Haber Kategorisindeki Bloglar

Evet, alışkanlıklarımızı değiştiriyor günümüzde. Geçmişten bugüne, pazarlamanın tanımları sürekli değişti. Tüketicilerin sürekli değişen istekleri, beklentileri nedeniyle, bugünkü pazarlamanın da tüketici odaklı olmasından kaynaklı, her değişimde yeniden tanımlanmaktadır. Tüketicilerin ihtiyaçları, beklentileri, özlemlerini dikkate alan, buna yönelik stratejiler oluşturan firmalar, bugün tüketicinin isteklerine daha çok odaklanmış durumdadır. Buna yönelik olarak oluşturulan pazarlama stratejileriyle pazara çıkmaktadırlar. Çünkü başarılı bir pazarlama stratejisinin marka bağımlılarını markalarından vazgeçirdiğini, düşüncelerini değiştirebildiğini görmeye başladılar. Bu görüş, hem yapılan araştırma sonuçlarından elde ediliyor hem de stratejiler uygulanmaya başladığında, pratik gözlemlerden elde ediliyor. Yaşadığımız zamanda, tüketici, ihtiyaçlarını değil istediklerini satın almaktadır. Bu istekleri oluşturan da; özlemleri, beklentileri, beğenileri, istediği yaşam standartlarının kriterleri, çevresel faktörler, kültürel faktörlerdir. Tüketicinin isteklerini oluşturan bu tip unsurları belirleyen firmalar, kuruluşlar, şahıslar stratejilerinin hepsini, istek oluşturma üzerine temellendirmektedir. Ürünün veya hizmetin üretim aşamasından pazara çıkacağı zamana kadar, buna uygun çalışmalar yapılmaktadır. Başarılı pazarlama stratejileri oluşturarak, başka marka bağımlılarının tercihlerini değiştirebilecek teknikleri veya eylemleri belirlemekte ve tüketicilerin karşısına çıkmaktadırlar. Tam bir tutarlılıkla izlenen stratejilerde, ürün veya hizmetin satışının yapılmasıyla bitirilmemektedir. Satıştan sonra ki hizmetleriyle de tüketiciyi etkilemeye devam etmektedirler. Halkla ilişkiler, personel davranışları, reklam, üretim, ambalaj v.b. öğelerin hepsiyle ilgili çalışmalar, birbirlerini tamamlayan yönleriyle bir araya getirilmektedir. Bununla birlikte, rakip firmaların stratejileri izlenmektedir. Zayıf ve güçlü yönleri değerlendirilerek, olabilecek alternatifler oluşturulmaktadır. Tüketicinin özlemlerini, beklentilerini karşılayabilmek için maksimum çaba sarf edilmektedir. Bu şekilde, tüketicilerin alışkanlıklarını değiştirme isteğini oluşturmaktadırlar. Müşteri, alışkanlıklarıyla ilgili değişim fikrini kabul ettiğinde, yani buna ikna olduğunda, geriye üretilen mal veya hizmeti ona sunmak kalmaktadır. Müşteri veya tüketici, değişime karar verdiği andan itibaren, zaten arayış içerisine girmektedir. Üretilen ürün veya hizmet yeni istek ve beklentilerine hitap ettiğinde veya bu şekilde ilişkilendirildiğinde, satın alma davranışını göstermesi sağlanmaktadır. Bundan sonra da satış sonrası hizmetlerle desteklenmektedir. Bağımlı olduğu markada olmayan yenilikleri, yeni markasıyla yaşamaya başlamakta ve bunu da alışkanlıkları arasına dahil edebilmektedir. Burada en zor olan kısım, tüketicinin değişim kararını verebilmesini sağlamaktır. Bundan sonra işler daha kolay olabilmektedir. Başarılı pazarlama stratejileri bu yollarla oluşturulmakta ve zaten, tüketicinin isteklerinin her geçen gün değişmesinin nedenlerinden birini yine bu olmaktadır.


Devamı için tıklayınız ...

