normal bir durum olduğunu ifade ederek, buna yönelik yorumlar ve cevaplar yazmışlardır. Bu tip yorumlar siteye o kadar fazla gelmiş ki, bu durum medyanın da dikkatini çekmiş ve bu olayı haber yapmaya karar vermişler. Bunun medya tarafından haber edilmesi, bunu duymayan Amerikalı ailelerin de haberdar olmalarını sağlamış, videoyu izlemelerine neden olmuştu. Medya haberleri, blog’ta ki duygu sömürüsüyle birleşince, Amerikalı ailelerin yüksek bir çoğunluğu, çocuklara verilecek en uygun yılbaşı hediyesinin PSP olduğunu düşünmeye başlamalarına neden olmuştu. Konu yoğun bir şekilde medya’yı ve halkı meşgul ederken, bilinçli bir internet kullanıcısı, sitenin domain adresini öğrenmek istemiş ve web adresinin, ismi geçen iki çocuğa da ait olmadığını fark etmişti. Domain, merkezi Washington’da olan Zipatoni reklam ajansına aitti. Kullanıcının bu fark etmesiyle yayınlaması bir olmuş tabi. Konunun bu kadar çok popüler olması sebebiyle, aynı şekilde Youtube`un da destek vermesiyle, haber aynı hızla yayılmış. Halk bunun bir reklam olduğunu anlamıştı. Sonuçta SONY markası, yılbaşı için bir reklam kampanyası düzenlemişti. Ama bunun bir reklam olduğunu sezdirmemeye çalışmış, gerçek bir olaymış gibi yansıtmıştı. Halkın tepkisini çekmemek için, 11 Aralık 2006 tarihinde marka, Amerikan halkından özür dilemişti. SONY markası, viral reklam yapmıştı. Bilindiği gibi viral reklam, reklam olduğu belli olmayan video kayıtlarının da virüs mantığıyla kullanıcıdan kullanıcıya yayılmasını kapsamaktadır. O zamanlar viral reklam tam olarak bilmeyen bir konuydu. Belki de SONY markası, böyle bir reklam yaparak, yeni bir mecranın yolunu açmış oldu. Fakat yeni bir reklam mecrası olsa bile, reklam olduğunun belli olmaması, reklamın duygu sömürüsü yaparak, markanın herhangi bir ürününü öne çıkarması, reklamın uygulanma esaslarına uymamaktadır. Etik olarak ta çok doğru bir reklam kampanyası değildir. Bu tip bir reklam, markanın aslında kaliteli olan ürününe gölge düşürmektedir. Ayrıca, firma hakkında da tüketicilerin olumsuz duygu ve düşüncelerde olmasına neden olmaktadır. Hâlbuki SONY markası, dünyaca bilinen, saygınlığı olan, ürün kalitesiyle ünlenen bir markadır.


Devamı için tıklayınız ...

Eskiden diziler çekilirken, çekim hataları izleyicilerden gizlenirdi. En güzel çekimler, derlenip toparlandıktan sonra, izleyicilerin karşısına çıkardı. Fakat günümüzde filmlerin, dizilerin çekim hataları, filmlerin sonunda, dizilerin bölüm sonlarında veya final bölümünden sonra, gösterilmeye başlanmıştır. Çekim hatalarının eğlenceli olduğunun keşfedilmesinden sonra, televizyonlarda yayınlanmaya başlamıştır. Bu hem oyuncuların halk arasında sempati toplamasını sağlamakta hem de dizi veya filme karşı izleyicilerin olumlu duygular hissetmelerini sağlamaktadır. İzleyicilerin, çekim hatalarına karşı bu tutumu, yani çekim hatalarını izlemekten hoşlanmaları, bu sektörün de dikkatini çekmiş, onlar da, reklam  çekim hatalarını, internet üzerinden, video formatıyla yayınlamaya başlamışlardır. Sektör, elbette reklam çekim hatalarını yayınlarken, oyuncuların halk tarafından sempati toplamasını amaçlamıyor. Reklam çekim hatalarının yayınlanması, televizyonlarda veya sinemalarda gösterilmekte olan tanıtımları desteklemektedir. Onlar bu amaçla hataları yayınlamaktadır.


Devamı için tıklayınız ...

FIAT reklam kampanyalarında internete mecrasına verdiği önemi bu sefer Doblo ile devam ettiriyor. FIAT özellikle facebook gibi sosyal medya sitelerini kullanarak geniş kitlelere hitap etmeyi amaçlıyor, aynı zamanda sosyal medya siteleri yardımıyla kendi reklam kampanyaları üzerinde bir etkileşim yaratarak reklamlarının etkinliğini arttırmayı hedefliyor. Daha önce FIAT Bravo için farklı bir kampanya düzenlenmişti, bu kampanyada yine kullanıcılar kampanyaya ait siteyi kullanarak facebook üzerinden etkileşimde bulunarak katılım göstermişlerdi.


Devamı için tıklayınız ...

