televizyon Arama Sonucu Bloglar

Günümüzde pek çok tanıtım, hala yapıcı olarak düşünülüp tasarlanamamaktadır. Tanıtımlar, hala, ürünün kendisini ifade edememektedir. Filmi düşünülüp, ürüne bakıldığında farklı bir görüntü elde edilmektedir. Hâlbuki tasarım, toplumu, çok önemli ölçülerle etki altına almaktadır. Onu şekillendirmekte, değiştirmektedir. Kültürel nüvelerin hepsinde değişiklik yaratmakta, farklı yapılanmalar, farklı kültürel öğeler ortaya çıkarmaktadır. Televizyonlarda seçilebilir reklamın genel anlamda yaptığı değişiklikler bir yana, bu genellemeler bireylere indirgendiğinde, Bireylerin düşünme biçimini, mutluluğunu, özlemlerini, gelecek beklentilerini değiştirmekte ve yön vermektedir. Televizyonlarda seçilebilir reklam yapmanın bir diğer yönü ise, firmalar ve bireyler arasında köprüler kurmaktadır. Birbirleriyle anlaşmalarını sağlamakta, birbirlerine güven duymalarını, saygı ve sevgi duymalarını sağlamaktadır. Bunun dışında, günümüzde ekonomik sistemlerin geldiği nokta çerçevesinde, firmaların içinde bulunduğu durum düşünülecek olursa, genelde aynı ürün ve hizmetleri sunan, binlerce firma bulunmaktadır. Hepsinin maliyet giderleri, performansı ve işlevi birbirine yakın olmaktadır. Ürettikleri ürün değerlerini oluşturan özellikleri de, bir o kadar birbirine benzemektedir. Şu durumda tanıtımın, firmaların ürün ve hizmetlerinin tercih edilebilmesini sağlamak için, firmayı diğerlerinden ayıran, gerçek üretim farklılıklarını veya değerlerinin yanı sıra, duygusal değerleri de, bilinçli ve yapıcı olarak işlemesi ve iletebilmesi gerekmektedir. Günümüzde ise, bunları kirlilik olarak değerlendirmeye başlayan tüketicilerin, bu duruma gelmesinin nedeni, günün 24 saatinde, haftanın bütün günlerinde, televizyonlarda ve diğer tüm mecralarda gördükleri, kesintisiz savaşlardır. Tüketicilerin, zihinlerinin kirlenmesine neden olmaktadır. Tasarımların ise, ürün ve hizmet özelliklerini tam olarak verememesi, bunların cilalanarak sunulması, onlara duyulan güvenin sarsılmasına neden olmaktadır. Artık insanlar, tanıtımlardan çok, kendi çevrelerindeki insanların kullandıkları marka ve değerleri hakkında bilgi almakta ve onlara daha çok güvenmektedir. Tasarımların, hedef tüketicinin ilgisini çekebilmek için kullandığı yöntemler, pek çok açıdan doğrudur. Yani insana dair özelliklerin, ürün ve hizmete, markaya yüklenmesi ve tanıtımların bu şekilde tasarlanması, günümüzde ekonomik sistemlerin geldiği nokta açısından değerlendirildiğinde, yapılması en uygun yol olarak görünmektedir. Fakat bunu yaparken, insana dair özelliklerin yüklenmiş olduğu ürün ve hizmetin, markanın gerçekte de bunu hak edebilecek, değerli özelliklere sahip olması gerekmektedir. Televizyonlarda seçilebilir reklam yapılırken buna dikkat edilmesi, tüketicinin ürün veya hizmete ulaşması durumunda, hayal kırıklığı yaşamamasını sağlar. Televizyonlarda seçilebilir reklam filmlerinde insana dair özellikler (ki bundan kastımız, ürün ve hizmet, markayla ilişkilendirilen, kaliteli yaşam, güvenilir yaşam standartları, sevgi, yakınlık, güven, saygı v.s. olmaktadır) kullanıldığında, ürün veya hizmetin, markanın üretim standartlarında, tasarımında, yapısal özelliklerinde, gerçekten bu tür duyguları hak edecek kalite aranmalıdır. Kanıtlanmış