Bizler, yaşadığımız her an birleriyle, bir şeylerle sürekli iletişim kurarak yaşayan insanlarız. İletişimin tanımı itibariyle; iki ya da daha fazla insanın birbirleriyle kurduğu fikir, düşünce alışverişidir. İletişim, kişilerin, dili aracı olarak kullanarak birbirlerine düşüncelerini, fikirlerini ilettikleri bir süreçtir. Bu, aynı zamanda hareket, mimik, davranışlarla kurulabilmekte ve yine aynı şekilde, fikirler ve düşünceler karşıdaki kişilere iletilebilmektedir. İnsanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için, yeryüzünde olan bütün varlıkları anlamlandırabilmesi gerekir. Bununla birlikte, sosyal bir varlık olmasından kaynaklı olarak, grup oluşturması da gerekmektedir. İşte bunları yapabilmek için, çevresinden haberdar olması, çevresinin de kendisinden haberdar olması şarttır. İnsan, tek başına yaşayabilen bir varlık değildir. Tek başına yaşamını sürdürebilmesi, birliktelikler kurmadan varlığını koruyabilmesi olanaksızdır. İşte bütün bunlar için sürekli çevresiyle, birileriyle iletişim kurması gerekmektedir. Kimi zaman yalnız ama genellikle, belirli bir çoğunluğun veya grubun parçası olarak yaşamını sürdürmektedir. İletişimin kurulmasını sağlayan çeşitli unsurlar bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, düşünceyi ya da fikri gönderen veya iletendir ki buna, daha çok gönderici denilmektedir. Düşünce veya fikir, genelde belirli bir mantık çerçevesinde iletilmektedir. Mantık çerçevesinde gelen düşünceyi alan taraf alıcıdır. Alıcı düşünceyi veya fikri alır ve yorumlar. İki taraf arasında gidip gelen unsur ise ileti veya istektir. Düşünce veya fikrin iletilme biçimine de kanal denmektedir. Bazen, buna frekans ta denilebilmektedir. Düşünce veya fikrin bu şekildeki döngüsüne ise dönüt denilir. Yani, bu alışverişe denilen bir kavramdır. İletişimin yapıldığı yer veya mekan ise bağlam olarak tanımlanmıştır. Bazen düşünce veya fikirler, sadece tanımlayıcı sözcükler vasıtasıyla iletilmeyebilir. Bazen, bazı anlamların veya ifadelerin yerini alan nesne veya olgular olabilir. İşte bunlar da göstergedir. Örneğin, bir firmanın ambleminin firmanın güçlü ve kaliteli olduğunu ifade etmesi, bayrağın bir halkı temsil etmesi ve onun bağımsız olduğunu anlatabilmesi, bir ezginin yas, diğerinin coşku veya mutluluğu ifade etmesi, bir saç kesiminin bir kültüre mensup değerleri ifade etmesi ve buna benzer pek çok örnek, göstergeleri ifade etmektedir. Göstergeler, insanların kendi kültürlerine uygun olarak yükledikleri anlamla ilgili olarak, ortaya çıkmaktadırlar. Her insan, bazı nesne veya olgulara birbirinden farklı anlamlar yükleyebilir. Çünkü insanların düşünceleri, deneyimleri, gelenek ve görenekleri, yaşama ve yetişme biçimleri, birbirinden farklıdır. Bu yüzden, nesnelere veya olgulara verilen anlamlar da birbirinden farklıdır. Bazen, aynı gösterge, birbirinden farklı insan veya insan gruplarına farklı şeyler anlatabilir. Örneğin, bazı bayram günleri, aynı kültüre mensup insanlar için bile, farklı anlamlar taşıyabilmektedir. Yaşlılar için ziyaret, çocuklar için yeni giysi ve eğlence anlamlarını taşıyabilirler. Bu yüzden, nesnelere veya olgulara verilen anlamlar ortama, kültüre, yaşa, birikime v.b. farklı unsurlara göre, anlamlar taşıyabilir.


Devamı için tıklayınız ...

