t Arama Sonucu Bloglar

Bizler, yaşadığımız her an birleriyle, bir şeylerle sürekli iletişim kurarak yaşayan insanlarız. İletişimin tanımı itibariyle; iki ya da daha fazla insanın birbirleriyle kurduğu fikir, düşünce alışverişidir. İletişim, kişilerin, dili aracı olarak kullanarak birbirlerine düşüncelerini, fikirlerini ilettikleri bir süreçtir. Bu, aynı zamanda hareket, mimik, davranışlarla kurulabilmekte ve yine aynı şekilde, fikirler ve düşünceler karşıdaki kişilere iletilebilmektedir. İnsanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için, yeryüzünde olan bütün varlıkları anlamlandırabilmesi gerekir. Bununla birlikte, sosyal bir varlık olmasından kaynaklı olarak, grup oluşturması da gerekmektedir. İşte bunları yapabilmek için, çevresinden haberdar olması, çevresinin de kendisinden haberdar olması şarttır. İnsan, tek başına yaşayabilen bir varlık değildir. Tek başına yaşamını sürdürebilmesi, birliktelikler kurmadan varlığını koruyabilmesi olanaksızdır. İşte bütün bunlar için sürekli çevresiyle, birileriyle iletişim kurması gerekmektedir. Kimi zaman yalnız ama genellikle, belirli bir çoğunluğun veya grubun parçası olarak yaşamını sürdürmektedir. İletişimin kurulmasını sağlayan çeşitli unsurlar bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, düşünceyi ya da fikri gönderen veya iletendir ki buna, daha çok gönderici denilmektedir. Düşünce veya fikir, genelde belirli bir mantık çerçevesinde iletilmektedir. Mantık çerçevesinde gelen düşünceyi alan taraf alıcıdır. Alıcı düşünceyi veya fikri alır ve yorumlar. İki taraf arasında gidip gelen unsur ise ileti veya istektir. Düşünce veya fikrin iletilme biçimine de kanal denmektedir. Bazen, buna frekans ta denilebilmektedir. Düşünce veya fikrin bu şekildeki döngüsüne ise dönüt denilir. Yani, bu alışverişe denilen bir kavramdır. İletişimin yapıldığı yer veya mekan ise bağlam olarak tanımlanmıştır. Bazen düşünce veya fikirler, sadece tanımlayıcı sözcükler vasıtasıyla iletilmeyebilir. Bazen, bazı anlamların veya ifadelerin yerini alan nesne veya olgular olabilir. İşte bunlar da göstergedir. Örneğin, bir firmanın ambleminin firmanın güçlü ve kaliteli olduğunu ifade etmesi, bayrağın bir halkı temsil etmesi ve onun bağımsız olduğunu anlatabilmesi, bir ezginin yas, diğerinin coşku veya mutluluğu ifade etmesi, bir saç kesiminin bir kültüre mensup değerleri ifade etmesi ve buna benzer pek çok örnek, göstergeleri ifade etmektedir. Göstergeler, insanların kendi kültürlerine uygun olarak yükledikleri anlamla ilgili olarak, ortaya çıkmaktadırlar. Her insan, bazı nesne veya olgulara birbirinden farklı anlamlar yükleyebilir. Çünkü insanların düşünceleri, deneyimleri, gelenek ve görenekleri, yaşama ve yetişme biçimleri, birbirinden farklıdır. Bu yüzden, nesnelere veya olgulara verilen anlamlar da birbirinden farklıdır. Bazen, aynı gösterge, birbirinden farklı insan veya insan gruplarına farklı şeyler anlatabilir. Örneğin, bazı bayram günleri, aynı kültüre mensup insanlar için bile, farklı anlamlar taşıyabilmektedir. Yaşlılar için ziyaret, çocuklar için yeni giysi ve eğlence anlamlarını taşıyabilirler. Bu yüzden, nesnelere veya olgulara verilen anlamlar ortama, kültüre, yaşa, birikime v.b. farklı unsurlara göre, anlamlar taşıyabilir.