özellikleri tüketicilerin önüne koymalıdır. Henüz doğruluğu kanıtlanmamış, ne olduğu tam olarak bilinmeyen ürün veya hizmetin tanıtımları, bütün özellikleriyle biliniyormuş gibi sunulmamalıdır. Bunların dışında, günümüzde bu filmler, çok fazla sözcük, cümle, anlatım içermektedir. Zaten insanların günlük yaşamı yeterince yoğun geçmekte ve kafalar birçok şeye yoğunlaşmış olmaktadır. Dolayısıyla, filmlerde bulunan onca cümle ve sözcüğü alabilecek, algılayabilecek durumda olmamakta ve sesler dikkatsizce dinlenmekte, uğultuya dönüşmektedir. Sözcüklerin, cümlelerin, daha doğrusu spotların, sloganların, bilgi metinlerinin ardı ardına dizilmesi, özenle seçilmiş olan görüntülerin de üstünü örtmektedir. Filmler izlenmemekte ve dinlenmemektedir. Bugün geldiğimiz noktada, insanların günlük yaşantılarının özellikleri, bu yaşantılardaki yıpranma paylarının hesaplanarak, dikkatlerini ve ilgilerini ne şekilde, istenilenlere kanalize edilebileceği değerlendirilmelidir. Günümüzde iki kısa cümle içeren, diğer tüm görüntülerde sessizliğin hâkim olduğu, görüntülerin mesajları ilettiği bir banka filmi, bu kadar dikkat çekmesi, bu kadar beğenilmesi direkt olarak bu durumla ilişkilidir. Oradaki görüntülerin söze döküldüğünü, sloganlaştırıldığını varsayalım, aynı etkiyi yapabilir miydi? Belki de kimse bu filmi diğerlerinden ayıramayacaktı. Aslında sadece sözcüklerin, cümlelerin mesaj iletmediği, diğer durumların yani; mimiklerin, imajların, görüntülerin v.b.'lerinin de mesajları iletebilecekleri, ajanslar tarafından çok iyi bilinen bir konudur. Buna rağmen, televizyonlarda, bu tip filmlerin bu kadar çok konuşması, onların bu şekilde tasarlanması anlaşılır bir durum değildir. Hemen hepsi, birbirine çok benzemektedir. Hem tasarım anlamında hem de mesajları anlamında ayırımlar çok az olmaktadır. Ancak, çok ünlü yüzlerin kullanıldığı filmler diğerlerinden seçilebilmektedir. Televizyonlarda seçilebilir reklam yok mu? Elbette var. Onların işleniş özelliklerine baktığımızda, markayı temsil etmek için üretilen karakterlerin bulunduğu görüntü ve kısa ifadelerin olduğu, mizah içerikli filmlerin ön plana çıktığını söyleyebiliriz. Tabi burada şunu da belirtmek gerekiyor. Seçilebilenlerden biri de, hatalı veya Uygulama Esaslarına aykırı olabilecek özelliğe sahip olanlardır. Ama biz burada seçilebilen derken, bu anlamda seçilmiş bir filmden bahsetmiyoruz. Markaların amaçları doğrultusunda, toplumsal faydaları gözetilerek, bireylerin dikkatini beğenilerle çekenlerden söz ediyoruz. Bugün, bütün filmler, televizyonlarda birbirine benzer şekilde görünmektedir. Tüketiciler, mesajları, kendilerine ve bulundukları şartlara hitap ettiklerinde alabilmektedir. İlla ki bütün mesajların söze dökülmesi gerekmemektedir. Tüketicilerin, zihnini yormadan, kendilerinin mesajları keşfetmelerini sağlayan filmlerin yapılması, onu diğerlerinden ayırabilmektedir. Tüketicilerin algılarına hitap edenler, çok fazla spotun kullanılmadığı filmlerdir. Böyle durumlarda hiç kimse, kirlilikten bahsedemez. Fakat günümüzdeki durum böyle değildir. Hemen her kesim, kirlilikten bahsetmektedir. Hem de bu terim, sadece bu mecra için kullanılmamaktadır. Bütün mecralar için kullanılmaktadır. Bu durum, ajansların üzerinde durması gereken, önemli bir konu olmaktadır.