Reklam denince ilk akla gelenlerden bir tanesi mecralardır, üst kimliği Pazarlama'nın altında reklam bir iletişim aracı olarak rolünü oynar. Pazarlama açısından bir başka gözle baktığımızda, iletişimi insanlara erişmek olarak tanımlayabiliriz. Burada bahsettiğimiz geleneksel reklam mecraları ve bu mecraları kullanarak tek yönlü bir iletişim hali(ydi), ama değişen birşeyler var, yaşamımız! Teknolojinin ve yeniliklerin yaşamımıza kattığı önemli özelliklerden bir taneside elektronik etkileşim araçlarıdır. İstesekte, istemesekte doğamız gereği bu yenilikler hayatımıza bir yerden giriş yaparak yerleşiyorlar, cep telefonu kullanmayanımız kaldı mı? İletişim araçlarımıza yenilerinin eklenmesi sadece kişisel hayatımızı etkilemekle kalmayıp, iş alanlarının değişmesini ve ilerlemesini de sağlıyor. Yenilik katan başlangıç ise; etkileşim ve değişimin ta kendisidir; interaktivite, interactivity, interaktivität, interactivité, interattività, интерактивность. Binlerce ürün, hizmet ve marka günümüze kadar güçlü bir iletişim aracı olan reklam, reklamın her türü ve reklama ait her türlü mecra ile pazarlandı. Günümüzde de varlıklarını sürdüren reklam mecraları yapıları gereği tek yönlü bir iletişim sağlayabiliyorlardı, fakat gerek internetin ve gerekse mobil iletişim cihazlarının büyük yol katetmesi bir reklam mecrası olarak kendinlerine önemli roller edinmelerine neden oldular. Bunun başlıca nedeni ise iletişimde "etkileşim" sunmaları oldu. Binlerce fersah denizin altından yol alan ve büyüyen bir hava kabarcığı gibi, reklam mecrası olarak önceleri kimlikleri bile belirsizdi, sonra varolduklarını ortaya koydular ve en sonunda yüzeye yaklaşıp yeryüzüne kavuşacaklar. Reklamcılık açısından değerlendirdiğimizde etkilişimin sağladığı en önemli faydaların başında "ölçümleme" gelmektedir. Neden ölçümleme? çünkü bir reklam kampanyasının başarıya ulaşması ve değerlendirilmesi için oldukça önemli faktörlerin başında gelmektedir. Bir diğer yandan reklamda kullanılan etkileşim ve bununla beraber doğan yeni medya araçlarının katkısıyla iletişimin kalitesinin de önemli derecede arttığı düşünülmektedir. Buradan çıkarılacak anafikir ise; reklam içinde verilecek olan mesajların daha kaliteli bir biçimde iletilmesidir. Aslında başta reklam ve reklamcılıkla ilgili derneklerin, önde gelen kuruluşların ve kişilerin "etkileşimle" ilgili olarak bas bas bağırarak söyledikleri iletişimin kalitesinde önemli bir artış olduğuydu. Diğer reklam mecraları da bir şekilde bu değişimden zaman içinde etkilenecek, kaybolmayacaklar ama klasik tavırlarından sıyrılıp değişime uğrayacaklar. Peki reklam ajanslarına ne olacak? Kafamın içinde de varolan bu soruyu çeşitli açılardan düşünmekle birlikte kemdimce cevaplarda çıkarmaya devam ettim, IAB Türkiye Başkanı Levent Erden'in Yoğun Interaktivite Semineri I'de yaptığı giriş konuşması dağınık fikirlerimden oluşan bu puzzle'ın yerleşmesine oldukça yardımcı oldu. Reklam ajanslarının yapılanmasına basitçe göz attığımızda; ajans eğer herhangi bir mecra için özelleşmemiş ise içeride oluşan model varolan klasik mecraların geneline hitap edebilecek ve müşterilerinin taleplerine bu yollarla cevap verebilecek bir yapılanmadır. Şüphe yok ki en başta televizyon reklamcılığı olmak üzere bazı reklam mecraları gerek üretim gerekse yapım aşamalarının zorluğu ve maliyetleri açısından farklı bir özen istemektedir, fakat bir sanat yönetmeni (+) bir grafiker'den oluşan müfrezeniz ile gazete, dergi, billboard vb. basılı medya ile sunulan reklam mecraları üzerinde pekala reklam kampanyanlarınızı yürütebilirsiniz. Tarihsel olarak ilk ve öne çıkan reklam mecralarına göre yapılanmamız gerçekleşti mesela; basılı medya. Yeni medyalar her daim çıkacak, bir iletişim aracı olan, markaların insanlar ile ilişkisini yaşatan reklam da; en nihayetinde insanı hedef aldığından, yaşamımız ve ilişkilerimiz değiştiğinden dolayı değişecek. Reklam ve reklamcılık ile ilgili mecralar, ajanslar, yapılar, düşünceler de bu değişimden paylarını alarak reklamın büyük kardeşi pazarlama ile beraber farklı bir bünyede buluşacaklar. Bir nevi atmosferin en dış tabakasına göz diktik, delip uzay boşluğuna çıkmaya çalışıyoruz, bu macera üzerimizde merak da uyandırmıyor değil, acaba Ay'a ilk kim ulaşıp insanlık için büyük adımları atacak.


