Bir firmanın ürettiği ürün ve hizmetin markalaşmasının günümüzde ne kadar önemli olduğunu, reklam ve pazarlama konularını bilen bilmeyen herkes, birşeyler tahmin edebiliyor. Reklamla ilgili pek çok makale, araştırma, analiz sonuçları, günümüzde, tüketicinin sadece ihtiyaçlarını karşılamak için alış veriş yapmadığını, daha çok isteklerini, arzularını, özlemlerini tatmin etmek için alış veriş yaptığını göstermektedir. Markalaşma, bir ürün veya hizmetin sadece bileşenleri, ambalajı, teknolojisiyle bilinmesi demek değildir. Bunlara, psikolojik, sosyolojik çağrışımların da eklenmesiyle, satış sonrası hizmet anlayışıyla, kendine, insana benzer bir kimlik oluşturmasıyla, insan yaşamının bir parçası haline gelmesi demektir. Hal böyle olunca, ürün veya hizmet, sadece temel ihtiyaçları karşılamak üzere üretilmemektedir. Bu durum zaten bilinen bir durum olmakla birlikte, tartışılan bir diğer konu, markalaşma yolunda, sonuçta; istekler, arzular, beklentiler, özlemlerin de birer ihtiyaç olduğu düşünülürse, bunların karşılanması yeterli midir? Yoksa bir ürün veya hizmetin üretiminden tüketicinin eline geçene kadar ki süreçte ve tüketicinin ürün veya hizmeti kullanma zamanlarında, firmanın tüketiciye verdiği hizmetlerde, baştan sona kadar izlediği politika, diğer bir değişle, yeni bir anlayış getirerek mi markalaşma yoluna gitmelidir? Elbette günümüzde en doğru anlayış bu olmaktadır. Tüketici, kullandığı ürün ve hizmetle ilgili yeni bir anlayışa sahip olmalı ve yaşamına yeni bir anlayışı kattığını düşünmelidir. Bugün, bunların yapılmadığı bir pazarlama anlayışı hiçbir yere ulaşamamaktadır. Ürünün, hizmetin bileşenlerinin kalitesi, üstün teknolojinin kullanımıyla yapılan üretim, bununla birlikte, satış sonrası hizmet kalitesi, hızı, özeni, müşteriyle ilişkisi bir ürünü marka haline getirmektedir. Bu aynı zamanda, tüketicinin ürünü kendi yaşamının bir parçası haline de getirmektedir. Bugün artık ihtiyaçların karşılanması yeterli olmamaktadır. Karşılanan ihtiyacın, kullanım esnasında karşılaşacağı sorunlarla birlikte gelen yeni ihtiyaçların karşılanması önemlidir. Buna en yakın örneği Silverline markası vermektedir. Ülkemizde Silverline markası, bu tip bir yolu izleyerek markalaşmayı başarmıştır. Eğer üretim kalitesini, teknolojisini, yeni bir anlayışla birlikte tüketicilerine sunmasaydı. Belki adını hiçbir zaman bilemeyecektik. Fakat izlediği bu politika ile Silverline, ankastre ürünleri alanında, bugün büyük bir Pazar payına sahip olmuştur. Sadece Türkiye Pazarını değil, dış ülkelerin birçoğunun pazarlarına da açılan marka, gittikçe markasını öne taşımaya devam etmektedir. Bunu başarabilmesinin en önemli nedenlerinden biri de ürünlerini, hizmetleriyle bütünleştirdiği yeni bir anlayışı tüketicilerine sunabilmesidir.

Arşiv

Etiketler