Devamı için tıklayınız ...

İletişim, iki veya daha çok insan arasında, karşılıklı olarak yapılan düşünce veya fikir alışverişidir. Bu düşünce veya fikir alışverişi, çoğu zaman sadece dille gerçekleştirilmeyebilir. Bazen davranış, mimik, hal ve hareketlerle, gereken düşünceler iletilebilmektedir. Bazen de göstergelerin kullanılmasıyla düşünce alışverişi yapılabilmektedir. Gösterge, bir kişinin, grubun, halkın çeşitli anlamlar yüklediği, nesneler, objeler, eşyalar v.b. olabileceği gibi, çeşitli olgulara da anlamlar yüklenebilmektedir. İletişim, kanal yoluyla gerçekleşmektedir. Kanal, kişilerin birbirlerine ilettiklerini alıp ileten şeydir. Bu, hava yolu veya ses dalgaları yolu olabilmektedir. İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek için bedensel, ruhsal ihtiyaçlarını karşılamak durumundadırlar. Bu tip ihtiyaçların giderilmesini doğa tek başına karşılayamamaktadır. Bu tip ihtiyaçlar, diğer bireylerden sağlanabilmektedir. Diğer bireylerden veya onların yardımıyla karşılanabilmesi için de iletişim kurulmalıdır. İhtiyaç sahibinin, ihtiyacını karşı tarafa iletebilmesi, karşıdakinin de cevap verebilmesiyle sorun giderilebilmektedir. Daha Önceleri insanlar, beden dilini veya kendi aralarında, çeşitli anlamlar yükledikleri sesler ve ilkel sözcüklerle iletişim kurabiliyorlardı. Bugün, birbirinden farklı yapıya sahip onlarca dil ve bunu kullanan ortak kültürlere sahip onlarca halk bulunmaktadır. Her bir halk, ortak bir dile sahip olurken, anlamlar yükledikleri, nesneler, objeler, günler, durumlar, haller olabilmektedir. Halkların, grupların, kişilerin anlamlar yükledikleri unsurlar, aynı zamanda gösterge olarak ta kullanılmaktadır. Bu farklılıklar beden dilinde de bulunmaktadır. İnsanlar, bunları kullanarak birbirlerini, çevrelerini anlayabiliyor ve birbirlerine düşüncelerini, fikirlerini, isteklerini iletebiliyorlar. Bugün insanların kültürel yapısı, yaşadığı coğrafik alan, aldığı eğitim, aile eğitimi, kendini yapılandırma ve eğitme biçimi, birbirleriyle kurduğu karşılıklı iletişimi oldukça güçleştirmiştir. Ekonomik sistemlerin gelişmesi, toplumsal yapılanmada olan farklılıklar da zor olan duruma eklenmiştir. Bugün, doğru iletişim kavramı öne çıkmaya başlamıştır. Buradaki doğruluk, insanların birbirlerini anlayabildikleri temel noktalar veya durumlar dışında, yukarıda sözü edilen yetişme, kültür, eğitim farklılıklarıyla birlikte gelen algı biçimi yani frekans unsuru kastedilmektedir. Artık karşılıklı anlaşılmanın olabilmesi için kullanılan bütün materyallerle birlikte, doğru frekansları da yakalayabilmek gerekmektedir. Buna göre, tek bir kültüre mensup olan halklar arasında bile, kendilerine özgü anlamlar yükledikleri tanımlamalar, objeler, nesnelerle konuşan gruplar bulunmaktadır. Günümüzde herkesin tek bir anlam yüklediği unsurlara, farklı anlamlar da yükleyen, ilişkilendiren bireyler bulunmaktadır. Bu yüzden doğru frekans, doğru iletişim anlamına gelmektedir.


Devamı için tıklayınız ...

