2011/01 Blog Arşivi

Her ne kadar sürekli kötülense de, çok eleştirilse de reklamlar günümüz ekonomik - toplumsal yapısında mal - hizmetlerin tanıtımı açısından hala çok önemli. Tamamen kişilere özel içerik veren medya türleri yaygınlaşmadığı sürece de, hedef kitleye yönelik geniş kapsamlı reklamlar varlığını sürdürecek gibi görünüyor. Mecralar değiştikçe reklamlar da değişiyor ancak bu değişimde aynı kalan bir unsur var, o da reklamların özü. Reklamlar markalar için hangi davranışı hedefliyor olursa olsunlar özünde markaya dair sözleri taşırlar ve bu sözlerin mümkün olan en az kelime ile ifade edilmeleri gerekir. Bu kısa ve öz gibi yuvarlak bir cümle ile ifade edilemeyecek kadar zor bir iştir. Markaya dair sözler evet, zaman zaman sloganlardır, zaman zaman marka imajlarıdır ancak reklam sözleri hangi mecrada yayınlanırsa yayınlansın akılcı ve dürüst olmak zorundadır. Markalar açısından zaman zaman yapılan yanlışlıklardan birisi, reklamlarında kendilerinin yerine başkalarının konuşmasına izin vermeleridir. Reklama konu olan ürünler hakkında bir çok şey söylenir ama bu söylenenler genellikle aynı cümlelerin tekrar tekrar kurulmasından ibarettir. Kalabalıktır, kafa karıştırıcıdır ve konudan zaman zaman uzaktır. Güven vermez, inandırmaz ya da ikna etmez. Daha da önemlisi bir başkasının markayı anlattığı izlenimi yaratır, soğuktur ve mesafelidir, bazen rahatsız edecek kadar içtendir. Bir gazete ilanı örneğin, sadece fiyatı ve ödeme biçimine göre uygulanan iskontoyu söyleyen bir satıcı, bir radyo reklamı sürekli ürün hakkında konuşan bir görevlidir. Televizyon reklamları görsel ve işitsel öğeleri aynı anda kullanma özelliklerinden dolayı zaman zaman dikkat dağıtıcı olabilirler. Mecralara göre bir sınıflandırma yapmak mümkün olmasa da özellikle görsel ve işitsel medyada bu örneklerle daha çok karşılaşıyoruz. Tüketicilerin dikkatini çekmek yerine, üçüncü ağızlardan, hemen herkesin söyleyebileceği sözler tekrar edilir. Marka hakkında konuşmak demek reklam verenlerin, marka sahiplerinin çıkıp kendi ürünleri hakkında konuşması değil elbette. Ya da reklama konu olan mal - hizmetin sürekli olarak yüceltilmesi de değil. Söylenilen sözlerin içeriğe uygun olması ve hedeflenen etkiyi yaratmak için doğru şekilde söylenmesi. Reklamın hangi mecrada, hangi formatta yayınlanırsa yayınlansın, samimi, dürüst ve yetkin olması ve aynı zamanda da ürün - hizmetlere dair tüketicilerin bilgilendirilmesi gereken öz niteliklerden uzaklaşmaması. Bu özellikleri taşıyan reklamlarda konuşan ürün - hizmetlerdir, üçüncü kişiler, ya da satıcılar değil. Bütün reklamlar yaratıcılığın sınırlarını zorlayan yenilikler ya da düşünceler içermeyebilirler ancak hepsi doğru şekilde konuşabilirler. Doğru iletişimin yolu doğru mesajdan geçer ve doğru mesajlar yanlış kişiler tarafından, yanlış sözlerle verilemez. Zamanın bir çok şeyden daha değerli olduğu günümüzde, konu ettiği ürünün konuşmasına izin vermeyen bir reklam zaman ve maddi kaynak açısından önemli bir kayıptır. Konuşabilen reklamlar yaratmak ise sadece profesyonellerin işidir.


Devamı için tıklayınız ...

