Haber Kategorisindeki Bloglar

Denemeler Twitterı'n Hootsuite kanalında, Starbucks, Red Bull and Virgin gibi firmaların reklam gösterimleri ile başlayacak. Twitter'da başlayacak yeni uygulamayla kullanıcıların bireysel sayfalarında reklam yapılacak. Uzun zamandır twitter ile reklam anlaşması olan Virgin, Starbucks ve Red Bull gibi firmalar bu sisteme dahil edildi.

Firmalar bie süredir Twitterda yapılan aramalar sırasında yukarıda gözüken “Promoted Tweet” adı verilen reklamdan satın alabiliyorlardı. Ancak bu yeni ödemeli reklam sisteminde ise kullanıcının herhangi bir arama yapması ya da reklam veren firmayı takip etmesine gerek kalmadan reklamın görünmesi sağlanıyor. Tabi ki tüm kullanıcılar bu reklamları görmek zorunda olmayacaklar, reklamın sayfasında gösterileceği kullanıcılar ürünlere ve kullanıcı profiline göre belirlenecek. Örnek olarak kahve firmalarıyla ya da insanların kahveler hakkında yazdığı konularla ilgilenen bir kullanıcı Starbucks'ın Tweet reklamlarından birini görmek için seçilmiş hedef olacaktır.

Şirket kullanıcı kitlesinden küçük bir bölümüne, 175 milyon kullanıcısına, bu yeni ödemeli tweet reklamı uygulamasını ünlü bir 3. grup kanalı olan Hootsuite kanalında gösterecek. 900.000 den fazla kullanıcının ağırlandığı Vancouver bazlı başlangıç, Twitter bir yandan hala reklam satarken gelirinde bir kesintiye neden olacak. Tahminlere göre, reklamların etkileyiciliğine bağlı olarak şirket nihayetinde bu reklamları diğer Twitter okuyucularına kadar götürecek. Twitter bu konu hakkında yorum yapmayı reddetti.

Hootsuite CEO'su Ryan Holmes açıklamasında “Twitter'la çalışmayı ve programı deneyerek insanların tepkisini ölçmeyi dört gözle bekliyoruz.” dedi. “Eminiz ki Twitter'ın kalite sözü, kullanıcıların deneyimi ve reklamların hedef kitleye doğru hitap etmesiyle birlikte, yeni reklamlar hem kullanıcıların hem de reklamcıların hoşuna gidecektir.”

Bazı kullanıcılar bu uygulamayı twitter politikalarında bir bozulma, hatta kendi Twitter alışkanlıklarına bir saldırı olarak nitelendirse de herhangi bir Twitter kullanıcısının sayfasında bir reklam göstermek reklam stratejileri açısından önemli bir değişikliktir. CEO Dick Costolo yaptığı açıklamada şirketin bu yılın dördüncü çeyreğinde kullanıcıların bireysel sayfalarına olabildiğince fazla reklam satmayı amaçladığını söyledi, ayrıca bu işlemin zamanla ve yavaş bir şekilde olacağına da dikkat çekti.

Twitter'ın diğer reklam ürünleri de bir grup kullanıcı ile hizmete başladı. Örnek olarak Promoted Tweet olarak adlandırılan reklamlar ilk olarak Twitter.com'daki aramalarda gözükürken, geçen günlerde şirket yetkilileri gelirden bir pay aldıkları için sadece Hootsuite ve Tweetdeck gibi 3. grup twitter kullanıcılarının bu reklamları görebilmesi üzerine karar aldı. Reklam veren firmalar Twitter'ın trenddeki başlıklar listesinin başında gözüken “Promoted Trends” adındaki diğer reklamlarından da satın alabilmektedirler. Bu liste üçüncü grup kullanıcıların hepsinin kullanmaması nedeniyle genelde küçük sayıda bir kullanıcı kitlesi tarafından görülmektedir.

Yeni timeline reklamları (Bireysel kullanıcı sayfa reklamları) artık anahtar kelimelerle ilgili aramalarda Promoted Tweet reklamlarının uzantıları halinde gösterilecektir. Bu reklamlar sadece bir arama sırasında yukarıda görünecek, diğer reklamlar ise normal bir tweet reklamının olması gerektiği gibi devam edecektir.  

