Haber Kategorisindeki Bloglar

Yahoo ve Microsoft arasında gelişen beraberliğin temelleri geçen sene atılmıştı, şimdi Yahoo yaptığı resmi açıklamada Amerika ve Kanada içinde gerçekleşecek arama motoru hizmetlerinde organik sonuçlar için Bing altyapısını kullanacağını açıkladı. ComScore'dan yapılan açıklamaya göre Yahoo'nun yapacağı geçiş ile Microsoft Bing arama motoru ile Amerika Birleşik Devletlerinde gerçekleşen web aramlarının %28'sine hizmet etmiş olacak, bunun yanında Google aramaların toplamının %62'sine hizmet vermeye devam ediyor.


Devamı için tıklayınız ...

Esinlenme konusu önemlidir. Yetenek, esinlenilen unsuru, ürün veya hizmetle ilişkilendirmektir. İşin nasıl yapılacağını, iş dünyasının inceliklerini bilerek, gereken çalışmaların hepsine zaman ayırıp, çok çalışarak, doğru ilişkilendirme yapabilir. Zaten bunu yapabiliyorsanız, yeteneğiniz var demektir. Ürünün sattırılması gerekmektedir. Bunu eğlendirerek yapmak risk içermektedir. Çünkü tüketicilere eğlenceli bir tanıtım yapmak, tüketicinin sırf eğlenceye yoğunlaşmasını sağlayabilir, tüketici ürün veya hizmeti unutabilir. Bunun ayırımını yaptırabilmek, tasarımcının yetenekli olmasının yanı sıra, satıcı olmasını gerektirmektedir. Eğlence ile satışı yaptırabilmek zor bir iştir çünkü. Tasarımcıların firmalardan aldıkları Brief'ten sonra, ürün veya hizmeti dikkatle incelemeleri, kullanabilecekleri başka unsurları da görebilmelerini sağlar. Belki de üretici firmanın farkında olmadığı, yetenekli bir tasarımcının fark edebileceği bir özellik bulunabilir. Başarılı reklamın anahtarlarından biri, ürün veya hizmetle ilişkili bir yarar vaat etmektir. Bu yarar yeni veya piyasadaki diğer ürünlere göre üstünlük sağlayan bir özellikte kullanılabilir.


Devamı için tıklayınız ...

Günümüzde avangart reklamcı, firmaların işine yaramamaktadır. Onlar satışlarının artması, Pazar paylarının büyümesini istemektedirler. Marka olmak istemektedirler. Çok iyi görsellerle bezenmiş, algılanması zor cümlelerin, mesajların karşılıklı diyalogların işlendiği televizyon reklam özellikleri, tüketicileri pek te ilgilendirmemektedir. Aslına bakılırsa, bu tür tanıtım, firmaları da çok ilgilendirmemektedir. Fakat televizyon reklamını bu tip hesaplarla yapan, o kadar çok tanıtım ajansı bulunmaktadır ki, firmaları, aldıkları ödüllerle kandırmakta, onların gözünü boyayıp milyonlarca liranın harcanmasını sağlayıp, satışlara etkisi olmayacak tanıtım üretmektedirler. Reklamcının asıl özelliklerinden biri, satışların nasıl yapılabileceğinin ayrıntılarına haiz olmasıdır. Eğer bir reklamcı, satış yapamıyorsa zaten reklamcı değildir. Bir reklamcı satış yapamıyor ama ödül alacak özelliklere sahip olarak tasarlayabiliyorsa o başka bir şeydir. Bir sanatçı olabilir mesela !? Televizyon reklamları, ürünü anlatmalıdır. Tüketicilere ürünün özelliklerini kabul ettirmeli, onu istemelerini sağlamalıdır. Onların satın alma davranışını göstermeleri için, mesajlar üretmeli ve tüketicileri etkilemeyi başarmalıdır.


Devamı için tıklayınız ...