 

 


Devamı için tıklayınız ...

Televizyon tanıtımları, çok kısa sürelerde verilmektedir. Saniyelerle ölçülen gösterimler, pek çok mesajı, tüketicilere bu sürelerle vermeye çalışmaktadır. Bunun için, kimi zaman görsellerle, kimi zaman sloganlarla, kimi zaman görüntü ve ifadelerin kullanımıyla algılara hitap edilerek, mesajlar iletilmektedir.  Bu mesajların hemen hepsinin, normalde, ciddi araştırma ve analiz süreçlerinden sonra hazırlanıyor olması gerekmektedir. Tanıtım ajansları, televizyon filminin tasarımını yapmadan önce hem firma ile ilgili, hem de, anlatacakları ürün, hizmet, marka ile ilgili, hem de toplumun yapısıyla ilgili derinlemesine araştırma ve analiz yapmaktadırlar. Bütün bu verilerin değerlendirildiği ve bundan elde edilen sonuçlarla, tasarımların işlenişi ve iletmeleri gereken mesajlar belirlenmektedir. Filmler tasarlandıktan sonra, sanat yönetmenleri, metin yazarları ve diğer ajans çalışanları, filmi izlemektedirler.  Buna rağmen, bazı filmlerin verdikleri mesajlar, olması gerekenden farklı olmaktadır. Ya da televizyon reklam hataları olmaktadır. Sanki film çekildikten sonra hiç izlenmemiş, incelenmemiş gibidirler.


Devamı için tıklayınız ...

CHP'nin, Kemal Kılıçdaroğlu'nun lider olarak seçildiği, genel kurul toplantısını NTV; CNN Türk ve Habertürk v.b. gibi televizyon kanallar, reklam kuşaklarını yayınlamaktan vazgeçip, canlı yayına bağlandılar. Kurultayın yapıldığı günler olan 22-23 Mayısta televizyon kanallarının olması gereken reklam kuşaklarının sayısını 3/1 oranında düşürdüğü söylendi.

Bütün gün çeşitli başlıklarla canlı yayınlarını sürdüren kanalların bazıları, reklam yayınlarını yapacakları zaman, canlı yayının devam edeceğini flaş olarak anons etmeleri dikkat çekti. Canlı yayını ‘Kılıçdaroğlu kurultaya gidiyor', ‘Salona giriyor', ‘Kürsüye yürüyor' gibi başlıklarla canlı yayını sürdürmüşlerdi.

Bazı televizyon kanalları CHP'nin kurultay toplantısından yaptıkları yayını kesmemek adına ratinglerin çok yüksek olduğu haftasonları yayınlarında bile canlı yayınlarını sürdürmeyi tercih etti.

En fazla gelir getiren reklam kuşaklarından vazgeçen bazı televizyon kanalları, bir önceki haftaya nazaran %10-32 arasında reklamların sayısını azaltarak yayını sürdürmeyi tercih ederken, bu anlamda görülmemiş bir uygulamaya imza attılar.  

Bütün gün çeşitli başlıklarla canlı yayınlarını sürdüren kanalların bazıları, reklam yayınlarını yapacakları zaman, canlı yayının devam edeceğini flaş olarak anons etmeleri dikkat çekti. Canlı yayını ‘Kılıçdaroğlu kurultaya gidiyor', ‘Salona giriyor', ‘Kürsüye yürüyor' gibi başlıklarla canlı yayını sürdürmüşlerdi.