Firmalar bie süredir Twitterda yapılan aramalar sırasında yukarıda gözüken “Promoted Tweet” adı verilen reklamdan satın alabiliyorlardı. Ancak bu yeni ödemeli reklam sisteminde ise kullanıcının herhangi bir arama yapması ya da reklam veren firmayı takip etmesine gerek kalmadan reklamın görünmesi sağlanıyor. Tabi ki tüm kullanıcılar bu reklamları görmek zorunda olmayacaklar, reklamın sayfasında gösterileceği kullanıcılar ürünlere ve kullanıcı profiline göre belirlenecek. Örnek olarak kahve firmalarıyla ya da insanların kahveler hakkında yazdığı konularla ilgilenen bir kullanıcı Starbucks'ın Tweet reklamlarından birini görmek için seçilmiş hedef olacaktır.


Devamı için tıklayınız ...

Bu sloganı yurt dışında yayınlanan reklamlarda çok görürdüm. Müşteriye satılan ürünle ilgili, bir türlü kanıt sunma yöntemidir, güven sağlar müşteriye, Amerika'da markaların reklamlarında çok kullanılan yöntemlerden biridir, "denemesi bedava". Ekim ayından beri, televizyonlarda yayında olan Procter & Gamble ürünlerinden Alo Deterjanlarının reklamlarından bahsediyorum. 80 li yılları hatırladım birden, Zeki Müren ve Ajda Pekkan oynardı Alo'nun reklamlarında. Zeki Müren'nin devlet sanatçısı ünvanını almasına engel olmuştu bu reklam, Alo'da bir Türk markasıydı O zamanlar... Yıllar Sonra, TRT'nin düzenlediği bir programa yine Alo reklamlarında düet yaptığı Ajda Pekkan ile birlikte katıldı, devletin kanalındaki bir canlı yayında vefat etti, Daha sonrada devlet sanatçısı ünvanını aldı. Anılarımızı tazeleyip biz reklama dönelim tekrar; Reklam tamamen doğal çekilmiş, Behzat Uygur'un deterjan testini yaptıracağı hanımefendinin, testten önceden haberi yok, test yapanlar, gerçek fikirlerini söylemişler ekranda, testin gerçekliği ve çekimin doğallığı, reklamın en iyi yönü bence... Şöyle bir izlenime kapıldım, ben reklamı izleyince: Ülkemizdeki hanımefendiler, muhtemelen, gömlek manşetlerini temizleyememekten şikayet ettiler,Alo yetkilileri de ünlü birini (Behzat Uygur) reklamda oynatarak, Alo'nun manşetleri temizlediğine dair reklama vurgu yaptılar ve bize bu ürünü alın dediler. Hedef kitlenenin beyazlık isteyen kadınlar olduğu bu reklamda, Neden Behzat Uygur oynadı acaba? kadınların karizmatik ve güvenilir bulduğu biri bence, ayrıca reklamda saçları da bembeyaz, gömlek manşetleri de bembeyaz. reklamda uyum 10 puan... Ben o kadar karizmatik değilim, saçlarım da beyaz değil ama yinede reklamlarda banada en azından 1 defacık şans verilmesinden yanayım. Ben oynamasam bile bu reklamda, keşke Beyazıt Öztürk oynasaydı, adı beyaz olan biri daha iyi beyazlatmazmı? Reklamın, Eğitim döneminin başlamasıyla birlikte yayına girmesi, zamanlama olarak güzel, en çok öğrencilerin gömlek manşetleri kirleniyor. Silgiyle Alo arasında iyi bir ilgi kurulmuş, reklamda silgi de temizler Alo da... Reklam iyi bir reklam, bu tür reklamlar iş yapıyor Türkiye'de, Alo satışlarını arttıracaktır bu reklamla. Ürünü beğenmezseniz paranız da iade, hanımefendiler daha ne isterki? Şimdi reklamı izliyoruz Tıklayın beyazlatın...


Devamı için tıklayınız ...