Stokları artan, ürünleri beklemede olan, satışları azalan firmaların çoğunun ilk düşündüğü şey, satışları arttırmak için fiyat kırmaktır. Aslında bu tip kararların çıktığı üreticilerin, kararlarını etkileyen yönetici kadrolarının da çalışma mantığını ve koşullarını sorgulamakta yarar bulunmaktadır. Çünkü pazarlamacıların çoğu, satışları arttırsa da fiyat kırmanın doğru bir yöntem olmadığını bilmektedirler. Bu tip kararları veren yönetici veya pazarlamacıların çoğu, genellikle, üst yönetimlerinin kendilerinden, kısa dönemde satış arttırma çözümlerini bulmalarını istemelerinden veya beklemelerinden kaynaklanmaktadır. Hâlbuki bu yöntem, firmanın Pazar payını arttırmaz. Üretici firmanın, kar elde etmesini de sağlamaz. Sadece kısa süreli satış miktarını arttırır. Bunun üzerine fiyat kırmak için ayrılan bütçe de cabası. Hâlbuki fiyat kırmak için ayrılan bütçe, reklam yatırımları olarak kullanılsa çok daha iyi sonuçlar elde edilebilecektir. Çünkü reklam yatırımı olarak kullanılması halinde, ürüne veya hizmete dair bir imaj yaratılacaktır. Günümüzde imaj pek çok yöntemden çok daha etkilidir. İşletmelerin, ürün satışlarının artması için, fiyat kırmaları çok kısa bir süreliğine başarılı olmaktadır. Yani fiyatının uygun olmasından kaynaklı olarak, tüketici, alıştığı veya satın almayı tercih ettiği ürünlerden vazgeçip, bu tip bir ürünü denemektedir. Fakat denedikten sonra, eski alışkanlıklarına devam etmekte ve denediği ürüne, bir daha dönmemektedir. Firma, kısa süreli olarak, ürünlerini satmayı başarmaktadır. Ama kar elde etmeden, ayrıca bu satışlar, firmanın Pazar payını da etkilememektedir. Ama reklam yapsalar, hem tüketicinin tercihlerini değiştirebilmeyi başarabilmekte hem de kurumsal itibarını güçlendirmektedir. Ürüne yönelik oluşturulan imajı, reklam yaparak, tüketicilerin zihinlerine işleyebilir. Belki satışlar daha uzun vadede olacaktır ama sadık bir tüketici kitlesine sahip olarak, bunların gittikçe artmasını sağlayarak hem satış miktarını hem Pazar payını arttırabilir hem de kar elde edebilir. Reklam yoluyla, ürüne yönelik oluşturulan imaj, kalıcı olacaktır. Tüketicileri ortak paydalar da tutacak ve onların yaşamlarının bir parçası haline gelecektir. Reklam yoluyla marka oluşturulacak ve bu marka gene reklamla sağlamlaştırılacaktır. Firmalar, ürünlerinin satış miktarının artması için, fiyat kırmakla birlikte, bağlı oldukları reklam ajansının ücretini de düşürme yoluna gitmektedir. Fakat bu, firmalar için olumlu bir gidişat olmamaktadır. Reklam ajansına ödenen paranın azalması, reklamcıların motivasyonunu arttırmayacak azaltacaktır. Bu durum daha az yaratıcılık, daha az özgün fikir, daha az başarılı reklamlar demektir. Kimsenin bilmediği, duymadığı bir markanın satışları artmayacaktır. Bir markanın, reklamsız satış yapabilmesi için, ürünlerinin günümüzde bulunmayan ve kesinlikle tüketicilerin aradıkları özelliğe sahip olması gerekmektedir. Ancak böyle bir marka, tüketiciden tüketiciye yayılarak satış yapabilir ki bu da uzun vade demektir. Günümüzde böyle bir ürün artık yoktur, firmalar reklam yaparak satışları arttırmak ve rakipleriyle mücadele etmek zorundadır. Bunlar ise sadece reklamla yapılabilmektedir.


Devamı için tıklayınız ...

Günümüzde sinema filmleri, üç boyutlu izlenebilecek şekilde çekilmektedir. Sinema filmleri başlamadan dağıtılan gözlüklerle, üç boyutlu izleme olanağı seyirciye verilmektedir. Özellikle son zamanlarda vizyona giren ve en fazla izlenen sinema filmleri arasında, Avatar üç boyutlu olmasıyla dikkatleri çekmektedir. Bilindiği gibi günümüzde, sinema filmlerine gelen yeni bir özellik, reklam sektörü tarafından kullanılabilirken, sinema sektörü de aynı şeyi yapabilmektedir. Yani tasarım anlamında, her iki sektör birbirinden faydalanabilmektedir. Reklam filmlerinin türleri, birbirinden farklı özelliklerde, pek çok çeşitte tasarlanmaktadır. Gerçek insanların oynadığı, animasyon filmleri, çizgi karakterlerin insanlarla birlikte oynadığı pek çok reklam filmi hazırlanmaktadır. Sinema sektöründeki üç boyut, yüksek maliyetini hesaba katmazsak, rahatlıkla geliştirilip çekimler, bu özellikte olurken, teknoloji, üç boyut olayını, televizyonlara taşımaya başlamıştır. Özellikle, son teknolojik ürün olan LCD televizyonların bazıları, üç boyutlu filmlerin gösterilebilmesini sağlayacak teknolojiye sahip olmaktadır. Bu demektir ki zamanla üç boyutlu reklam filmleri çoğalmaya başlayacak, belki de bir süre sonra, üç boyutlu reklam, normal hale gelecektir.