2010 yılında online video siteleri, müşterilerini kaybetmemek ve para kazanmak için yeni bir formül geliştirdi. Örneğin, 2010 yılı comScore verilerine göre Amerikan internet kullanıcılarının temel video sitelerini (Justin.tv, Ustream, Livestream, LiveVideo and Stickam) takip etme oranları, geçen yılla karşılaştırıldığında, %648 artışla 1.4 milyar dakikayı geçti. Aynı zaman diliminde YouTube ve Hulu'yu izleyerek geçirilen zaman miktarı sırasıyla %68 ve %75'e yükseldi.


Devamı için tıklayınız ...

Apple bir twitter hesabı gibi çalışmıyor; ancak hayranları üzerindeki etkisi o kadar büyük ki, markalarından altısı dünyanın en sosyal markaları arasında gösterildi.

iPhone, Vitrue'nin yıllık sosyal markalar listesinin en üst noktası için ısrar etti ve listede ikinci kez ilk sıraya yerleşti. Apple genel marka olarak 7. sırada yer aldı.

iPhone'a diğer Apple markaları da katıldı; iPad (5. sırada), iPod (15. sırada), iTunes (33. sırada) ve Mac (76. sırada)


Devamı için tıklayınız ...

Yiyecek içecek reklamlarının ortak özelliğidir iştah açıcı görüntüleri mutlaka içermeleri. Zaten aksi bir durumda hiçbir şekilde başarılı olmayacakları garantidir. Bu reklamların satın alma davranışı oluşturmaktan çok, satın alma davranışı esnasında marka ya da ürün tercihleri konusunda akılda kalmak, tüketiciyle bağ kurmak için yapılırlar çünkü gıda sektöründe de bütün sektörler gibi ciddi bir rekabet vardır. Tüketiciler birçok şeyi almaktan çeşitli sebeplerle vazgeçebilirler ama yiyecek içecek her zaman tüketilmesi sorunlu malzemelerdendir. Atıştırmalıklardan, temel gıda maddelerine kadar hemen her türlü gıdanın dolaylı ya da dolaysız olarak devamlı reklamı yapılır. Gıda ürünlerindeki rekabette bir unsur vardır ki, raflarda çok zaman en yakın rakibinizle yan yana durursunuz. Bu önemli bir nokta çünkü tercihleri devreye sokar.Tüketici tercihini yaparken neredeyse aynı olan fiyatların da fazla bir yardımı olmaz. Marketler reyonlarında henüz çikolata dolgulu kakaolu bisküviler gibi dar sınıflandırmalara gitmemiş olsalar da, tüketici bir atıştırmak ya da ikram için bir şeyler satın alacaksa karşısında tek bir marka yoktur ve bir seçim yapmak zorundadır. Böyle söyleyince çok basit geliyor evet, ama bu kadar basit görünmesi, çocukların illa da şu bisküviyi istiyorum diye ağlamalarının önüne geçemiyor. Sadece çocuklar da değil üstelik raflara uzun uzun bakan onca tüketici sadece bir tercih yapmaya çalışıyor. Özellikle son birkaç yıldır iki rakip gıda firması olan Eti ve Ülker arasında yukarıda değindiğimiz ama henüz gerçekleşmemiş olan raf ayrımına uygun bir rekabet var. Eti Tutku ve Ülker Biskrem. Önce benzerliklerini sıralayalım, ardından iki markanın da son günlerde yayına giren reklamlarına