Reklam ajanslarının, reklamcıların yaratıcılıkları en çok göze batan özellikleridir. Gündem yaratan tanıtım filmleri, ilginç bir billboard çalışması, sansasyon yaratan bir gazete reklamı, yaratıcı diğer mecra tanıtımları, hem tüketicilerin hem de medyanın en çok ilgisini çeken çalışmalar arasında yer alır. Çünkü bunlar, işin ayrıntılı diğer çalışmaları bittikten sonra, herkesin gözü önüne serilenlerdir. Tüketiciler, firmalar, medya sonuç olarak bunlarla karşılaşmaktadır. Aslında işin mutfağında en az yaratıcılık kadar önemli olan bir başka çalışma daha vardır. Medya planlama ve satın alma. Eskiden medya seçimleri, ajansların kendi bünyesindeki birimler tarafından yapılırdı. Özellikle büyük ajansların bünyesinde, medya planlama ve satın alma birimleri bulunurdu. Kreatif çalışmalar yapıldıktan sonra, bu birimler, firmalar için hazırladıkları reklamları, hangi mecrada, hangi sürelerde tüketicilere sunacaklarına karar verir, gerekli yerlerle görüşürlerdi. Fakat günümüzde bu durum değişti. Eskisi gibi, ajansların bünyesindeki medya planlama ve satın alma birimleri yapmıyor.


Devamı için tıklayınız ...

Bugüne kadar yazılarımızda, yorumlarımızda, hep firmalar arasında ki rekabetin ilkeli olması gerektiğine yönelik ifadeler kullandık. Pazarlama iletişiminde, rekabetin diğer firmayı karalayarak, suçlayarak yapılmaması gerektiğini herkes bilir. Bu durum, reklam standartlarına da aykırıdır, kişilerin etik anlayışına da ters gelir. Son zamanlarda, özellikle Telekom markaları arasında, rekabet iyice artmış durumda. Markalar, birbirlerinin hizmetlerinde, zayıf kalan yönlerin üzerinde durarak, onları tüketicinin bilincine çıkarmaya ve bu şekilde öne çıkmaya çalışıyorlar. Halbuki rekabetin mantığında, rakip firmayı yeniden konumlandırma düşüncesinin temeli bu değildir. Markalar, rakiplerinin ürünlerini, tüketicilerin zihninde ve pazarda yeniden konumlandırırken, kendi üretimlerinin yani ürün ve hizmetlerinin en iyi yönünü öne çıkararak konumlandırır. Rakiplerinin zayıf kalan yönleri elbette kullanılabilir. Pek çok firma tarafından kullanılıyor. Ama bu kullanım biçiminin de standartları vardır. Karalayıcı, saldırı niteliği taşıyan, suçlayıcı ifadeler, işaretler veya reklam kurgularının yapılmaması doğru olan yoldur.


Devamı için tıklayınız ...

Markalar, marka haline gelebilmek için, geçmişten bu yana birbirinden farklı pazarlama stratejilerini sürdürdüler. Pazarlama iletişimi kapsamında, firmaların bu alanda yapacakları veya yapması gerekenler belirlidir. Hangi yol izlenecek? Hangi birimler oluşturulacak? Birimlerin özellikleri neler? Oluşturulan birimlerde çalışanların hangi uzmanlıklara sahip olmaları gerekiyor? Ne tür çalışmalar yapılmalıdır. Hangi mecra? Hangi medya? Bir kampanya hangi süreçleri takip etmelidir? V.b. pek çok soru, firmaların, tüketicilerle iletişim kurmasını sağlayacak köprüyü tanımlıyor. Aslına bakılırsa, marka olabilmek için, belirlenmiş kalıpların takip edilmesi çok ta önemli olmayabiliyor. Daha doğru bir ifadeyle, belirlenmiş kuralları takip etmeden marka haline gelmiş örnekler bulunmuyor değil. Bunlardan bir tanesi Greenpeace'dir. Her ne kadar, ürün üretmiyorsa da toplumlara hizmet sunuyor. Bugüne kadar firmaların izlediği hiçbir iletişim yolunu veya kuralını uygulamadı. Kendine göre eylem planları gerçekleştirdi ve dünya üzerinde, sosyal bir güç haline gelirken yaklaşık, üç milyon kişi tarafından tanınan ve bilinen marka haline gelmeyi başardı.


Devamı için tıklayınız ...