Devamı için tıklayınız ...
 Televizyon reklamları, en çok çocukları etkilemektedir. Özellikle genç nüfuslu ülkeler açısından değerlendirildiğinde, çocukları direkt olarak hedef kitle olarak belirlemektedir. Onlarca yerli ve yabancı firmalar, ürettikleri ürün ve hizmetlerin satışını yapabilmek için, çocukları etkilemeye çalışmaktadır. Bu noktada çocukların bilgileri değerlendirme, algılama özellikleri düşünüldüğünde etkilenme durumları, tanıtımların içeriğine bağlı olarak sorun olarak ortaya çıkabilmektedir. Kimi çocukların sosyalleşmesini sağlayıp, sözcük dağarcıklarını geliştirirken, kimisi de çocukların psikolojik sorun yaşamalarına neden olmaktadır. Reklam bilindiği gibi, zaten bir etkiler mecrasıdır. Hedef kitlelerini etkilemek için insanın özlemlerini, beklentilerini, algı düzeylerine göre, bilinçli olarak tasarlar ve sunar. Böyle bir durumda yapılan tasarımları, algı düzeyleri henüz tam olarak oturmamış çocukları, en çok etkilemekte ve yönlendirmektedir. Çocuklar izlemektedirler. Hızla değişen renkli görüntüleri dikkatlerini çekmekte ve onların başlıca bilgi kaynağı olmaktadır. Bu filmlerde gördüklerini ebeveynlerinden istemekte ve alınmadığı zaman sorun yaşayabilmektedirler.   Çocuklar doğumlarından itibaren tüketici olarak hayata başlamaktadırlar. Üretim noktasında ve yaratım noktasında, tam olarak gelişmedikleri için, bu gelişimleri boyunca, sadece tüketerek süreci tamamlamaktadırlar. Aileler ise, çocukların isteklerini önemsemekte ve onları mutlu etmek için, istediklerini yapmaktadırlar. Aileler kendi çocuklarının, hem sosyal yaşantılarında, hem de gelişimleri boyunca, herhangi bir şeyin eksikliğinden kaynaklı, sorunlu veya özentili olmalarını istemedikleri için bunu yapmaktadırlar. Bu ise, çocukların aile ekonomisini ele geçirmelerine neden olmaktadır. Sektör, işin başında, toplumsal araştırmalarından zaten bu bilgileri edinmektedir. Ayrıca ebeveynler için üretilen çok çeşitli ürün ve hizmet, çocuklar için de bulunmaktadır. Bununla birlikte, çocuklara ait olan mallar düşünüldüğünde, aile ekonomisinde, çocukların isteklerine göre ayrılan pay oldukça yüksek olmaktadır. Bu yüzden televizyon reklamları, çocukları hedef kitle olarak belirleyebilmektedir. Çocuklar ve gençler, bir toplum ekonomisinin itici güçleri noktasında yer almaktadırlar. Onları etkilemek ve yönlendirmek diğer insanlara nazaran daha kolay olduğundan, yetişkinleri hedef alan filmlerde bile onları kullanmakta ve ebeveynlerinin satın alma kararlarını etkilemelerine neden olacak mesajları iletmektedir. Televizyon reklamlarından etkilenen çocuklar, gereksiz tüketime yönlenerek, sağlıksız beslenmektedir. Her ne kadar anne baba, tükettiklerinin sağlıksız olduğunu, kendi evlerinde yapılan yiyeceklerin daha sağlıklı olduğunu söylese ve bu noktada onları mantıken ikna etse de, etki altında kalan çocuklar, onları talep edebilmektedir. Verilen mesajlar doğrultusunda hareket eden çocuklar, tanıtımdaki büyünün, malı tüketirken veya tükettikten sonra olmadığını gördüklerinde psikolojik sorun yaşamaya başlamakta ve sağlıksız davranışlar geliştirmektedirler. Onlar tanıtımlarda gördükleri her şeyin gerçek olduğunu zannetmektedirler. Yukarıda da söz edildiği gibi, hedef tüketicileri etkilemek için pek çok yöntem kullanılmaktadır. Örneğin her hangi bir malla ilişkilendirilen bir çizgi kahramanın yaptıklarını, malı alıp kullandıktan sonra, yapamadığını öğrendiklerinde hayal kırıklığına uğrayabilmektedirler. Tanıtımda çizgi kahramanı malla ilişkilendirilmiş ve gerçek üstü şeyler yapmaktadır. Çocuklar malı aldıklarında, bunu, görememektedirler. Bu ise onların gelişimlerinin sosyal ve psikolojik alanlarında sorun yaşamalarına neden olmaktadır. Çocuklar yapılan bütün etkilere karşı korunmasızdır. Onların, etkileri yaratan tüm mekanizmalar tarafından korunmaya ihtiyaçları bulunmaktadır. Televizyon reklamları, ürün ve hizmet üreten firmalar açısından muazzam bir Pazar halini almaktadır. Bu Pazar büyüdükçe, aileler için sorun olmaktadır. Tanıtımlar ise sürekli ve yeni ihtiyaçları belirlemektedir. Çocukların ise, kendi ihtiyaçları olan gerçek gereksinimlerini, filmde ayırt etmeleri mümkün olmamakta veya oldukça zor olmaktadır. Hele küçük yaşta ki çocuklar, televizyon reklamlarını izlediklerinde, henüz algıları gelişim aşamasında olduğu için, yoğun bir karmaşa gibi gelen görüntüler, onların algılarının gelişimini olumsuz yönde etkilemekte, bozulmalarına neden olmaktadır. Hem ülkemizde hem dünyada, sosyal sorumluluk ilkesinden hareketle, tüketicilerin korunması adına ahlak yasaları geliştirilmiştir. Günümüzde televizyonların etkisinin yaygınlaşmasıyla beraber bu konuya olan eğilim de artmaktadır. Bu sektörün büyüklüğü ve etkileri, kullanım biçimleri, insanların endişe içinde izlemelerine neden olup, farklı yönlerini düşünmelerini sağlamaktadır. Bu konu kapsamında, Uluslar arası Ticaret Örgütünün ortaya koyduğu Reklam özdenetim Esasları,  çocuklara ilişkin tanıtımlarda, özen gösterilmesi gereken ilkeler aşağıdaki gibidir; a)                  Ayırt edebilme; kullanılmak istenen bir malzeme varsa ve bunun başka bir şeyle karıştırılma olasılığı bulunuyorsa, bunun açıkça tanıtım olduğunu belirtilmesi ile ayırt edilmesinin sağlanması, b)                  Şiddet: şiddetin teşvik edilmesine neden olacak bir yaklaşımın sunulmaması, c)                  Toplumsal; bir ürüne sahip olmanın veya olmamanın bir kişiye farklı bir misyon yükleyeceğine yönelik yaklaşımların sunularak toplumsal değerlerin sarsılmamasının sağlanması. d)                  Güvenlik; çocukları tanımadıkları insanlarla ilişkiye girmelerini sağlayacak, onları tehlikeli bir duruma sokacak, herhangi bir görsel öğe veya sunum içermemesi, e)                  İkna; Ürün ve hizmetlerin alınmasına yönelik yapılan ikna mesajlarında, doğrudan çocuklara yönelik mesajların verilmemesi, f)                   Gerçeğe uygun sunum: ürünün gerçek özellikleri gösterilmelidir. Ebadının, fiyatının, dayanıklılığının, performansının doğru olarak verilmesi, g)                  Fiyatı; ürün ve hizmet fiyatının çocukların yanlış yorumlamalarına sebep olabilecek şekilde verilmemesini kapsamaktadır.  