bakalım. Her iki ürün de içi kakao / çikolata kreması dolgulu bisküvi olarak tanımlanıyor. Her ikisinin de farklı çeşitleri var. Her ikisi de benzer ambalajlar ile raflarda yer alıyor. İkisi de gramaj olarak yakın ve hem küçük, hem de poşet olarak tabir edilen daha büyük paketlerde satılıyor. Sadece bisküvi diyebileceğimiz bu iki ürün arasında ciddi de bir rekabet var. “Bir Biskrem versem” sloganı ile piyasada yer alan Biskrem’in aynı sloganla birçok reklamı medyada yer aldı. Bunlara son olarak eklenen, boğa güreşi konseptli reklam. Arkadaşının ona verdiği bir Biskrem karşılığında, tepeden tırnağa kırmızılar giyinerek çıkan Biskrem sevdalısı, bununla da yetinmeyerek, boğaya karşı Flamenko dansı yapıyor. Matador şaşkın, arenada seyirciler şaşkın, biz şaşkın… Reklam, kızgın boğanın ayağını yere vurması ve hem matador hem de kırmızılı Biskrem severin kaçış sahnesiyle bitiyor. Asla yapmam demememiz gerek, bir Biskrem karşılığında, asla kazanamayacağımız iddialara girebilir, asla yapmayacağımız şeyleri yapabiliriz. Reklam Videosunu İzleyin Eti’nin Tutkusu da reklamlarından ürün adına gönderme yaparak, bu bisküvinin bağımlılık yarattığına vurgu yapıyor. Reklamlarda akışkan kremasının ağızda daha iyi dağılması için söylenecek kelimeden, Tutku’yu yemek isteyen diğer kişilerden korumak için Tutkuluk yapma önerisi gibi tüketicilere yardımcı olan bir “Eti Tutku Müşteri Hizmetleri” birimi görüyoruz. Tutku rakibinden farklı olarak, aynı isimle çikolata olarak da piyasaya sunuldu. Ve Eti’nin son ürünü, Tutku sütlü çikolata da raflarda yerini aldı, tabii renkli bir reklam filmiyle. Diğer ürünler gibi, yeni ürünün de deseni mozaik. İlk anda dikkat çeken şey ise, bu çikolatanın farklı bir kalıpla kesilmiş olması. Tadından önce farkını görüntüsüyle ortaya koyan bir çikolata. Reklamı izlerken bu kalıbı gördüğümde önce şunu düşündüm: “Biraz garip görünüyor, kolay kırılır mı ki acaba?” Ve birkaç saniye içinde aklımdan geçeni okumuş gibi Tutku Müşteri Hizmetleri bu endişemi duydu ve cevap verdi: “Üstelik çok da usturuplu kırılıyor.” Birisi sloganı, diğeri de müşterinin aklından geçen sorulara dahi cevap verebilen müşteri hizmetleri birimi ile iki reklam da hedef kitleye ulaşmak konusunda başarılı. Bu reklamların yapılış amacı zaten başta söylediğimiz gibi tüketicilerin aklında kalmak, satın alma davranışlarında tercihleri etkilemek.İki ürünün de reklamları temsil ettikleri markalarla bütünleşti ve tüketicilerin hafızasında yer edindi. Hangisinin daha etkili olduğuna gelince; ya Tutku yemek için, tüketiciler ya elindeki Biskrem’i verecek, ya da bir Biskrem için Tutku bile yemeyi göze alacak. Bu sert rekabet sürdükçe, hem reklamlarda, hem ürünlerde tercih yapmak da zor olacak gibi görünüyor.