Jostein Gaarder, Sofi’nin Dünyası isimli kitabında “İyi bir filozof olabilmek için gereken tek şey hayret etme yeteneğidir” der. Bu cümleye dayanarak “Reklam dünyasının profesyonelleri birer filozoftur” çıkarımını elbette yapmayacağız.” Ancak şu da bir gerçektir ki bu profesyonellerin başarılarından birisi de hedef kitleleri zaman zaman hayrete de düşürecek şekilde etkilemektir. Gaarder’ın hayret etme yeteneğinden kastını yine kendinden bir örnek vererek açabiliriz. Sihirbazın şapkasından bir tavşan çıkar. Bu uzun bir süreçtir. Milyarlarca yıl alabilir. Çocuklar bu tavşanın tüylerinin en tepesinde dünyaya gelir. Bu müthiş sihirbazlığa şaşırabilirler. Büyüdükçe, ince tüylerden aşağıya iner ve kuytulara doğru giderler. Aşağısı rahat olduğu için, pek azı tekrardan ince tüylerin tepesine tırmanmaya çalışacak ve varoluş üzerine sorular sorabileceklerdir. Aşağıdakilere ise felsefi düşünceleri anlatmak çok zordur çünkü onlar çoktan rahat konumlarını almışlardır, onlar için “hayret” edecek fazla bir şey, hatta hiçbir şey yoktur. Reklamın doğasında da insanları şaşırtmak vardır. Beklemedikleri teklifler, ani indirimler, çeşitli promosyonlar, tüketicilerin ilgisini çekmekler kalmaz, öyle teklifler ya da öylesine etkileyici bir şekilde sunulan ürünlerle karşılaşırlar ki bu onları gerçekten şaşırtır ve heyecanlandırır. Burada “şaşırtmak” kelimesiyle kast edilenin şoka uğratmak olmadığının altını çizmekte fayda görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde ünlü şarkıcı Beyonce’un yeni parfümü Heat için çektiği reklam filminin, İngiltere’de gündüz televizyonlarda yayınlanması fazla müstehcen bulunduğu için yasaklandı. Günümüzde yoğun rekabet koşullarında hedef kitlelere bir çok uyaranın arasından ulaşmak gerçekten de kolay değildir ama doğru iletişimin yolu doğru mesajdan geçer. Doğru mesajı da ancak doğru zamanda, doğru kanaldan gönderdiğiniz taktirde alıcıya ulaştırmak mümkün olur. Bu doğrulardan biri ya da birkaçını sağlayamadığı için yasaklanan reklam kampanyaları da yok değildir. Dünyaca ünlü bir marka olan VodkaAbsolut’un reklam kampanyaları anlatmak istediğimize çok uygun bir örnektir. Aynı şişe, her defasında farklı bir konseptle karşımıza çıkar. Bazen başında halesi, sırtında kanatlarıyla bir melek figürü, bazen ilkbaharı temsilen çiçeklerden yapılmış bir şişe, bir çift bale pabucunun kurdelesinin aldığı şişe şekli… Her defasında sade bir anlatım ve göz alıcı bir görsellikle sunulan kareler, tüketiciyi unutamayacağı bir tada davet eder. Bu da kuşkusuz ki reklamcıların ürünü sunmadaki başarısıdır. Bir ağacın dallarına tünemiş kuşların da Absolut şişesi gibi göründüğünü fark etmek birçok kişiyi ister istemez hayrete düşürecektir ve kişinin zihninde mutlaka kendine bir yer edinecektir.


Devamı için tıklayınız ...

Özellikle ülkemizde, diziler en çok izlenen televizyon programları arasında gelmektedir. Bunlardan bazı dizileri milyonlarca kişi izliyor. Bir dizinin veya herhangi bir televizyon programının çok izlenmesi, reyting olarak tanımlanıyor. Dizlerin reytinglerinin yüksek olması, markaların dikkatini çekiyor ve bu dizilere reklam veriyorlar. Televizyon kanalları, dizi yayınları başladığı zaman, belirli aralıklarla reklam kuşaklarını veriyorlar. Markalar veya firmalar, bu kuşaklarda istedikleri tür tanıtımı yapabiliyorlar. Televizyonlara ilişkin, firmaların yaptıkları tasarım türleri şunlar oluyor; sanal, bant, spot, jenerik, advertorial yani tanıtıcı ve sponsorluk reklamları. Firmalar, bunlardan herhangi türü, bütçesine göre seçiyor ve en çok reyting alan dizi aralarında yayınlanmasını sağlıyor. Firmalar, dizilere sanal tanıtım verilmesini istedikleri zaman, yapımcılar firmanın logosunu, ürün veya hizmet resimlerini, dizilerin herhangi bir sahnesine yerleştiriyorlar. Örneğin, dizide oyuncular bir odanın içerisinde diyalog halindeyse, onların bulunduğu odanın duvarlarındaki fotoğrafların, aynaların içerisine monte ediyorlar.