 

 


Devamı için tıklayınız ...

Temel anlamda bu mecra, serbest ekonomik sistemlerde faaliyet gösteren bir firmanın, ürettiği mal ve hizmetle ilgili özelliklerin, malın satılması amacıyla veya tercih edilmesi amacıyla, geniş halk kitlelerine aktarılmasıdır. Fakat ekonomik sistemlerin, tarih boyunca kat ettiği yol, onları oldukça geliştirmiştir. Yerel pazarlar bile küresel hale gelecek kadar büyümüştür. Dünyanın bir tarafında, farklı bir toplum yapısında faaliyet gösteren bir firma, dünyanın öbür tarafında yaşayan, farklı bir yapıya sahip toplumun ihtiyaçlarına uygun mal ve hizmet üretebilmekte ve orada kendine Pazar bulabilmektedir. Bu büyüme ve gelişmenin nedenleri olarak; teknolojinin gelişmesi, ulaşımın sorununun her yerde çözülmüş olması, kitle iletişim araçlarının topluma yönelik güçlü etkileri olarak sıralanabilmektedir.


Devamı için tıklayınız ...

Başbakan Vekili Bülent Arınç, bu yılın sonunda televizyon yayıncılarından alınan katkı payının kalkacağını söyledi. Bülent Arınç, IAA ve Reklamcılar Derneği, Televizyon Yayıncıları Derneği, Reklam Verenler Derneği, Türkiye Basın Reklam Komisyonu İle Reklamcılar Vakfı temsilcilerinin bulunduğu Türkiye Reklam Konseyi toplantısına katıldı. Türkiye Reklam Konseyi Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ bu toplantı esnasında şöyle konuştu; %5 radyo televizyon üst kurulu payı, %5 eğitim katkısı payı adı altında yapılan kesintiler, ekonomik anlamda zaten sıkıntıda olan, yatırımlarını kendi ceplerinden ödemeye çalışan ve bu noktada risk alan reklam sektörünün yatırımcıları için yük olmaktadır. Halbuki entegre olmaya çalıştığımız Avrupa Mevzuatında böyle bir şey yok. Avrupa da yayıncılar gelirlerinden vergi ödemiyorlar, ama karlarından kurumlar vergisini ödüyorlar. Eğitim katkı payı ödemiyorlar. Bu katkı payları sekiz yıllık eğitim başladığı zaman konulmuş, üstünden zaman geçmesine rağmen bu kaldırılmadı. Kaldı.