Yaratıcılık, en çok reklam sektöründe önem kazanmaktadır. Günümüzde, bu sektördeki bütün mecraların kullanılmış veya kullanılıyor olması, insanların büyük bir çoğunluğunun bu duruma alışmasını sağladı. Günümüzde insanları şaşırtacak, meraklarını uyandıracak veya ilgilerini çekecek bir şey bulmak çok zor hale geldi. Tabi bu durum, reklam sektöründe yapılan, bütün işler için geçerli olmamakla birlikte, çok az çalışma gerçekten yaratıcılık içeriyor. Geri kalanların hepsi, tanıdık, bilindik metotları kullanıyorlar. Aslında yaratıcılık geliştirilemez, bu bir yetenektir, bir insanda ya vardır ya da yoktur gibi bir düşünce, doğru değildir. Bir insanın bu yönünü geliştirmesi mümkündür ya da bunu öğrenmesi diyelim. Bu yönün geliştirilmesi, öncelikle geniş bir bilgi birikimine sahip olmayı gerektirmektedir. İnsanın bilimsel disiplinlere, onların araştırma biçim ve elde etmiş oldukları sonuçlara, reklam tasarım biçimlerine, halkların yapısına, kültürlere, ekonomik döngülere yani pazarların işleyişine, pazarlama alanına, iletişim alanı ve buna benzer pek çok konuya hakim olması gerekiyor. Bütün bunları bildikten sonra, bunların birbirleriyle ilişkilendirilme biçimini, yani disiplinler arası düşünme biçimini öğrenmesi işini kolaylaştıran etkenler arasındadır.


Devamı için tıklayınız ...

Bir firmanın ürettiği ürün ve hizmetin markalaşmasının günümüzde ne kadar önemli olduğunu, reklam ve pazarlama konularını bilen bilmeyen herkes, birşeyler tahmin edebiliyor. Reklamla ilgili pek çok makale, araştırma, analiz sonuçları, günümüzde, tüketicinin sadece ihtiyaçlarını karşılamak için alış veriş yapmadığını, daha çok isteklerini, arzularını, özlemlerini tatmin etmek için alış veriş yaptığını göstermektedir. Markalaşma, bir ürün veya hizmetin sadece bileşenleri, ambalajı, teknolojisiyle bilinmesi demek değildir. Bunlara, psikolojik, sosyolojik çağrışımların da eklenmesiyle, satış sonrası hizmet anlayışıyla, kendine, insana benzer bir kimlik oluşturmasıyla, insan yaşamının bir parçası haline gelmesi demektir. Hal böyle olunca, ürün veya hizmet, sadece temel ihtiyaçları karşılamak üzere üretilmemektedir. Bu durum zaten bilinen bir durum olmakla birlikte, tartışılan bir diğer konu, markalaşma yolunda, sonuçta; istekler, arzular, beklentiler, özlemlerin de birer ihtiyaç olduğu düşünülürse, bunların karşılanması yeterli midir? Yoksa bir ürün veya hizmetin üretiminden tüketicinin eline geçene kadar ki süreçte ve tüketicinin ürün veya hizmeti kullanma zamanlarında, firmanın tüketiciye verdiği hizmetlerde, baştan sona kadar izlediği politika, diğer bir değişle, yeni bir anlayış getirerek mi markalaşma yoluna gitmelidir? Elbette günümüzde en doğru anlayış bu olmaktadır. Tüketici, kullandığı ürün ve hizmetle ilgili yeni bir anlayışa sahip olmalı ve yaşamına yeni bir anlayışı kattığını düşünmelidir. Bugün, bunların yapılmadığı bir pazarlama anlayışı hiçbir yere ulaşamamaktadır. Ürünün, hizmetin bileşenlerinin kalitesi, üstün teknolojinin kullanımıyla yapılan üretim, bununla birlikte, satış sonrası hizmet kalitesi, hızı, özeni, müşteriyle ilişkisi bir ürünü marka haline getirmektedir. Bu aynı zamanda, tüketicinin ürünü kendi yaşamının bir parçası haline de getirmektedir. Bugün artık ihtiyaçların karşılanması yeterli olmamaktadır. Karşılanan ihtiyacın, kullanım esnasında karşılaşacağı sorunlarla birlikte gelen yeni ihtiyaçların karşılanması önemlidir. Buna en yakın örneği Silverline markası vermektedir. Ülkemizde Silverline markası, bu tip bir yolu izleyerek markalaşmayı başarmıştır. Eğer üretim kalitesini, teknolojisini, yeni bir anlayışla birlikte tüketicilerine sunmasaydı. Belki adını hiçbir zaman bilemeyecektik. Fakat izlediği bu politika ile Silverline, ankastre ürünleri alanında, bugün büyük bir Pazar payına sahip olmuştur. Sadece Türkiye Pazarını değil, dış ülkelerin birçoğunun pazarlarına da açılan marka, gittikçe markasını öne taşımaya devam etmektedir. Bunu başarabilmesinin en önemli nedenlerinden biri de ürünlerini, hizmetleriyle bütünleştirdiği yeni bir anlayışı tüketicilerine sunabilmesidir.