Devamı için tıklayınız ...

Uluslarası 12. Açıkhava Reklamcılığı Fuarı SIGN İstanbul TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde, Açık Hava reklamcılığı sektöründe faaliyet gösteren gerek yurtiçinden gerekse yurtdışından firmaların katılımları ile başladı. Sign Teknolojisi, Dijital Teknoloji, Serigrafi Teknolojisi, Görsel İletişim, Outdoor Medya Pazarlama alanlarında çalışan toplam 425 firmanın katılımı bekleniyor. SIGN İstanbul ziyaretçileri açık hava reklamcılığına ait yeni teknolojilerden, yeni medyalardan ve gelişmelerden haberdar olacak.


Devamı için tıklayınız ...

Önceden, reklam ajansları, verdikleri hizmetlerin çerçevesine göre sınıflandırılıyordu. Şimdilerde ise konvansiyonel, dijital, inovatif veya geleneksel olarak adlandırılıyor. Bu ayrımın ortaya çıkışı, elbette yeni mecraların ortaya çıkması ve onların daha yaygın olarak kullanıldığının tespit edilmesiyle alakalıdır. Hangi sınıflama genel kabul görüyor? bu durum henüz tam olarak aydınlanmış değildir. Kimi reklamcı, yukarıdaki sınıflamayı desteklerken, kimisi de “bütünleşik pazarlama iletişimi ajansı” fikrini destekliyor. Desteklemek derken, yukarıdaki sınıflamayı yapanlar, eski yeni mecra ayrımını yapıyorlar. Genellikle en çok kullanılan, güncel, popüler mecraları kullanmaya çalışıyorlar. Bütünleşik pazarlama iletişimini ajansı fikrini destekleyenler ise, eski yeni demeden, başvuran markaların amaçlarına hizmet eden, tüketicilerle alakalı, bütün temas noktalarını kullanmaktan yana faaliyet geliştirmek istiyorlar. En mantıklı yaklaşımın bu olduğunu söyleyen, birbirinden ünlü reklamcılar, önemli olanın yaratıcılık olduğunu, tüketiciyle marka arasında ki en doğru temas noktasında, yaratıcı bir fikrin her şeyi değiştirebileceğini de sözlerine ekliyorlar. Fikrin içeriği çok önemli, tüketiciye ne söylüyorsunuz? Markanızda neler var? Neleri vaat ediyorsunuz? Bunları ilettiğiniz mecra seçimi elbette ki çok önemli, mesajların, en son teknolojiyi kullanan mecralardan tüketicilere ulaşması, cazip ve popüler olanı. Ama yine de, verilen bilgilerin yani mesaj içeriklerinin tüketicileri bağlayan, onları etkileyen, yönlendiren unsurlar oldukları da bilinen bir gerçek. Şu da bir başka gerçek, markanın seçmiş olduğu ajansın hazırladığı pazarlama stratejisi, çok büyük bir fikri içeriyordur. Seçilen mecra, tüketicilerle herhangi bir temas noktası oluşturmuyorsa, yani tüketicilerle buluşamıyorsa, üretilen fikrin hiçbir önemi olmuyor. Bu noktada, fikrin iletildiği yer önemlidir. Özellikle, teknolojinin yaşamımızı değiştirdiğini düşünecek olursak, dijital iletişimin her şeyden bir adım önde olduğunu anlayabiliriz. Fakat “dijital iletişimin içinde var olmak gerekiyor” düşüncesinden hareketle, bu tip mecraların, ajanslar tarafından amaç olarak kullanılması, markalara herhangi bir fayda sağlamayabilir. Tam tersine, ajansların bu tip mecraları araç olarak kullanması gerekiyor. Yani tüketicilere ulaşılabilecek yeni temas noktaları olarak. Ajansların hazırladığı stratejilerde, asıl önemi iletişimin içeriğine vermeleri gerekiyor. Mecraları, tüketicilerle en doğru temas noktasını oluşturanlar arasından seçmeleri önemle vurgulanıyor. Bu durumda, olması gereken düşünce şudur; ajansların yeniden sınıflandırılmasının çok ta fazla bir önemi yok. Ajans dijital veya değil, eski veya yeni, konvansiyonel/inovatif hepsi olabilir. Eğer, temel düşünce, markanın pazarlama iletişiminin içeriği ise, hepsinin bunu anlayabilmesi önemlidir. Zaten reklamcılığın temel mantığında da bu vardır. Hangi alanda, hangi tür faaliyetlerde bulunuyor olursa olsun, bütün mecraları anlayabilmesi ve ona göre hareket etmesi gerekiyor. Herhangi bir mecra ortaya çıktığında, ya da yaratıcı bir reklam fikri uygulandığında, bunu en iyi kavrayan ajanslardır. Markalar, onlarla birlikte yürüme kararını, yani onları iş ortağı olarak seçtikleri zaman, onların kavrama gücüne, algılama biçimine inandıkları, en doğru iletişim stratejisini oluşturabileceklerini düşündükleri için veriyorlar. Bu inanç, ajansların bütün mecralara olan yaklaşımlarıyla da yakından ilgilidir.