Devamı için tıklayınız ...

Facebook, Google'ın web trafiği ve elde ettiği gelir seviyesi için ciddi bir tehdit oluşturuyor. JP Morgan'ın Analisti Imran Khan'ın, 3 Ocak Pazartesi günü yayınlanan röportajında, Google'ın mobil internet kullanımında ciddi atılımlar yapmak zorunda olduğunu belirtti.

Khan yaptığı araştırmalarında Google'ın online aramalarda süregelen başarısının devam ettiğini, Amerika'da yapılan online aramaların %66'sının Google aracılığıyla olduğunu ve bu aramalardan %36 ek gelir elde ettiğini belirtti.


Devamı için tıklayınız ...

Ülkemizde küçük, büyük her türlü firma tarafından öncelikle tercih edilen ve internet reklamcılığı denilince ilk akla gelen seçenek Google adwords reklamlarıdır. Ziyaretçilerimizin talebi üzerine bütçelerinizi doğru harcamanız ve tanıtım kampanyalarınızın etkinliğini sağlamanız açısından size bu konuda doğruları ve yanlış bilinenleri kısaca anlatmak istiyoruz; Google adwords reklam sistemi belirleyeceğiniz bir bütçe ile, istediğiniz anahtar kelimelerde, istediğiniz coğrafi bölgelerde, istediğiniz saatlerde, arama motorunda istediğiniz sırada yayınlatabileceğiniz bir internet reklam yöntemidir Google arama motorunda ziyaretçilerin seçtiğiniz anahtar kelimeleri aramaları ile sizin belirleyeceğiniz reklam metni veya sloganı arama sonuçları ile birlikte Google’da görüntülenir. Eğer ziyaretçi sizin reklamınıza tıklarsa sizin web sayfanıza gider, ürün ve hizmetlerinizi daha geniş hedef kitlelere tanıtmış olursunuz. Ayrıca Google görüntülü reklam ağında değişik ölçülerde bannerlar tasarlatarak sizin seçebileceğiniz yüzlerce siteye banner reklamları verebilirsiniz, İşte ücretlendirmede bu aşamada başlar sizin reklamınızın tıklanması ile o kelimenin tıklama başı maliyeti kadar ücretlendirilirsiniz yani siz sadece reklamınızın tıklandığı kadar para ödersiniz.Bu maliyetler anahtar kelimedeki reklam verenlerin sayısına ve reklam kampanyasının kalite puanlarına göre değişmektedir sistem arttırılan teklif sistemine bağlı çalıştığı için ilk reklam verdiğiniz gün bile çalıştığınız google reklam ajansından sizi ilk sırada çıkarmasını isteyebilirsiniz ama reklam kampanyalarının uzmanlar tarafından optimizasyonu gerektiği için rakip firmanıza göre daha fazla ücretler ödeyebilirsiniz bu konulardaki teknik detayları daha sonraki yazılarımızda inceleyeceğiz. Bizim size tavsiyemiz Google adwords sertifikalı ajanslardan reklam danışmanlığı almanızdır. Böylece daha az bütçelerle reklam kampanyalarınız yönetilebilir. Biz bu sektörde faaliyet gösteren şahıs ve firmaların uyguladığı yöntemlere göre sizi bazı konularda uyarmak istiyoruz dikkat etmeniz gereken en önemli konular aşağıda sıralanmıştır. 1- Google reklamlarında açılış ücreti hesap açma ücreti gibi ücretler yoktur reklamın aktivasyonu için google tarafından sadece 7 Tl ücret alınmaktadır reklam ajansınız bu küçük ücreti kendisi karşılayabilir veya sizden talep edebilir. 2- Google ilk defa reklam veren müşterilere sadece bir defaya mahsus 100 TL promosyon vermektedir. Bu promosyonun aynı web sitesi için bir daha alınması mümkün değildir Şu kadar öderseniz şu kadar promosyon alırsınız veya şu kadar bütçe satın alırsanız size şu hediyeler verilecektir gibi promosyonlar Google’ da kesinlikle yoktur 3- Eğer size farklı bir promosyon veya hediye veriliyorsa bu sizin ödeme yaptığınız paranın içinden karşılanacaktır yani aslında reklamınız size verilen promosyon kadar daha az yayınlanacaktır. 4- Sınırsız tıklama ve sabit bütçeler gibi sistemler Google’da yoktur şu kadar ücretle 1 ay 24 saat sınırsız tıklama gibi reklam yöntemleri gerçek değildir .Tamamen reklam verenleri kandırmaya yöneliktir. 5- Adwords Reklam danışmanlığı yapan bazı firmalar web sayfalarına sahte sertifikalar koyarak reklam verenleri yanıltmaktadır lütfen sertifika linkini kontrol ediniz. 6- “En ucuz reklam bizde” gibi sloganlar doğru değildir reklam maliyetleriniz o kelimenin tıklama başı maliyetine göre belirlenmektedir ancak sertifikalı uzmanların reklam kampanyalarınızı optimize etmesiyle azalabilir. 7- Google bundan 5 yıl öncesine kadar gelişmekte olan piyasalar olarak nitelendirdiği ülkelerdeki ajanslara komisyon ödemesi yapıyordu. Ancak gelişmekte olan piyasalar için destek programı yaklaşık 5 yıl önce bitti ve bu tarihten sonra Google ajans komisyon hizmet bedeli ödememektedir. Kısaca dikkat etmeniz gereken konuları yazdık bu konularda sizleri bilgilendirmeye devam edeceğiz…


Devamı için tıklayınız ...