Devamı için tıklayınız ...

Reklam tasarımları, pek çok türde yapılmaktadır. Fakat günümüzde en yaygın kullanıma sahip reklam tasarımlarından biri televizyon reklamlarıdır. Televizyonun her kesimden insanların evlerinde bulunması, hemen her kesimden insanın, televizyonun başında birkaç saatinin geçiriyor olması, televizyon reklamlarını önemli hale getirmektedir. Siyah beyaz ekranlardan-renkli ekranlara ve sonraki gelişim çizgisi boyunca, televizyonlardaki reklamlar her dönemin özelliklerine göre yayınlanmıştır. Televizyon reklamlarının, dönemler boyunca bu kadar önemli olması, bu cihazların, bu kadar yaygın olması, her kesimden insanın TV seyrediyor olmasıyla açıklanabilir. Fakat tek neden bunlar değildir elbette. Televizyonlarda gösterilen programların, toplumların kültürünü, gelenek ve göreneklerini, bakış açılarını, fikirlerini değiştirme noktasında edindiği misyon, bu misyonun başarısı insanların yaşamına girdiğinden bu yana kanıtlanmıştır. Televizyon, toplumların sosyo-kültürel değişimini sağlayan bir araç olarak gündemlerine girmiştir. İşte bu misyon, televizyon reklamlarını da oldukça önemli yapmaktadır. Burada yayınlanan reklamlar, film gibi çekilmektedir. Aslında firmaların, ürün ve hizmetlerinin satışı, firmaların rekabeti ve marka tanıtımları yapan bu filmler, insan yaşamının içeriğinde bulunan, pek çok olguyu tanıtımlarda kullanmaktadır. Kimi zaman mizahı, kimi zaman özlenen yüksek yaşam standardını, kimi zaman insanların kendilerinde olmasını istediği fiziksel çekiciliği, güzelliği işlemektedir. Sevinç, mutluluk, neşe, özlem, aşk, etkilenim, güç gibi temalarla, ürün ve hizmet tanıtımlarını birleştiren televizyon reklamları, neredeyse normal filmlerden daha fazla izlenir olmuştur. Bu tip temaların kullanılması, insanları etkilemekte ve yönlendirme konusunda başarılı olmaktadır. Reklam ajansları, yukarıdaki temaları işlerken, reklamın kendi özelliklerini kullanmaktadır. Yani, bu temaları, dikkat çekici, etkileyici, çarpıcı ve farklı gösterim şekillerini üretmekte ve ona göre filmin senaryosunu hazırlamaktadırlar. Örneğin; Aşkı etkileyici bir şekilde ve ürün ile hizmeti çağrıştıracak bir birleşimle, halkın sevdiği, beğendiği bir oyuncuyu da kullanarak, yayınlanmaktadır. Şu durumda, hem aşk, hem sevilen oyuncu, hem de temanın kullanım biçimi, reklamı izlettirmektedir. Bu da, o reklamın başarılı olmasını sağlamaktadır. Bütün bunlar, stratejik bir şekilde planlanarak yapılmaktadır. Yani yapılan reklam, hem uzun bir toplum analizi hem de bu konuda uzmanlaşmış kişilerin yaratıcılıkları sayesinde, bu kadar etki edebilmektedir. Reklam veren firma, reklam filmine karar verdiğinde, reklam ajanslarıyla görüşmektedir. Reklam ajansına bu konuda sunum yapan reklam veren, gerekli bütün bilgileri aktarmakta ve istediği reklam filmiyle, hangi hedeflere ulaşmak istediğini bildirmektedir. Reklam ajansı, reklam için analizlere başvurmaktadır. Bunların sonuçlarıyla reklam metinlerini hazırlamaktadır. Daha sonra yapım firmalarından biriyle anlaşmaktadır. Yapım firması, reklam filminin senaryosu dâhil, kullanılacak oyuncuyu, malzemeleri, müzikleri, sesleri seçmekte ve temin etmektedir. Aynı zamanda reklam filminin çekimini yapmaktadır.


Devamı için tıklayınız ...

Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği (RATEM) Başkanı Dursun Güleryüz,  zaten çok az olan reklam gelirleriyle, ayakta kalmaya çalışan radyo ve televizyonların gelirlerinin ekonomik kriz yüzünden önemli ölçüde düşüş gösterdiğini ifade etti.