Devamı için tıklayınız ...

Sınırsız hayal gücü ile oluşturulduğu düşünülen reklam tasarımları, ilk başta insana, bu konuyla ilgili düşünemeyeceği hiçbir şey yok gibi görünmektedir. Bir reklam senaryosuna her şeyi koyabilmeniz mümkün, tek sorun düşündüğünüz konunun, reklamını yaptığınız ürün veya hizmetle, markayla uyuşmasıdır. Bulduğunuz konu ve diğer unsurların ilişkilendirilmesi asıl meseledir. Böyle bakınca, reklamın sınırı yok gibi görünmektedir. Fakat aslında öyle değildir. Reklamın da sınırları vardır. Hem de sinema filmlerinden, televizyon dizilerinden çok daha keskin sınırlara sahiptir. Bir kere, yapılan her reklam tasarımı, ahlak kurallarını ihlal etmeyecektir. Toplumun gelenek ve görenekleri dâhilinde düşünülecektir. Reklam ortalama algı düzeyine hitap etmek durumundadır. Çevre düzenlemesine uygunluk v.b. pek çok keskin sınırlamalara tabi olarak düşünülebilmektedir. Fakat sınırların olmadığı, bu çerçeveler dâhilinde ki her şeydir. Yani duvarlardan aşmadan, aklınıza gelebilecek her şey, işlenmesi mümkün konular olmaktadır. Zaten reklamların sınırları olmak durumundadır. Sınırsız tema, sınırsız malzeme, sınırsız ifade ve işaretler, nereye vurgu yaptıkları ile ilgili olarak kullanılabilir veya kullanılamaz.


Devamı için tıklayınız ...

28 Ağustos ve 12 Eylül tarihleri arasında İstanbul'da Sinan Erdem Spor Salonu'nda gerçeleşecek 2010 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası Türkiye'den birçok değerli markanın ve firmanın sponsorluğunda gerçekleşecek. Şampiyonanın genel sponsorluğunu BEKO üstlenirken, Garanti Bankası, Turkcell, THY, Ülker, Mercedes-Benz ve TOBB ana sponsorları oldular.

2010 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası için hazırlanan logoda Kültür Bakanlığı tarafından Türkiye'yi yurtdışında tanıtma amaçlı hazırlanan lale ve Türkiye yazısı, Ay Yıldız ve Basketbol topu ile birleştirildi, logonun yanında Van kediside 2010 Şampiyonasının resmi maskotu ilan edildi ve bununla ilgili resmi görseller hazırlandı. "Dev Buluşma" (Giant Get-Together) sloganı ile beraber hazırlanan resmi 2010 FIBA Basketbol Şampiyonası görsellerinde ülke takımlarından seçilen sporcular Türkiye'de bulunan önemli tarihi eserler ve binalar ile birlikte yayınlandı (Ortaköy Cami vb.). Bu şekilde hazırlanan resmi kimlik çalışmaları ile beraber 2010 FIBA Basketbol Şampiyonasına ülkemizin ev sahipliği yaptığı ön plana çıkarıldı.


Devamı için tıklayınız ...