Dünyanın en büyük yayın gruplarından biri olan Hearst Yayıncılık, 'dünyanın eğlenceli ve korkusuz kadını'nı temsil eden Cosmopolitan Dergisi'nin Orta Doğu basımına hazırlık yapıyor.

Cosmopolitan, son Moğolistan'daki çıkışının ardından, Mart ayında Orta Doğu baskısını başlatarak, markanın toplamdaki baskı sayısının 62'ye ulaşacağını duyurdu.

Diğer önemli haber; Herts'in Fransız yayıncı Legardere ile görüşmelerine devam ediyor olmasıdır.


Devamı için tıklayınız ...

Hani belli bir yaşın üzerindekiler ‘’Ah! Nerede o eski ramazanlar, bayramların da tadı kalmadı artık.’’ diyerek geçmişe özlemlerini dile getirirler ya bende aynı duyguyu reklam sektörü için hisseder oldum. İnsanoğlu bu kadar teknolojik değilken reklamlar da hayatımız gibi daha basit daha sade daha kolay anlaşılırdı. İçlerinden bize uygun ürünü kolaylıkla seçebilirdik. Şimdi ise bir sürü televizyon kanalı var. Ve de her kanalda başdöndürücü hızla geçiveren reklamlar… Bunları izleme hızına bile yetişemezken yeniliklere nasıl yetişeceğiz acaba? Hayatımız gibi reklamlar da öylesine hızlı ve değişken ki hangi yeniliğin ne zaman yapıldığını hangisinin yeni hangisinin eski reklam olduğunu ayırmakta zorlanır hale geldik. Reklamları izlerken aslında gerçekten önemsenen müşteriye nazikçe ürün tanıtmaktan çok birbirini alt ederek daha da zenginleşmeyi hedefleyen şirketlerin savaşını izliyor gibiyiz. Kabarık reklam bütçesine sahip birkaç büyük şirket bu piyasada ağırlığını hissettiriyor. Futbol takımlarının üç büyükleri gibi televizyon reklamlarının da üç büyükleri ortaya çıktı: Turkcell, Avea, Vodafone. Nereye başımızı çevirsek onların reklamları. Her biri yeni bir sloganla, binbir yeniliği anlatmaya çabalıyor. Tüm bunlar ise hem insanın kafasını karıştırıyor hem de ürkütüyor. Elbette teknolojik yenilikler mobil iletişim çağının vazgeçilmezleri. Ama asıl vazgeçilmemesi gereken çağlar boyu varlığını devam ettirebilen ‘’ İnsanoğlu’’ olmalı. O halde reklamlarda ürünü tanıtmalı ama insanı hiçe saymadan yapmalı bunu. Yani hedef kitle kabul ettiği toplum için doğru mesajlar içermeli. Bu noktadan bakılınca Turkcell’in reklamlarını dikkat çekici buluyorum. Mobil iletişim dünyasını 1994’ten itibaren ayaklarımızın altına sererek hayatımızı kolaylaştırmayı vaad eden bu şirket için doğru mesaj iletmek sosyal bir sorumluluk kabul edilmiş olmalı ki ‘’Turkcell’le hayat, daha fazla hayat’’ sloganı, mesaj olarak birbirini bütünleyen bir reklam serisinin lokomotifine dönüştürülmüş. Bu reklamları ürünün yanında insan hayatını önemsediği, insanlığın geleceğini öncelikli değer kabul ettiği için başarılı buldum. Güven ve inandırıcılık ön plana alınarak gerçek hayat hikayeleri ile desteklenmiş. Reklam videosunu buradan izleyebilirsiniz Sırf ürün satılsın diye bir kahraman kullanılmamış örneğin. Tam tersine toplumda tanınan, saygın bir meslek sahibi, Turkcell’in ‘’gnctrkcll’’ kampanyaları ile ulaşmayı hedeflediği gençliğe doğru rol-model olabilecek gerçek bir karakter yani Prof.Dr. Osman Müftüoğlu tercih edilmiş. Mesleki bir sağduyu ve soğukkanlılıkla yaşanılan krizi telefondaki doğru yönlendirmelerle çözüme kavuşturuyor. Pratik ve gerçekçi çözümlerin hayati önem arz edebileceği mesajı herkese ulaşıyor. Reklamların özellikle belli bir yaş grubu üzerindeki güçlü etkisi düşünüldüğünde bu sektörde çalışanlardan sadece renkli,müzikli,komik ürünler ortaya koymak yerine olumlu örnek teşkil edebilecek; sevgi, saygı, güven, hoşgörü gibi yitirilmeye başlayan değerleri destekleyici, yaratıcı senaryolar beklemek abartılı mı olur bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki insan yaratılmışların en değerlisi ve sözü edilen üç beş saniyelik bir reklam filmi bile olsa ona hakettiği değer verilmeli. Turkcell’in söylediği gibi daha fazla bereket, daha fazla kazanç, daha fazla güven, daha fazla özgürlük: yani ‘’ Turkcell’le hayat, daha fazla hayat!... Reklamı izlemek için Tıklayınız