(TVYD) Yönetim Kurulu üyesi Nuri Çolakoğlu da,  teknolojinin bugünkü koşullarının radyo ve basın sektörüne yaramadığını, internetin her ikisine zarar verdiğini belirterek, radyonun görevinin ciddi olduğunu ama şimdi yaşam savaşı verdiğini ifade etti. Reklam daralmalarının olmadığını, fakat geriden geldiklerini, kaliteye dayalı rekabet yerine, daha ucuz reklam mantığının hakim olmasının buna sebep olduğunu ifade etti. Bir önceki seneye göre geçen sene %14 düşme gözlendiğini, en anlamlı azalmanın %31 ile dergilerde, % 16 ile televizyon, gazete ve radyolarda olduğunu söyledi. Çolakoğlu, ayrıca “ülkemizde 2010'un ilk çeyreğinde 2009'un aynı dönemine göre reklam yatırımı %36 arttı dedi. televizyonlarda % 55  düzelme görülmektedir. Radyolarda ise %11, Gazetede %13, dergi ve açık hava reklamlarında artış, internette de % 26'lık artık görünmektedir. 2009 krizi yok sayıldığında 2010'un ilk çeyreğinde 2008'in ilk 3 ayına oranla %7'lik artış görmekteyiz. Sağlam bir siyasi kriz olmazsa bu eğrinin birkaç çeyrek böyle gideceğini düşünüyorum dedi.


Devamı için tıklayınız ...

Televizyon ve Radyoların Kuruluş ve Yayın faaliyetleri Hakkında Yasa Tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclis  Başkanlığı'na sunuldu. Tasarı şu  düzenlemelerden oluşuyor:


Devamı için tıklayınız ...

Google, "Invidi Technologies" reklam teknolojileri ve çözümleri ile kablo ve uydu üzerinden televizyon yayını izleyenlere, izleyici kitlesi hedefli reklam paketleri sunmayı amaçlıyor. Arama motoru lideri Google 23 milyon dolar gibi bir bütçe ile Group M, Motorola gibi sektör devi firmaları destekleyerek bu projenin kapsamını da oldukça genişletti.

Bu yatırımlar kapsamında Google TV Reklamları ve YouTube Reklamları ürün yönetimi direktörü Shishir Mehrotra'yı Invidi Technologies yönetim kurulunda yönetici olarak atadı. Daha önce Invidi Technologies tarafından yapılan açıklamada; iki firmanın beraber çalışmasına ve Invidi müşterilerine kazancı ve performansı yüksek reklam projeleri sunmayı hedeflediklerini belirtti.

Google TV Reklamları ve YouTube Reklamları ürün yönetimi direktörü Shishir Mehrotra yaptığı açıklamada, Invidi Technologies'in kitle ve konum hedefli reklamcılık ve pazarlamada ileri seviyede teknolijelere ulaştığını ve bu sayede reklamverenlerin televizyon reklam kampanyalarında daha az bütçeler ile daha doğru kitlelere ulaştığını belirtti.

Bu yatırım Google'ın televizyon reklamlarına ilk defa atılımı değil, daha önce Google 2008 senesinde televizyon reklamcılığı konusunda çalışmış ve projeler üretmişti. Fakat, televizyon reklam projelerinin izleyici kitlesi üzerindeki başarısızlığı nedeniyle Google televizyon reklam projelerini durdumuştu, aynı zamanda bu duruma paralel olarak gazete ve radyo reklamları için projeler üreten Google benzer sonuçlardan dolayı gazete ve radyo reklam projelerini durdurdu.

NBC televizyon yayın kuruluşu ile benzer bir reklam projesi yapısıyla, kitle hedefli reklam çalışmaları için Microsoft geçtiğimiz senelerde ortak antlaşmaya varıp çalışmaya başlamışlardı, Google yaptığı kitle ve konum hedefli televizyon reklamları yatırımları sayesinde Invidi Technologies ile Microsoft'un televizyon reklam sektöründe önüne geçmeyi hedefliyor.

Google, "Invidi Technologies" reklam teknolojileri ve çözümleri ile kablo ve uydu üzerinden televizyon yayını izleyenlere, izleyici kitlesi hedefli reklam paketleri sunmayı amaçlıyor. Arama motoru lideri Google 23 milyon dolar gibi bir bütçe ile Group M, Motorola gibi sektör devi firmaları destekleyerek bu projenin kapsamını da oldukça genişletti.


Devamı için tıklayınız ...