Devamı için tıklayınız ...

Teknolojinin gelişimiyle birlikte, firmalar, gelişen teknolojiyi kullanarak, yeni reklam mecraları üretiyor ve bunları kullanıyorlar. Kullanılan bu yöntemler bazen alışılmadık olabiliyor tabi. Volkswagen markası Hindistan'da yayın yapan Times Of İndia ile birlikte yaptıkları reklam bunlardan birine örnek olabilecek nitelikte…

Bütün ülkeye yayın yapan gazete Times Of İndia, gazetenin reklam sayfasına konuşan bir cihaz yerleştirerek gazetenin dağıtımını yapmış. Konuşan cihaz, markanın yeni ürünü olan Vento otomobilini (bizde Jetta diye bilinen) tanıtıyor. Gazete okurları, ilgili sayfa açıldığında devreye girerek tanıtım metnini seslendiriyor. Tabi bu konuşan cihazlar bütün gazete baskılarına yapılmadı. Altı ilde satışa çıkarılan gazetelere yerleştirildi.


Devamı için tıklayınız ...

Bugün geldiğimiz çağda, tüketim, insanların vazgeçilmez davranışı olarak görünmektedir. İnsanlar, her an her şeyi tüketmekte ve bir yenisini talep etmektedir. Bu tüketim anlayışı, sadece firmaların üretimleriyle ilgili değildir. Yani, firmaların ürettikleri mal ve hizmetler için geçerli değildir sadece. Hemen her şey, bu sürece mahkum olarak insanların yaşamına giriyor, bir an kendini gösteriyor sonra bitiyor. Ama firmaların üretimlerine yoğun bir şekilde yansıyan bu anlayış, markaların oldukça işine yaramaktadır. Tüketicide kendini gösteren, kendini yenileme, davranışlarını yenileme, alışkanlıkları, giyim-kuşamı, yeme-içme kültürünü v.b. pek çok unsur, sürekli yenilenenler arasındadır. İnsan yani tüketici, bunu neden ister, neden hep değiştirme ihtiyacını hisseder. Buna yönelik olarak, araştırmacıların, siyaset bilimlerinin, felsefenin, sosyolojinin pek çok araştırması, sonuçları, tahminleri ve yorumları bulunmaktadır. Bunlardan elde edilen en önemli sonuçlardan biri, insanın yani tüketicinin, gelinen ekonomik sistemlerde kendini var edebilme zorluğunu yaşamasıdır. Şimdi ki toplumsal sistemlerde, ekonomik sistemlerde, yaşamı sürdürebilmek oldukça güç haline gelmiştir. Eskiden, insanların edindikleri bir donanım veya onlara ait olan tek bir özellik, toplumsal alanlarda kendilerini var edebilmelerine olanak tanıyordu. Fakat bugün, tek bir özellik işe yaramamaktadır. Her tüketicinin kendinde olan birden fazla özelliği, donanımı bulunuyor olmasına rağmen, yine de toplumsal yaşam içerisinde, kendine iyi bir yer bulmasına yetmemektedir. Bu durumu kapatabilmek veya ihtiyacını azda olsa karşılayabilmek için, aslında ihtiyacını tam olarak karşılayamayan davranışlara yönelmektedir. Global markalar da zaten, tüketicinin içinde bulunduğu bu durumun farkındadır. Reklamlarında, sosyal, psikolojik, sosyolojik ilişkilendirmeleri, bu açıklıklara yönelik yapmakta ve başarılı olmaktadır. Tüketici, ihtiyaç duyduğu sosyal konumu, yaşam standardını firmaların ürettikleri ürün ve hizmetleri kullanarak elde etmeye çalışmaktadır. Reklamlar da bu yüzden etkili olabilmektedir. Beğenilme, istenilme, sevilme, kabul edilme, onaylanma v.b. unsurların hepsi toplumsallaşma kavramının altında olan istek ve arzularıdır. Bütün bunları giyimle, yeme-içme kültürüyle, teknolojik ürünlere sahip olarak, gidilen yerleri veya ortamları belirleyerek elde etmeye çalışmaktadırlar. İlk başta elde ediyorlar, fakat toplumların gündemi, yeni trendleri, yeni standartları, hızla, sürekli üretilmekte ve piyasaya sunulmaktadır. Bu sefer tüketici, elde ettiklerinin sürekliliğini sağlamak için, yeniyi takip etmektedir. Bu yüzden hep yeniyi ister, kendini onda farklı hisseder, beğenildiğini, dikkat çektiğini, toplumsal ilişkilerine pozitif katkı sağladığını düşünür. Gerçekten de bu yeniler her zaman işe yarar, çünkü tüketici, bu noktada yalnız değildir. Herkes aynı düşünce sistemine sahip olduğu için, yeni sahibini de çevresini de etkisi altına alır.