Devamı için tıklayınız ...

İletişim, iki veya daha çok insan arasında, karşılıklı olarak yapılan düşünce veya fikir alışverişidir. Bu düşünce veya fikir alışverişi, çoğu zaman sadece dille gerçekleştirilmeyebilir. Bazen davranış, mimik, hal ve hareketlerle, gereken düşünceler iletilebilmektedir. Bazen de göstergelerin kullanılmasıyla düşünce alışverişi yapılabilmektedir. Gösterge, bir kişinin, grubun, halkın çeşitli anlamlar yüklediği, nesneler, objeler, eşyalar v.b. olabileceği gibi, çeşitli olgulara da anlamlar yüklenebilmektedir. İletişim, kanal yoluyla gerçekleşmektedir. Kanal, kişilerin birbirlerine ilettiklerini alıp ileten şeydir. Bu, hava yolu veya ses dalgaları yolu olabilmektedir. İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek için bedensel, ruhsal ihtiyaçlarını karşılamak durumundadırlar. Bu tip ihtiyaçların giderilmesini doğa tek başına karşılayamamaktadır. Bu tip ihtiyaçlar, diğer bireylerden sağlanabilmektedir. Diğer bireylerden veya onların yardımıyla karşılanabilmesi için de iletişim kurulmalıdır. İhtiyaç sahibinin, ihtiyacını karşı tarafa iletebilmesi, karşıdakinin de cevap verebilmesiyle sorun giderilebilmektedir. Daha Önceleri insanlar, beden dilini veya kendi aralarında, çeşitli anlamlar yükledikleri sesler ve ilkel sözcüklerle iletişim kurabiliyorlardı. Bugün, birbirinden farklı yapıya sahip onlarca dil ve bunu kullanan ortak kültürlere sahip onlarca halk bulunmaktadır. Her bir halk, ortak bir dile sahip olurken, anlamlar yükledikleri, nesneler, objeler, günler, durumlar, haller olabilmektedir. Halkların, grupların, kişilerin anlamlar yükledikleri unsurlar, aynı zamanda gösterge olarak ta kullanılmaktadır. Bu farklılıklar beden dilinde de bulunmaktadır. İnsanlar, bunları kullanarak birbirlerini, çevrelerini anlayabiliyor ve birbirlerine düşüncelerini, fikirlerini, isteklerini iletebiliyorlar. Bugün insanların kültürel yapısı, yaşadığı coğrafik alan, aldığı eğitim, aile eğitimi, kendini yapılandırma ve eğitme biçimi, birbirleriyle kurduğu karşılıklı iletişimi oldukça güçleştirmiştir. Ekonomik sistemlerin gelişmesi, toplumsal yapılanmada olan farklılıklar da zor olan duruma eklenmiştir. Bugün, doğru iletişim kavramı öne çıkmaya başlamıştır. Buradaki doğruluk, insanların birbirlerini anlayabildikleri temel noktalar veya durumlar dışında, yukarıda sözü edilen yetişme, kültür, eğitim farklılıklarıyla birlikte gelen algı biçimi yani frekans unsuru kastedilmektedir. Artık karşılıklı anlaşılmanın olabilmesi için kullanılan bütün materyallerle birlikte, doğru frekansları da yakalayabilmek gerekmektedir. Buna göre, tek bir kültüre mensup olan halklar arasında bile, kendilerine özgü anlamlar yükledikleri tanımlamalar, objeler, nesnelerle konuşan gruplar bulunmaktadır. Günümüzde herkesin tek bir anlam yüklediği unsurlara, farklı anlamlar da yükleyen, ilişkilendiren bireyler bulunmaktadır. Bu yüzden doğru frekans, doğru iletişim anlamına gelmektedir.


Devamı için tıklayınız ...