Reklamın iyisi kötüsü olmaz mantığı bir noktada, istenilen yani ulaşılmak istenilen son noktayla ilgilidir. İstenilen, insanların ismi, ürünü, markayı öyle ya da böyle bilmesi ise, evet burada reklamın iyisi kötüsü olmaz, bu yolda işlenebilecek her tür konu mubahtır. Ama bir de, insan ister istemez şunu düşünüyor tabi, ismin bilinmesi ne kazandırır ki? Bu şuna benzemekte; bir kişi, çeşitli küçük kazançlar elde etmek için, nasıl olduğu önemli olmayan bir şekilde, bir olayla, reklamla gündeme gelir ve toplum tarafından ismi, cismi bilinir. Gündeme geldiği olay, eğer çok garip, tuhaf, kötü bir olaysa toplum bu kişiyi merak etmeye başlar. Ama toplumun bu merakının beğeni, özenti, sevgi, saygı v.b. kavramlarla bir alakası yoktur. Toplum, genelde bu tip kişilerin, nasıl olup ta bu halde olabildiklerini merak etmeye başlar. Konu olan reklam veya olaydaki normal davranışların veya olayların olamayışlarının nedenlerini aramak, anlamak ister. Bu aslında çok güçlü bir merak güdüsüdür. Toplumun bu merakını bilen ve reyting elde etmek isteyen çeşitli reality Şov’lar da bu tip insanları hemen bulur ve konuk eder. Konu tuhaf davranışlarıysa, reality Şov’lar bu tuhaflıkları yeniden yaptırmak ve toplumun ilgisini çekmek ister. Konu her neyse, topluma onu moda mod yaşatmak ister. Toplum da bunları algılayabilmek için izler, okur ve dinler. Ama toplumun şöyle bir özelliği de vardır. İlgili olayı anlayabildiği ve düşüncelerinde onu, yerine oturtabildiği an, unutur ve hiçbir şekilde ilgilenmez. Hatta bu yüzden bazı Reality Şov’lar, bu tip kişilere başka tuhaflıklar, gariplikler yaptırarak, toplumun aynı merakını tetiklemek ve eski reytinglerine kavuşmak ister. Bu durum firmaların, ürün ve hizmet reklamları için de geçerlidir. Toplum bir şekilde reklamın etkisi altında kalır. Ürünü merak eder, inceler, onunla ilgili bilgi alır ama bunlar, satın alma davranışlarını göstermeye yönelik değillerdir. Onların bu ilgisi, tamamen meraktır. Belki merakın yoğunluğu, bazı kişilerin satın alma davranışlarını göstermesini sağlayabilir. Ama bu bir defaya yöneliktir. Merak giderilir bir şekilde, ürünü alarak veya bilgi edinerek. Peki ya sonra? Firma, ne kadar kötü, garip, tuhaf bir reklam yaparsa yapsın aynı merakı yakalayabilir mi? Çünkü artık toplum neyin ne olduğunu bilmektedir. Kötü reklam, çok kötü hissettirir ve unutulmaz, tuhaftır merak uyandırır, farklıdır ilgi çeker, yenidir bilme istemini uyandırır. Ama bunlar tatmin edildikten sonra, firmanın diğer kötü reklamları işe yaramaz. Yani aynı etkileri uyandırmaz. Bunun için reklamın iyisi kötüsü olur. Reklam iyi olmak, faydacı, güvenilir, işlevsel, teknolojik olmak zorundadır. Günümüzdeki topluma hitap etmeli ve onların kabul sınırlarında yaşamayı becerebilmek zorundadır. Hitap ettiği kitlesine yaşattığı rahatlık, kolaylık v.s. diğer kitleler arasında fark yaratmalıdır ki, kitlesi sürekli artış göstersin veya satın almaya devam etsin.


Devamı için tıklayınız ...

Özellikle son zamanlarda, Nokia markası birbirinden yaratıcı reklam filmlerine imza atıyor. Markanın reklam filmleri, sadece yaratıcı olmakla kalmıyor. Reklamda verilmek istenilen, yaşam sevinci, hızlılık, ürün özellikleri gibi anlatımlar özenle bütünleştirilmiştir. Bunlardan özellikle, Nokia N Serisi Reklamı, bütün bu özellikleri göstermektedir. Reklamın müziği, verilmek istenilen duyguları destekler nitelikte, hareketli, canlı ve kulağa hoş gelmektedir. Markanın tanıttığı ürün özellikleri, tek bir söz bile kullanılmadan, yani karşılıklı diyaloglar olmadan, uygulama yaparak gösterilmiş. En genel anlamda hissettirdikleri ve yapılabilenler, tek kelimeler halinde ekrana yansıtılmış; kullanımı kolay, uygulamaları pratik, internetten cebe, cepten internete yapılan bütün uygulamalarda hızlı, görüntü kalitesi güzel demektedir. Reklam filmi, ürünün kullanılan menülerinin görüntüleriyle başlamakta, ürünün kullanıcı tarafından açılabilen tarafları gösterilmektedir. Dinle ile başlayan bölümde, sesin kalitesini, insanların mimik ve yüz ifadeleri vermektedir. Gönderim aşamasında ise, pratik bir uygulama ile anında ekrana yansıtılan iletiler, gönderilen iletilerin hızını göstermektedir.