Devamı için tıklayınız ...

Tanıtım, reklamın diğer ifadesidir. Bazen reklam diye bazende tanıtım diye ifade edilmektedir. Tanıtma işinden anlamını alan sözcük, bir şeyi, ürünü, hizmeti, fikri ilgililerine, hedeflenen kitleye veya geniş halk kitlelerine tanıtmak anlamında kullanılmaktadır. Tanıtılan şeyin özelliklerini, bileşenlerini, faydalarını, kullanım biçimlerini, üretim biçimini anlatmak, göstermek anlamında kullanılmaktadır. Tanıtım daha çok belirli amaçlarla, firmalar tarafından, ajanslara yaptırılan tasarım biçimleridir. Firmalar bu noktada, Pazar payını büyütmek, rakipleriyle mücadele edebilmek, yeni ürün veya hizmetlerini tanıtma ve bunlara yönelik talep oluşturma amaçlarını taşır. Bu amaçlar doğrultusunda ajanslar, talep eden firmanın Pazar durumunu, geçmiş çalışmalarını, tüketicileriyle olan ilişkilerini, araştırmalarla ortaya çıkararak en etkili tasarım biçimini belirler. Ajans aynı zamanda, hazırlanan tasarımın tanıtılacağı medyayı seçerek, hedeflenen tüketici kesimine ulaşmaya çalışır. Ajansın bütün bu çalışma ve araştırmaları, ilk etapta firmanın amaçlarını, isteklerini, ulaşmak istediği noktalar ile yapılacak olan kampanya tasarımlarında kullanılmasını istediği, malzeme veya fikirleri tanıttığı sunum doğrultusunda yapmaktadır. Tanıtımlar, kitle iletişim araçlarını kullanarak kitlelere ulaşmaktadır. Bunlar, televizyon, radyo, sinema, gazete, dergi olmaktadır. Bunların dışında, açık hava reklam araçları olan; bina giydirme, araç giydirme, duvar ve durak reklamları, billboard araçlarını da kullanmaktadır. Bugün gelişen teknolojiyle birlikte internet, yukarıda sayılan bütün mecralara uygun olarak hazırlanan tasarımları yayınlayabilme özelliğine sahiptir. Firmalar, son zamanlarda bu tip çalışmalarını internet üzerinden de yapabilmektedir. Ajansın medya planlama birimi, hangi mecranın kullanılması gerektiğine yönelik belirleme çalışmalarını yapmaktadır. Bazen firmaların kampanyaları, birden fazla mecrada uygulanabilmektedir. Yapılan tasarımların en fazla etkili olabilecekleri mecralar belirlenirken, ajans tarafından strateji oluşturulmaktadır. Tabi bütün strateji ve belirleme çalışmaları, reklam veren firmanın bütçesine bağlı olarak yapılmaktadır. Tanıtım kampanyaları, firmanın faaliyet gösterdiği pazarlar, ilgili hedef kitleleri temel alınarak hazırlanmaktadır. Buna göre kimi firma, yerel pazarlara özgü çalışmalar yapmakta kimisi de ülke veya dünya çapında kampanya düzenlemektedir. Global markalar, genellikle kampanyalarını her ülkeye özgü olarak hazırlamakta ve ülkelerin kültürleri, gelenekleri, göreneklerine uygun stratejiler oluşturarak uygulanmasını sağlamaktadır.