Pazarlama, müşterilerin ihtiyaçlarının analiz edilmesiyle tespit edilen, ihtiyaç ve isteklerin, firmaların ürettikleri ürün ve hizmetlerle karşılanması olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer bir tanımla; kişilerin veya kuruluşların, örgütlerin, hedeflerine uygun biçimde değişimi sağlamak için, ürün ve hizmetlerin, düşüncelerin üretilmesini, fiyatlandırılmasını, dağıtımını, tutundurma çalışmalarını stratejik bir şekilde planlanmasını sağlayan, bütün sürece verilen isim olmaktadır. Pazarlama, firmaların üretim yapmaya başladığı süreçten önce planlanmaktadır. Tüketicilerin ihtiyaç ve isteklerini belirlemek, müşterilerle ürün arasında organik bir bağ kurulmasını sağlamak adına, ürün geliştirilmekte, fiyatlandırılmakta ve dağıtım çalışmaları yapılmaktadır. Pazarlamacılar, hangi ürünü üretip satabileceklerini, nerede üretirlerse satabileceklerini, müşterilere hangi fiyattan satabileceklerini, hangi satış noktalarını kullanarak satabileceklerini planlayarak pazarlama sürecini başlatmaktadırlar. Günümüzde modern pazarlama teknikleri de geliştirilmiştir. Pazarlama süreci, stratejinin geliştirilmesiyle başlamaktadır. Amaçlar doğrultusunda oluşturulan kararların, gelecek zamanlarda sonuç vermesini sağlamaya çalışan pazarlama stratejisi, bir firmanın hangi ürün ve hizmeti üretmek istediğini, yani pazarın hangi faaliyet dizininde çalışabileceğini, ne tür bir vizyon ve misyona sahip olmak istediğini, hedeflerini, görevlerini ve bunları yapabilmek için, ne şekilde yöntemler geliştireceğini bulur ve bunlarını adlarını koyar. Son zamanlarda, ekonomik sistemlerin, bugün geldiği noktada, rekabet çok fazla artmıştır. Pazarlama için bugün en önemli olan, rekabet içerisinde olan Pazar ekonomilerinde stratejileri oluşturabilmek ve bunları hayata geçirmek olmaktadır. Zaten pazarlamada asıl sorun stratejilerin geliştirilmesidir. Kısaca pazarlama stratejisi; Firmanın çevresi ile arasındaki ilişkileri düzenleyen, birbirine benzer ürün ve hizmet üreten firmalarla rekabet edebilmesini sağlayan iç ve dış dinamikleri harekete geçirerek bunu kullanan bir disiplin olarak ortaya çıkmaktadır. Pazarlama iletişimdir. Tüketici veya müşteriyle iletişim kurarak amaçlarını gerçekleştirmektedir. Bu yönde geliştirilen pazarlamanın ana kavramları içerisinde şunlar yer almaktadır. Reklam, halkla ilişkiler, satış geliştirme, satış personeli ve kişisel satış, ürünün ambalajı, rengi, stili, marka, satış noktalarının yerleri ve nitelikleri, müşteri hizmetleri, satış sonrası hizmetler, doğrudan pazarlama, pazarlama araştırmaları, yeni ürün geliştirme olmaktadır. Bütün bu tanımlamalar, pazarlama stratejisinin geliştirilmesi esnasında, izlenen yollar olmaktadır aynı zamanda. Pazarlama, iletişim fırsatlarını değerlendirerek hareket etmektedir. Kaynaklarını analiz eder ve iletişim hedeflerini ortaya koyar. Tek bir stratejiyle hareket etmez. Alternatif stratejiler de geliştirerek süreci planlar.


Devamı için tıklayınız ...