Devamı için tıklayınız ...

Hemen her şeyin reklam olabildiği bir dönemden geçiyoruz. Bu “her şey” gazete, dergi, televizyon, radyo, internet, açık hava gibi mecraları değil, kelime anlamı ile ‘her şey’i kapsıyor. Kullanılabilir ya da algılanabilir her şey reklam olabiliyor ya da mecra olarak kullanılabiliyor. Rekabet yoğun, ürün – hizmet çeşitliliği çok, reklam mecra ve türleri çok ancak tüketiciler sınırlı. Tüketicilerin zamanları ve algılayabilecekleri de sınırlı. Günlük hayat içerisinde, rutin şekilde gerçekleştirilen eylemler esnasında çok farklı uyaranla karşı karşıya kalıyoruz. Yolda yürürken örneğin, gideceğimiz noktaya varana kadar pek çok insan, araç, mağaza görüyoruz, binlerce ses duyuyoruz ve bunların çok azını algılıyor ve fark ediyoruz. Yaptığımız onca işin ardından eve döndüğümüzde üzerinde konuşacak çok az şey kalıyor çünkü çoğu şeyi sadece yapmamız gerektiği için yapıyor ve algımızı ilgisiz olduğunu ya da dikkatimizi dağıttığını düşündüğümüz pek çok uyarana kapatıyoruz. Her şeye bakıyor ama çok az şeyi gerçekten görüyoruz. Algının dışında bırakılan uyaranlardan birisi de elbette ki reklamlar. Üzerinde zaman, emek ve maddi kaynaklar harcanan reklamlar. Tüketicilerin dikkatini birkaç saniye için çekebilmek, onlarda bazen bir davranış ya da algı, ya da kanı oluşturabilmek için hazırlanan reklamlar. Pazarlama, reklam ya da iletişim kampanyaları sadece hazırlanma aşamasında değil, sonraki süreçte de ajanslar tarafından takip ediliyor, satış ya da bilinirliğe etkisi ölçülüyor, tüketicilerden geri bildirimler alınarak, kampanyaların başarısı ya da başarısızlığı değerlendiriliyor. Bütün süreçler içerisinde en zoru reklamların hazırlanma aşaması. İster geniş kapsamlı bir kampanya olsun, isterse de daha sınırlı ya da özel mecralara yönelik reklamlar olsun, fark edilebilir reklamlar üretmek için ciddi çalışmalar yapılıyor. Markaların ürün – hizmetlerine dair iletmek istedikleri mesajlar kadar, rakipleri ile aralarındaki farklar, pazardaki konumları, reklamdan ne istedikleri (yani kendilerini tanıtmak mı, hatırlatmak mı, tüketicileri ürün – hizmetlerini satın almaya yöneltmek mi... Vb.) de reklamların önemli belirleyici unsurları arasında yer alıyor. Kısaca söylemek gerekirse, önce ürün – hizmetlerin detayları belirleniyor ve reklamlar bu bilgiler üzerine inşa ediliyor. Üretilen bunca ürün – hizmet ve yine bunlara yönelik bir o kadar da çeşitli reklamlar arasında fark edilebilir olmak gerçekten de kolay değil. Başımızı nereye çevirsek rengarenk, cıvıl cıvılreklamlar ile karşılaşıyoruz. Müzikler, diyaloglar, bağıranlar çağıranlar ile kalabalık semt pazarları gibi bir curcuna, tezgahlarda rengarenk bin bir türlü ürün… Peki fark edilenler hangileri? Mesajı yalın bir şekilde iletebilenler elbette. Sloganını doğru oluşturabilenler. Kimse aptal yerine konulmaktan hoşlanmaz. Reklamların günümüzde en çok eleştirilen taraflarından birisi de bu. Sürekli tekrar, görseller, metinler, fiyat etiketleri, indirim yüzdeleri, marka logoları… Neredeyse hiçbir reklam yalın ve sade değil. Bir banka örneğin, neden şubelerini bir sirk gibi gösterir? Ya da bir leke çıkarıcı neden hedef kitlesine bağırarak leke çıkarıcının etkisini uygulamalı olarak anlatır? Neden defalarca aynı cümle değiştirilerek tekrar edilir? Ve reklama konu olan ürün – hizmetler neden kendilerini devamlı olarak yüksek perdeden ifade etmeye çalışırlar? Reklam kampanyalarına dair bütün büyük fikirler son derece basittir. Bütün fazlalıklarından arınmış haldedirler. Tüketicilerin onları fark etmeleri için sadece kendileri olmaları yeterlidir çünkü çoğu gerçekten de dürüsttür. Arkalarına saklanabilecekleri malzemeler yoktur, fazla konuşarak kimsenin kafasını karıştırmazlar. Bazıları sadece bir görselden ibarettir ya da sadece bir slogandan… Bazıları metaforlara dayanır… Bir ortak noktaları vardır ki, fazla konuşmazlar ve tüketicilerin sağır olmadığı gerçeğini hiç unutmazlar. Bir reklamda yer alan her kelime, her görsel ya da işitsel unsur, her bir renk, her bir desen, kısacası tasarımı oluşturan her bir detay, diğerlerinin önemini azaltır. Bir palyaço sadece kocaman kırmızı bir burun ile de anlatılabilecekken, neden tek tekerlekli bir bisiklete bindirilip, üstelik de düşmesine ve herkesin ona gülmesine izin verilsin ki? Ve bir not: Böyle bir sahnede palyaçonun gerçekten canı yanar, ama gülenler bunu hissetmezler…