Devamı için tıklayınız ...

Stratejik marka analizinin önemli bir parçası olan logoyu kısaca bir ürün, firma ya da hizmetin isminin harf ve resimsel öğeler kullaılarak sembolleştirilmiş hali olarak tanımlayabiliriz. Logo, harflerle yapılır ve bir ticari malı ya da herhangi bir nesneyi tanıtmaya ve benzerlerinden ayırmaya yarar. Logo amblem ile karıştırılmamalıdır, logonun en önemli özelliği firmanın ayırd edici özellikleri yanında ismini de yansıtmasıdır. Logoda fontlar kullanılır. Bu fontlar mevcut fontlardan seçilebildiği gibi yeni fontlar ile de tasarlanabilir. Başarılı bir logo tasarlamak için dikkat edilmesi gereken çeşitli unsurlar vardır; • Logo mümkün olduğunca az sayıda renkten oluşmalı, anlaşılması ve hatırlanması kolay olmalıdır. • Logo mevcut baskı ve kesim tekniklerinde kolayca kullanılabilir olmalıdır. Boyutları değişse de, kalitesinde bir eksilme olmamalıdır. Her yüzeye uygulanabilir olmalıdır. • Logo tasarımcısını değil, ait olduğu ürün ya da firmayı yansıtmalıdır. Bir tasarımcının elinden çıkan logolar, kullanıma geçtiği andan itibaren ürün ve firmaya ait bir değer haline gelir. Dolayısıyla tamamen onları yansıtmalıdır. Logo çalışmasına konu olan ürün ya da firmanın vizyon ve misyonu iyi analiz edilmeli, tasarım esnasında kurumun kendini nasıl tanımladığı göz ardı edilmemelidir. • Logoda simge kullanılıyorsa eğer, bu simgenin kültürel anlamları araştırılmalıdır. Global firmaların logo tasarım çalışmalarında, kültürlerin renklere, sembollere yüklediği anlamlar hakkında detaylı bilgi mutlaka edinilmelidir. • En önemlisi tasarlanan logo özgün olmalı, başka bir marka, ürün, firma ya da kurumu çağrıştırmamalıdır. Kopyalanan ya da başka logolardan esinlenilmiş olan logolar ürün ve firmaları ciddi zararlara uğratabilir. Ülkemizde başarılı logolara örnek olarak Sabancı Holding’in kullandığı mavi bir daire içerisine beyaz harflerle ya da tam tersi şekilde beyaz zemin üzerine mavi harflerle yazılmış “SA” ekini verebiliriz. Yatırım ve ortaklıklara eklenen bu takı gerçekten Sabancı Şirketler Grubu’nun simgesi haline gelmiştir. Teknosa, Avivasa, Enerjisa, Carrefoursa ilk akla gelen örnekleridir. Apple firmasının ısırılmış elması, Mercedes firmasının ünlü yıldızı, Peugeot’un aslanı ilk akla gelen dünyaca ünlü logolardandır. Logolar imaj tazeleme çalışmaları çerçevesinde değişime uğrayabilir ancak bu değişimler genelde temel tasarımdan çok fazla uzaklaşmaz.


Devamı için tıklayınız ...