Yaratıcılık, en çok reklam sektöründe önem kazanmaktadır. Günümüzde, bu sektördeki bütün mecraların kullanılmış veya kullanılıyor olması, insanların büyük bir çoğunluğunun bu duruma alışmasını sağladı. Günümüzde insanları şaşırtacak, meraklarını uyandıracak veya ilgilerini çekecek bir şey bulmak çok zor hale geldi. Tabi bu durum, reklam sektöründe yapılan, bütün işler için geçerli olmamakla birlikte, çok az çalışma gerçekten yaratıcılık içeriyor. Geri kalanların hepsi, tanıdık, bilindik metotları kullanıyorlar. Aslında yaratıcılık geliştirilemez, bu bir yetenektir, bir insanda ya vardır ya da yoktur gibi bir düşünce, doğru değildir. Bir insanın bu yönünü geliştirmesi mümkündür ya da bunu öğrenmesi diyelim. Bu yönün geliştirilmesi, öncelikle geniş bir bilgi birikimine sahip olmayı gerektirmektedir. İnsanın bilimsel disiplinlere, onların araştırma biçim ve elde etmiş oldukları sonuçlara, reklam tasarım biçimlerine, halkların yapısına, kültürlere, ekonomik döngülere yani pazarların işleyişine, pazarlama alanına, iletişim alanı ve buna benzer pek çok konuya hakim olması gerekiyor. Bütün bunları bildikten sonra, bunların birbirleriyle ilişkilendirilme biçimini, yani disiplinler arası düşünme biçimini öğrenmesi işini kolaylaştıran etkenler arasındadır.


Devamı için tıklayınız ...

Bir firmanın ürettiği ürün ve hizmetin markalaşmasının günümüzde ne kadar önemli olduğunu, reklam ve pazarlama konularını bilen bilmeyen herkes, birşeyler tahmin edebiliyor. Reklamla ilgili pek çok makale, araştırma, analiz sonuçları, günümüzde, tüketicinin sadece ihtiyaçlarını karşılamak için alış veriş yapmadığını, daha çok isteklerini, arzularını, özlemlerini tatmin etmek için alış veriş yaptığını göstermektedir. Markalaşma, bir ürün veya hizmetin sadece bileşenleri, ambalajı, teknolojisiyle bilinmesi demek değildir. Bunlara, psikolojik, sosyolojik çağrışımların da eklenmesiyle, satış sonrası hizmet anlayışıyla, kendine, insana benzer bir kimlik oluşturmasıyla, insan yaşamının bir parçası haline gelmesi demektir. Hal böyle olunca, ürün veya hizmet, sadece temel ihtiyaçları karşılamak üzere üretilmemektedir. Bu durum zaten bilinen bir durum olmakla birlikte, tartışılan bir diğer konu, markalaşma yolunda, sonuçta; istekler, arzular, beklentiler, özlemlerin de birer ihtiyaç olduğu düşünülürse, bunların karşılanması yeterli midir? Yoksa bir ürün veya hizmetin üretiminden tüketicinin eline geçene kadar ki süreçte ve tüketicinin ürün veya hizmeti kullanma zamanlarında, firmanın tüketiciye verdiği hizmetlerde, baştan sona kadar izlediği politika, diğer bir değişle, yeni bir anlayış getirerek mi markalaşma yoluna gitmelidir? Elbette günümüzde en doğru anlayış bu olmaktadır. Tüketici, kullandığı ürün ve hizmetle ilgili yeni bir anlayışa sahip olmalı ve yaşamına yeni bir anlayışı kattığını düşünmelidir. Bugün, bunların yapılmadığı bir pazarlama anlayışı hiçbir yere ulaşamamaktadır. Ürünün, hizmetin bileşenlerinin kalitesi, üstün teknolojinin kullanımıyla yapılan üretim, bununla birlikte, satış sonrası hizmet kalitesi, hızı, özeni, müşteriyle ilişkisi bir ürünü marka haline getirmektedir. Bu aynı zamanda, tüketicinin ürünü kendi yaşamının bir parçası haline de getirmektedir. Bugün artık ihtiyaçların karşılanması yeterli olmamaktadır. Karşılanan ihtiyacın, kullanım esnasında karşılaşacağı sorunlarla birlikte gelen yeni ihtiyaçların karşılanması önemlidir. Buna en yakın örneği Silverline markası vermektedir. Ülkemizde Silverline markası, bu tip bir yolu izleyerek markalaşmayı başarmıştır. Eğer üretim kalitesini, teknolojisini, yeni bir anlayışla birlikte tüketicilerine sunmasaydı. Belki adını hiçbir zaman bilemeyecektik. Fakat izlediği bu politika ile Silverline, ankastre ürünleri alanında, bugün büyük bir Pazar payına sahip olmuştur. Sadece Türkiye Pazarını değil, dış ülkelerin birçoğunun pazarlarına da açılan marka, gittikçe markasını öne taşımaya devam etmektedir. Bunu başarabilmesinin en önemli nedenlerinden biri de ürünlerini, hizmetleriyle bütünleştirdiği yeni bir anlayışı tüketicilerine sunabilmesidir.


