Hani belli bir yaşın üzerindekiler ‘’Ah! Nerede o eski ramazanlar, bayramların da tadı kalmadı artık.’’ diyerek geçmişe özlemlerini dile getirirler ya bende aynı duyguyu reklam sektörü için hisseder oldum. İnsanoğlu bu kadar teknolojik değilken reklamlar da hayatımız gibi daha basit daha sade daha kolay anlaşılırdı. İçlerinden bize uygun ürünü kolaylıkla seçebilirdik. Şimdi ise bir sürü televizyon kanalı var. Ve de her kanalda başdöndürücü hızla geçiveren reklamlar… Bunları izleme hızına bile yetişemezken yeniliklere nasıl yetişeceğiz acaba? Hayatımız gibi reklamlar da öylesine hızlı ve değişken ki hangi yeniliğin ne zaman yapıldığını hangisinin yeni hangisinin eski reklam olduğunu ayırmakta zorlanır hale geldik. Reklamları izlerken aslında gerçekten önemsenen müşteriye nazikçe ürün tanıtmaktan çok birbirini alt ederek daha da zenginleşmeyi hedefleyen şirketlerin savaşını izliyor gibiyiz. Kabarık reklam bütçesine sahip birkaç büyük şirket bu piyasada ağırlığını hissettiriyor. Futbol takımlarının üç büyükleri gibi televizyon reklamlarının da üç büyükleri ortaya çıktı: Turkcell, Avea, Vodafone. Nereye başımızı çevirsek onların reklamları. Her biri yeni bir sloganla, binbir yeniliği anlatmaya çabalıyor. Tüm bunlar ise hem insanın kafasını karıştırıyor hem de ürkütüyor. Elbette teknolojik yenilikler mobil iletişim çağının vazgeçilmezleri. Ama asıl vazgeçilmemesi gereken çağlar boyu varlığını devam ettirebilen ‘’ İnsanoğlu’’ olmalı. O halde reklamlarda ürünü tanıtmalı ama insanı hiçe saymadan yapmalı bunu. Yani hedef kitle kabul ettiği toplum için doğru mesajlar içermeli. Bu noktadan bakılınca Turkcell’in reklamlarını dikkat çekici buluyorum. Mobil iletişim dünyasını 1994’ten itibaren ayaklarımızın altına sererek hayatımızı kolaylaştırmayı vaad eden bu şirket için doğru mesaj iletmek sosyal bir sorumluluk kabul edilmiş olmalı ki ‘’Turkcell’le hayat, daha fazla hayat’’ sloganı, mesaj olarak birbirini bütünleyen bir reklam serisinin lokomotifine dönüştürülmüş. Bu reklamları ürünün yanında insan hayatını önemsediği, insanlığın geleceğini öncelikli değer kabul ettiği için başarılı buldum. Güven ve inandırıcılık ön plana alınarak gerçek hayat hikayeleri ile desteklenmiş. Reklam videosunu buradan izleyebilirsiniz Sırf ürün satılsın diye bir kahraman kullanılmamış örneğin. Tam tersine toplumda tanınan, saygın bir meslek sahibi, Turkcell’in ‘’gnctrkcll’’ kampanyaları ile ulaşmayı hedeflediği gençliğe doğru rol-model olabilecek gerçek bir karakter yani Prof.Dr. Osman Müftüoğlu tercih edilmiş. Mesleki bir sağduyu ve soğukkanlılıkla yaşanılan krizi telefondaki doğru yönlendirmelerle çözüme kavuşturuyor. Pratik ve gerçekçi çözümlerin hayati önem arz edebileceği mesajı herkese ulaşıyor. Reklamların özellikle belli bir yaş grubu üzerindeki güçlü etkisi düşünüldüğünde bu sektörde çalışanlardan sadece renkli,müzikli,komik ürünler ortaya koymak yerine olumlu örnek teşkil edebilecek; sevgi, saygı, güven, hoşgörü gibi yitirilmeye başlayan değerleri destekleyici, yaratıcı senaryolar beklemek abartılı mı olur bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki insan yaratılmışların en değerlisi ve sözü edilen üç beş saniyelik bir reklam filmi bile olsa ona hakettiği değer verilmeli. Turkcell’in söylediği gibi daha fazla bereket, daha fazla kazanç, daha fazla güven, daha fazla özgürlük: yani ‘’ Turkcell’le hayat, daha fazla hayat!... Reklamı izlemek için Tıklayınız

Arşiv

Etiketler