Bir reklam ajansı birimlerinin reklam konusunda, onca uzmanlaşmış olduğu, onca eğitim ve deneyimlerden geçtiği düşünülünce, hele bir de, her reklam kampanyasından önce, bir dizi reklam analiz çalışmaları, kreatif direktörlerin kontrolleri, gözden geçiren birimlerin birbirinden farklı uzmanlıkları ve bakış açısı da eklenince, yanlış anlaşılan reklam diye bir şeyin olamayacağı açıktır. Bilinçli olarak planlanmış ve tüketicilerin ilk karede, ne düşünecekleri belirlenmiştir. Hatta ilk kare yanlış anlaşılma üzerinden tasarlanmış ve bu yanlış anlaşılmaların kaç saniye sürdürüldükten sonra, reklamın diğer kısmını gösterecekleri belirlenmiştir. Bu bir etki güçlendirme, ürün veya hizmetin akılda kalmasını, unutulmamasını sağlama çalışmalarıdır. Bir reklam kampanyasının tüketiciler tarafından yanlış anlaşılması için, reklamın komple tasarımı izlendikten sonra, reklam ajansının planladığı mesajların dışında, mesaj vermesi halinde olabilmektedir. Yani ancak o zaman, bir yanlış anlaşılmadan söz edebiliriz.


Devamı için tıklayınız ...

İster dünya çapında bir marka olsun, ister sınırlı coğrafik alanlarda faaliyet gösteren bir firma olsun, gücüne bakılmaksızın, toplumsal uyumu zedeleyecek, her hangi bir unsurun işlendiği reklamlar yasaklanmaktadır. Yasaklanan reklamlar genellikle, şiddet, ölüm, cinsellik içerenler veya hissettirenler olmaktadır. Bununla birlikte, toplumu derinden etkileyen olayları çağrıştıran, onları andıran reklamlar da yasaklanmaktadır. Herhangi bir yaş grubuna, cinsiyete, topluluğa, toplumsal kültür motiflerinden herhangi birine saygısızlık veya onların bu motifi bozmalarına neden olacaklar da aynı şekilde yasaklanmaktadır. Bu tip reklamlardan biri Çin’de yasaklandı. Amerika’nın ikiz kulelerini çağrıştıran sigara bırakma reklamında, iki tane sigaranın ikiz kuleler gibi dikildiği, iki sigaranın da yanmakta ve üzerlerinden duman tütmekte olduğu reklamın üzerinde “No More Killing” yazmaktadır. Aslında reklam, hem sloganı itibariyle, hem de benzetme yaptığı olayla, sigaranın zararlarını tam olarak yansıtmaktadır. Fakat Amerika’da yaşanan ikiz kuleler felaketini ve felaketin insanlara yaşattıklarını çağrıştırdığı için yasaklandı. Çünkü ikiz kuleler bir terör saldırısı sonucu yıkılmış ve birçok insan yaşamını kaybetmişti. Sigara insanların ölümüne, çeşitli hastalık, sakatlık durumlarına yol açan bir ürün olduğu için, o da öldürmekteydi. İkiz kulelere benzetilmiş ve reklam bütünlüklü olarak, birbiriyle örtüşen unsurlarla işlenmişti. Hem olayı hatırlattığı için, hem terör sonucu olan bir olay olduğu için, reklam yasaklandı. Bir diğer yasaklanan reklam da, başbakan olduğu senelerde, Tony Blair’in yapmak istediği, yeni kimlik kartı uygulamasıyla ilgiliydi. Reklamda, Tony Blair’in fotoğrafına, üst dudağının ortasına, bir barkot resminin konulmasıyla Hitler’e benzetilmesiydi. Hitler döneminin özellikleri ve uygulamaları herkes tarafından bilinmektedir. Böyle bir durumda reklam, direkt şiddet mesajları veren bir reklama dönüşmekteydi. Bu yüzden bu reklam da yasaklananlar arasında yerini aldı. Üçüncü örnek te, kadın ayakkabısı üreten firmanın reklamında yaşandı. Burada da kadın ayakkabısının topuğu, bir erkeğin içinden geçmektedir, reklamın sloganı da “öldüren topuklar” olmaktaydı. Bu da hem ölüm duygusunu hem de şiddeti içerdiği için yasaklandı. Reklam bazen, çok iyi bir tespit ile tam olarak verilmek istenilen düşünceyi verebilir. Fakat çağrıştırdıkları veya hissettirdikleri de çok önemli olmaktadır. Şiddet içerdikleri için yasaklanan böyle reklam örneklerinden sonra, bir başka konudan dolayı yasaklanan reklamlardan biri, şans oyunlarıyla ilgili bir reklamdır. Burada ki reklamda, cadde üzerinde farklı yaş gruplarına mensup insanlar, ışıklarda, karşıdan karşıya geçmek için beklemektedir. Karşıdan gelen bir kamyon görünmekte ve hızını düşürmemektedir. Reklam sloganında “karşıdan gelen kamyon, en çok hangisine çarpma olasılığı vardır” demektedir. Cadde de bekleyenlerden biri de yaşlı bir kadındır. Kamyonun en fazla çarpma olasılığı, onu işaret etmekte olduğundan, reklamın yaşlılara karşı saygısızlık içerdiği gerekçesiyle yasaklanmıştır.


Devamı için tıklayınız ...

Bu sene başında Apple, Rival Android'in de içinde olduğu, mobil platformla ilgili geliştirilen kampanyaları yürüten Quattro reklam ajansını kapatma kararı aldığını açıkladı. Reklam ajansını 275 milyon dolar ödeyerek almıştı. Apple, işveren ile geliştiricilere 30 eylülden itibaren ajansın kampanya hazırlamayacağını duyurdu.

Reklam ajansı Quattro'da web sitelerinde “iAd'ın dünyadaki en iyi ajans olduğunu, gelen aydan itibaren bütün kaynaklarını iAd platformuna kanalize edeceklerini açıkladı.


Devamı için tıklayınız ...