Devamı için tıklayınız ...

Teknolojinin gelişimiyle birlikte, firmalar, gelişen teknolojiyi kullanarak, yeni reklam mecraları üretiyor ve bunları kullanıyorlar. Kullanılan bu yöntemler bazen alışılmadık olabiliyor tabi. Volkswagen markası Hindistan'da yayın yapan Times Of İndia ile birlikte yaptıkları reklam bunlardan birine örnek olabilecek nitelikte…

Bütün ülkeye yayın yapan gazete Times Of İndia, gazetenin reklam sayfasına konuşan bir cihaz yerleştirerek gazetenin dağıtımını yapmış. Konuşan cihaz, markanın yeni ürünü olan Vento otomobilini (bizde Jetta diye bilinen) tanıtıyor. Gazete okurları, ilgili sayfa açıldığında devreye girerek tanıtım metnini seslendiriyor. Tabi bu konuşan cihazlar bütün gazete baskılarına yapılmadı. Altı ilde satışa çıkarılan gazetelere yerleştirildi.


Devamı için tıklayınız ...

Bugün geldiğimiz çağda, tüketim, insanların vazgeçilmez davranışı olarak görünmektedir. İnsanlar, her an her şeyi tüketmekte ve bir yenisini talep etmektedir. Bu tüketim anlayışı, sadece firmaların üretimleriyle ilgili değildir. Yani, firmaların ürettikleri mal ve hizmetler için geçerli değildir sadece. Hemen her şey, bu sürece mahkum olarak insanların yaşamına giriyor, bir an kendini gösteriyor sonra bitiyor. Ama firmaların üretimlerine yoğun bir şekilde yansıyan bu anlayış, markaların oldukça işine yaramaktadır. Tüketicide kendini gösteren, kendini yenileme, davranışlarını yenileme, alışkanlıkları, giyim-kuşamı, yeme-içme kültürünü v.b. pek çok unsur, sürekli yenilenenler arasındadır. İnsan yani tüketici, bunu neden ister, neden hep değiştirme ihtiyacını hisseder. Buna yönelik olarak, araştırmacıların, siyaset bilimlerinin, felsefenin, sosyolojinin pek çok araştırması, sonuçları, tahminleri ve yorumları bulunmaktadır. Bunlardan elde edilen en önemli sonuçlardan biri, insanın yani tüketicinin, gelinen ekonomik sistemlerde kendini var edebilme zorluğunu yaşamasıdır. Şimdi ki toplumsal sistemlerde, ekonomik sistemlerde, yaşamı sürdürebilmek oldukça güç haline gelmiştir. Eskiden, insanların edindikleri bir donanım veya onlara ait olan tek bir özellik, toplumsal alanlarda kendilerini var edebilmelerine olanak tanıyordu. Fakat bugün, tek bir özellik işe yaramamaktadır. Her tüketicinin kendinde olan birden fazla özelliği, donanımı bulunuyor olmasına rağmen, yine de toplumsal yaşam içerisinde, kendine iyi bir yer bulmasına yetmemektedir. Bu durumu kapatabilmek veya ihtiyacını azda olsa karşılayabilmek için, aslında ihtiyacını tam olarak karşılayamayan davranışlara yönelmektedir. Global markalar da zaten, tüketicinin içinde bulunduğu bu durumun farkındadır. Reklamlarında, sosyal, psikolojik, sosyolojik ilişkilendirmeleri, bu açıklıklara yönelik yapmakta ve başarılı olmaktadır. Tüketici, ihtiyaç duyduğu sosyal konumu, yaşam standardını firmaların ürettikleri ürün ve hizmetleri kullanarak elde etmeye çalışmaktadır. Reklamlar da bu yüzden etkili olabilmektedir. Beğenilme, istenilme, sevilme, kabul edilme, onaylanma v.b. unsurların hepsi toplumsallaşma kavramının altında olan istek ve arzularıdır. Bütün bunları giyimle, yeme-içme kültürüyle, teknolojik ürünlere sahip olarak, gidilen yerleri veya ortamları belirleyerek elde etmeye çalışmaktadırlar. İlk başta elde ediyorlar, fakat toplumların gündemi, yeni trendleri, yeni standartları, hızla, sürekli üretilmekte ve piyasaya sunulmaktadır. Bu sefer tüketici, elde ettiklerinin sürekliliğini sağlamak için, yeniyi takip etmektedir. Bu yüzden hep yeniyi ister, kendini onda farklı hisseder, beğenildiğini, dikkat çektiğini, toplumsal ilişkilerine pozitif katkı sağladığını düşünür. Gerçekten de bu yeniler her zaman işe yarar, çünkü tüketici, bu noktada yalnız değildir. Herkes aynı düşünce sistemine sahip olduğu için, yeni sahibini de çevresini de etkisi altına alır.