Devamı için tıklayınız ...

Reklam aslen, ticari yönüyle tüketicilerin karşısına çıkmaktadır. Firmaların reklam yapmaktaki temel nedenleri, ürettikleri ürün veya hizmetlerin satılmasını sağlamak, bu doğrultuda sahip oldukları Pazar payını daha fazla büyütmektir. Bu yüzden, temelde hangi amaçla tanıtım yaparlarsa yapsınlar, nihai hedef daha çok satıştır. Bilindiği gibi, reklamların amaçları birbirinden farklı olmaktadır. En genel anlamda, satış amacını taşısa da; tüketiciyi bilgilendirmek, ileri teknolojiyi kullanmasını sağlamak, yaşam standardını yükseltmek, beğeni oluşturmak, toplum içerisinde marka bilinirliğini arttırmak, sosyal sorumluluk anlamında çalışmalar yaptığını anlatmak, benzer ürün ve hizmetler arasında tercih edilmesini sağlamak gibi alt amaçlar taşımaktadır. Bunların hemen hepsi, tüketicilerin, firmalara daha sıcak bakmasını, onu sevmesini, yaşamlarının bir parçası haline getirip, ondan vazgeçmemesini sağlamaya çalışmaktadır. Bütün bu farklı amaçla yapılmış gibi görünen tanıtımlarınve reklamların hepsi, tüketicilerin uzun bir süre sonra, kısa bir süre sonra veya belirlenen zamanlarda, markanın ürün ve hizmetlerini kullanma, satın alma davranışlarını göstermelerine yönelik yapılmaktadır. Bütün çeşitler, türler, amaçlar, hedefler nihai tek bir hedef için yapılıyor olsa da, reklamların tüketicilere katkıları bulunmaktadır. Tüketici, bu tip reklam ve tanıtımlar sayesinde, firmaların üretim biçimlerini tanımaktadır. Piyasada bulunan ürün ve hizmet çeşitlerini, onların bileşenlerini, bileşenlerinin fayda ve zararlarını, satış noktalarını, satış noktalarının özelliklerini, hangi ürün veya hizmeti kaç paraya alabileceğini öğrenerek, seçimlerini kendi bütçesine göre, bilinçli ve yararlı bir şekilde yapabilmesini sağlamaktadır. Reklamın ticari yönü, onun yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi nihai hedefi olmaktadır. Her mecradan, her mecraya uygun, birbirinden farklı türde tasarım biçimiyle, tüketicinin karşısına çıkmakta ve mesajlar iletmektedir. Her mesaj, nihai amaca direkt veya uzun vadede ulaşmayı hedeflemektedir. Firmalar, pazarda ilerlemek zorundadır. Büyümek, rakipleriyle mücadele edebilmek, pazardaki konumunu sağlamlaştırmak zorundadır. Bunlar olmadığında, bir firmanın serbest pazarda ayakta kalabilmesi çok zor hatta imkânsız olmaktadır. Bir firmanın serbest pazarda ayakta kalabilmesi, geniş bir tüketici kitlesine sahip olmasından geçmektedir. Günümüzde, piyasa da olmayan bir ürün yoktur. Birbirine benzer ürün ve hizmetler, birbirinden farklı veya aynı özelliklere sahip olarak, pek çok marka altında, marka halinde satılmaktadır. Tüketiciler, bu anlamda geniş bir seçim özgürlüğüne sahip bulunmaktadır. Bu yüzden firmalar, birbirinden farklı içeriklerle, mesajlarla tüketicilere ulaşmak, onları etkilemek, kendini onların zihinlerinde kurmak ve kalıcı olabilmeyi başarmak zorundadır. Reklamın ticari yönü olan satışı yapabilmek adına, ister uzun bir merdiven tasarımı yaparak, her bir basamakta, tüketiciye farklı bir yönünü göstererek, zihninde yukarıya tırmanma şeklinde olsun, ister direkt satın almaya doğru yönlendirmeyle yapsın, günümüzde ayakta kalabilmek için, bu firmaların zorunlu sürecidir. Bu zorunlu süreç içerisinde yapılan her türlü tanıtım ve reklamlar nihayetinde satış amaçlıdır yani ticaridir.