Devamı için tıklayınız ...

2006’da Charlie isminde Amerikalı bir genç, kendi blog’unu açtı. Daha sonra çocuk yaşta olan kuzeni Jeremy’nin ailesinin, Jeremy’e yılbaşında Sony PSP almaları gerektiğini, video’ya kayıt etmiş ve blog’unda yayınlamış. Kuzeninin sadece PSP istediğini, ailesinin ise bunu istemediğini duygu sömürüsüyle aktarmış. Bunların üzerine PSP’nin yılbaşı için çok uygun bir hediye olabileceğini, bunun normal olduğunu ifade etmiş. Siteye kendisinin çizdiği belli olan grafikler koyan Charlie, blog’ta bunun bir reklam olmadığını yazmış. Charlie’nin kendisi için tasarladığı web sayfası, tam bir blog havasında ve tasarımında yapılmıştı. İfadeler ve cümleler sanki gerçekten Chalie tarafından yazılmış gibiydi. Durum böyle olunca, kullanıcılara hızla dağılan bu video, herkesi etki altına almıştı. Duygu sömürüsü ile dolu olan video’nun etkisinde kalan pek çok Amerikalı aile, Jeremy’nin yeni yılda PSP istemesinin normal bir durum olduğunu ifade ederek, buna yönelik yorumlar ve cevaplar yazmışlardır. Bu tip yorumlar siteye o kadar fazla gelmiş ki, bu durum medyanın da dikkatini çekmiş ve bu olayı haber yapmaya karar vermişler. Bunun medya tarafından haber edilmesi, bunu duymayan Amerikalı ailelerin de haberdar olmalarını sağlamış, videoyu izlemelerine neden olmuştu. Medya haberleri, blog’ta ki duygu sömürüsüyle birleşince, Amerikalı ailelerin yüksek bir çoğunluğu, çocuklara verilecek en uygun yılbaşı hediyesinin PSP olduğunu düşünmeye başlamalarına neden olmuştu. Konu yoğun bir şekilde medya’yı ve halkı meşgul ederken, bilinçli bir internet kullanıcısı, sitenin domain adresini öğrenmek istemiş ve web adresinin, ismi geçen iki çocuğa da ait olmadığını fark etmişti. Domain, merkezi Washington’da olan Zipatoni reklam ajansına aitti. Kullanıcının bu fark etmesiyle yayınlaması bir olmuş tabi. Konunun bu kadar çok popüler olması sebebiyle, aynı şekilde Youtube`un da destek vermesiyle, haber aynı hızla yayılmış. Halk bunun bir reklam olduğunu anlamıştı. Sonuçta SONY markası, yılbaşı için bir reklam kampanyası düzenlemişti. Ama bunun bir reklam olduğunu sezdirmemeye çalışmış, gerçek bir olaymış gibi yansıtmıştı. Halkın tepkisini çekmemek için, 11 Aralık 2006 tarihinde marka, Amerikan halkından özür dilemişti. SONY markası, viral reklam yapmıştı. Bilindiği gibi viral reklam, reklam olduğu belli olmayan video kayıtlarının da virüs mantığıyla kullanıcıdan kullanıcıya yayılmasını kapsamaktadır. O zamanlar viral reklam tam olarak bilmeyen bir konuydu. Belki de SONY markası, böyle bir reklam yaparak, yeni bir mecranın yolunu açmış oldu. Fakat yeni bir reklam mecrası olsa bile, reklam olduğunun belli olmaması, reklamın duygu sömürüsü yaparak, markanın herhangi bir ürününü öne çıkarması, reklamın uygulanma esaslarına uymamaktadır. Etik olarak ta çok doğru bir reklam kampanyası değildir. Bu tip bir reklam, markanın aslında kaliteli olan ürününe gölge düşürmektedir. Ayrıca, firma hakkında da tüketicilerin olumsuz duygu ve düşüncelerde olmasına neden olmaktadır. Hâlbuki SONY markası, dünyaca bilinen, saygınlığı olan, ürün kalitesiyle ünlenen bir markadır.


Devamı için tıklayınız ...