Devamı için tıklayınız ...

Marka reklamları, son zamanlarda, tüketiciye sürekli değişim vaatlerinde bulunuyor. Ürün veya hizmetlerine her yenilik kattıklarında veya yeni bir ürüne talep oluşturmak için, her reklam yaptığında özellikle değişim temasını işlemektedir. Reklam ajansları veya ünlü reklamcılar da marka reklamlarına ilişkin düşüncelerini aktardıklarında, hızla değişen ve gelişen sektörlerin gerisinde kalmamaları için, değişimi önermektedir. Kimi marka reklamları, hakikaten bu önerilere olumlu bakarken, kimileri hala eski pozisyonunda kalmaya devam etmektedir. Özellikle Collins, marka reklamlarında değişim vaat etmiyor gibi görünmektedir. İnsanın içinde, zaten değişim merakı bulunmaktadır. Bu itkiyi tetiklemek üzere tasarlanan tanıtım kampanyaları, tüketicinin dikkatini çekiyor ve buna uyum sağlamaya çalışıyorlar. Özellikle, bu tip reklamları global markalar yapıyorsa, tüketici buna dikkat kesilmekte ve takip etmeye çalışmaktadır. Markalara yüklenen kimlikleri benimseyen, onlarla kendi aralarına bağ kuran tüketiciler ki bunlar, daha çok genç kesim gibi duruyor, değişime hemen ayak uyduruyorlar. Genç kesimin, kendi çevresinde dikkat çekmek istemesi, farklı, değişik ama beğenilen, özenilen bir kişi konumlarına özlem duymasıyla bu tip marka reklamları, başarıya ulaşabilmektedir. Kimi marka, değişimi slogan olarak benimsemekte ve mesajlarını buna yönelik iletmektedir. Kimisi de farklı içeriklerde ki sloganları kimlik olarak edinse bile, değişim unsurunu tanıtım metni çerçevesinde işlemektedir. Bu derece hızlı ve canlı bir rekabet ortamı içerisinde, değişimi kullanmayan, statik olarak daha önce bilindiği gibi kalmaya devam eden markalar ise, pazarın gerisine düşmektedir. Belki de kendine ait pazarın büyük bir bölümünü değişimi işleyen markalara kaptırmaktadır. Yukarıda sözü edilen Collins markasının bugün içinde bulunduğu durum da öyledir. Gerçi marka, dünya çapında bilinen bir markadır. Doğru bir zamanlamayla atağa kalkması da işe yarayacaktır. Bugün, henüz insanların zihinlerinde ki bilinirliğini henüz yitirmemişken, kendini hatırlatmasında fayda bulunmaktadır. Aradan daha fazla zaman geçtiğinde, geçmişte kalan bir marka izlenimini tüketicilerinin kafasında yaratacaktır. Belki de tüketiciler, çoktan başka markaları tercih etmeye ve onları içselleştirmeye başlamış bile olabilirler. Çünkü her geçen gün, global markaların bir yeniliği, farklı bir stili ve onlara yönelik talebi oluşturmak için değişimi işlediği marka reklamları kendini göstermektedir. Değişim, her zaman için yeni bir soluk anlamına gelmektedir. Yeni bir soluk ise hem tüketicinin hem de markaların heyecan duymasını ve bu yeni soluğu yaşamına geçirmek için, harekete geçmesini sağlamaktadır. Markaların kendi kimliğini yeniden konumlandırması, ürünlerinde ve hizmetlerinde oluşturduğu yenilikler, Pazar paylarını korumalarına, hatta başka markalara tercih edilmelerine olanak tanımaktadır.


Devamı için tıklayınız ...