Devamı için tıklayınız ...

Youth Republic ajansı, gençleri hedefleyen markalara, pazarlama çözümleri üreten ajanslardan biri, gençlere yönelik araştırma, analiz çalışmaları yapıyor, elde ettiği veriler üzerine, önerilerini ekleyerek markaları yönlendirmeye çalışıyor. Geçtiğimiz günlerde Synovate araştırma firmasıyla birlikte, 2010 yılı Türkiye gençlik araştırmasını sonuçlandıran ajans, gençlerin bir gün içerisinde en az iki saat televizyon izlediğini ortaya çıkardı. Araştırma 3.119 orta öğrenimde ve üniversitede okuyanlar gençler ile 1.533 okumayan veya çalışan gençleri kapsadı. Araştırma kapsamında, bu gençlerin aileleriyle de görüşülmüş ve bir gün içerisinde, yaklaşık iki saat televizyon seyreden gençlerin, hafta sonlarında televizyonu daha fazla izledikleri, düzenli bir şekilde dizi takip ettiklerini de ortaya çıkarmış. Markalara, pazarlama konusunda çözümler sunan gençlik ajansının, PR şirketiyle birlikte gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçlarından biri de gençlerin, diziler arasından en çok, Kurtlar Vadisi ile Ezel dizilerini izledikleridir.


Devamı için tıklayınız ...