Devamı için tıklayınız ...

Kalite birçok uzmana göre farklı şekillerde tanımı yapılan bir kavramdır. Kimi, ürün veya hizmette mükemmellik olarak tanımlayıp yanlışların ve hataların olmaması şeklinde, kimi müşterilerin isteklerine uygun olarak, en uyumlu olan, kimi de donanım, uygulama kuralları ve insanların kusursuz olması şeklinde tanım yapmaktadır. Pazarlama alanında en doğru tanım, kalitede; üretim, yönetim, insan, sistem, süreç, donanım gibi seçeneklerin hepsinin, kusursuz olması gösterilmektedir. İnsan kalitesine değer veren tanımlamalar da yapılmaktadır. İnsan kalitesi derken, çalışanlar üzerine işlenen kaliteden bahsedilmektedir. Çalışanların niteliklerine işlenen değerle, en kusursuza ulaşma noktasında, işletmelerin epey yol kat etmiş olabileceği ifade edilmektedir. Bunda da iş, hizmet, iletişim, süreç, işçiler, mühendisler, idareciler, yöneticiler ile pazarlama sistemi, firma ve hedef belirlemede kusursuzluktan bahsedilmektedir. Öncelikle, insan yapısından ve yaptıklarının değerli olmasından bahseden tanımlamalarda, kalitenin insandan, yapıp ettiklerine doğru kusursuz bir akış söz konusudur. İnsanların belirli bir uzmanlığa sahip olması ki bu, yaptıkları hangi iş ve pozisyon olursa olsun, belirli bir bilgi birikimi ve sürekli açık bir zihinle, müşteri beklentilerine hâkimiyetle, yaptıkları işlerin zaten belirli bir değerle üretilebileceğine işaret etmektedir. Bu noktada, mühendislerin doğru sistemleri oluşturabileceğine, iletişimcilerin en iyi iletişim mekanizmalarını kullanabileceklerine, yöneticilerin firma üretimi ve çalışanlarla ilgili yapılabilecek uygulamaların hepsini, en doğru şekilde yapabileceklerine, bütün bunların sonucunda da kusursuza sahip olabileceklerine işaret etmektedir. Bununla birlikte bahsedilen, müşterilerin beklentilerine en uygun üretim tanımı da, bunların dışında değildir. Zaten yukarıda bahsedilen kişi özellikleri ile uygulamaların en doğru şekilde yapılmış veya seçilmiş olması bunu getirecektir. En iyi mekanizmalarla hareket eden bir firmanın üretimi kusursuz olacaktır. Müşterilere uygun olacaktır. Maksimum fayda ve müşteri memnuniyeti sağlayacaktır. En iyi teknoloji kullanılacak, sistematik çalışan bir organizasyon ve pazarlama sistemi kurulacak ve pazarlama stratejileri yaratıcı ve doğru seçenekler üzerine inşa edilecektir. Çalışanların memnuniyeti, kendi aralarında ki iletişimi güçlendirecek ve firmanın, fayda gruplarıyla olan ilişkilerinde yarar sağlayan uygulamaların yapılmasını beraberinde getirecektir.


Devamı için tıklayınız ...

Günümüzde pazarlama iletişimi, tüketici yönlü olarak planlanmakta ve onların istek ve arzuları çerçevesinde stratejiler üretmektedir. Gerçekten de, bir firmanın kazancı, Pazar payı, iş alışverişi, işlerin gidişatı, personelin maaşları, gider ve gelirlerin hepsi tüketiciden elde edilen parayla organize edilmektedir. Durum böyle olunca, firmanın bütün iş süreçlerinin müşterinin istek ve arzularına göre oluşturulmuş olması normal gibi durmaktadır. Bir firma, kurum ve kuruluş, müşterileri elinde tutamıyorsa, onlara hitap edemiyorsa veya buna yönelik çözümler üretemiyorsa, yapılan işin doğru olup olmadığı üzerinde düşünülmelidir. Eğer müşteri, satın almıyorsa, ürünü beğenmiyorsa, halkla ilişkilerinden memnun değilse, ne o firmanın ayakta kalması mümkün olabilir, ne de çalışanların işi uzun sürebilir. Çalışanlar işten çıkarılır veya firma kapanır, bu durumların tek nedeni ise tüketicidir. Burada patron işi, üretimi beğenmiyor ve bunu istemiyor anlamına gelmektedir. İşten çıkaran da firmayı kapattıran da tüketicidir. Firmaların kuruluş amacına baktığımızda da durum bundan farklı değildir. Pazara girilecek bir kapı bulmak, tüketicinin istediği, satın alabileceği ürün veya hizmeti bulmak anlamına gelmektedir. Şu durumda, işin en başında bile firma, müşterinin isteği üzerine kurulmaktadır. Daha sonraki bütün işleyişinde, örneğin, firmanın halkla ilişkiler stratejisi, tüketiciye firmadan ve üründen bahsetmek, onları beğenmesini sağlamak, satın almasını sağlamak üzerine oluşturulmaktadır. Tüketicinin talepleri, beğenileri öğrenilmekte ve buna göre üretimin biçimi ve satılabilecek, tüketiciye sunulacak faydalar planlanmaktadır. Tüketicinin sevdiği ambalaj, renkler, dikkatini çekecek tasarımlar, ürün ve bileşenlerde onların işine yarayabilecek unsurlar, rahatça ulaşabilecekleri satış noktaları veya ürün ile hizmetin dağıtım kanalları planlanmaktadır. Satıştan sonra bile, onların firma ve uygulamalarından memnun kalarak, alımı uzun süre sürdürebilecekleri hizmetlerin verilmesi sağlanmaktadır. Bir metro şirketi, en iyi ulaşımı, en rahat araçları tüketicilerin isteklerine göre planlar. Onlar için kurulur ve onların, araçları sık sık tercih etmesi için, bütün faydalı çalışmaları yapar. Bir yağ firması, lezzet alabilecekleri, uygun fiyatla, kolay erişebilecekleri noktalardan alış veriş yapmaları için gayret eder. Ürünün diğer ürünlerden üstün bileşenlere ve kıvama ulaşması da tüketicilerin tercih etmeleri içindir. Çünkü tüketiciler, firmayı ayakta tutan, çalışanların maaşlarını ödeyen, firma sahiplerine çalıştırdıkları firmayı sağlayan kitledir. O yüzden asıl patron tüketici veya müşteridir.


Devamı için tıklayınız ...