Televizyon tanıtım filmlerinin, insanın pek çok duyusuna hitap etmesi, bir bakıma mesajların işini zorlaştırmaktadır. Çünkü televizyon reklam mesajlarını, başka tarafa veya başka anlama çekecek pek çok etken bulunmaktadır. Televizyon, insanın hem görsel hem işitsel hem de algısal duyularına hitap etmektedir. Bu durum, televizyon reklam mesajlarının tasarlanması esnasında, her öğeye birden çok açıdan dikkat edilmesi, her üç öğenin, anlattıklarını başka yöne kaydırmaması için tasarlanması gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Görsel öğeler ile işitsel öğelerin tasarlanması, tanıtım fikrinin ortaya çıkarılmasından sonra kolay olabilmektedir. Fakat verilmesi tasarlanan mesajların algılara gidiş biçimi, insanlara neyin neleri çağrıştıracağı konusu reklamcıları zorlamaktadır. Bu yüzden, televizyon reklam mesajlarının bazıları, gene uzman ajanslar tarafından tasarlanmış olmasına rağmen, hatalı mesajları iletebilmektedir. Kurgusu yapılan bir filmin mesajları, ne kadar özenle tasarlanırsa tasarlansın, bazen farklı anlamlara gidebilmektedir. Gerçi, reklamcıların özelliklerini tespit ettiklerini düşündükleri, hedef kitlenin algıları, bazen onların farkında olmadıkları şekilde çalışmakta ve verilen mesajları, istenildiği şekilde değil, kendilerince alabilmektedirler. Televizyon reklam mesajlarının algılanması, kişiden kişiye, sınıftan sınıfa, düzeyden düzeye ve buna benzer pek çok unsura göre değişmektedir. Her ne kadar mesajlar, görsellerle, sözlerle ve başka etki unsurlarıyla da güçlendirilmiş olsalar bile, gene de toplum tarafından nasıl algılandığının tam bir tespiti yapılamamaktadır. Hatta tanıtım için toplumsal analizlerin verileri bile, olandan farklı verileri gösterebilmektedirler. Çünkü tüketiciler, televizyon tanıtım filmlerini evde izlemektedirler. Dört duvar arasında, onların bu tip kuşakları izlerken nasıl tepki gösterdikleri, anlatılanları nasıl algıladıkları reklamcılar tarafından tam olarak bilinmemektedir. Bilimsel disiplinler, toplumsal analizler etkili yöntemler kullansalar da, göstergelerinden farklı etkiler olabilmektedir. Tüketiciler, evde bu tasarımları izlerken farklı veya oldukları gibi davranmaktadır fakat analizlerde, anketleri cevaplarken yeterince samimi ya da gerçekten tercihlerini veya isteklerini tam olarak ifade edip edemedikleri ciddi bir tartışma konusudur. Toplum bilimcilerin, felsefecilerin v.b. düşünce insanlarının, tespiti mümkün olmayan unsur olarak gördükleri konuların arasında da bu olmaktadır. Tüketicilere soru yöneltildiğinde, sorunun cevabının alınması esnasında, doğruluğunu değiştiren pek çok etken bulunmaktadır. Tüketicinin hangi psikolojik etkilerle bu cevapları verdiği, kendini ve isteklerini, beklentilerini, arzularını yeterince tanıyıp tanımadığı yine reklamcılar tarafından bilinmemektedir. Kimi insan, isterim dediği pek çok unsuru istememektedir veya firmanın şunu yapması halinde, satın alırım dediği pek çok konu, onun satın alma davranışını etkilemeyebilmektedir. Gerçekte isteklerini ve kendini tanımayan, binlerce kişi bulunmaktadır. Dolayısıyla televizyon reklam mesajları hazırlanırken, elde olan verilerle hareket edilmekte ve filmde, konu bütünlüğünü destekleyen unsurlar kullanılmaktadır.
Devamı için tıklayınız ...
Günümüzde pek çok firma, kurum ve kuruluşun ürün veya hizmetlerinin satılması için, gösterdiği performansı, eylemlerini, verdiği vaatleri, ürün satıldıktan sonra, müşteriye göstermemektedir. Her ne kadar satış gerçekleşmiş olsa bile, ilk zamanlarda müşteriye vaat edilenlerin yapılmaması, ihmal edilmesi müşterinin güvenini sarsmaktadır. Çünkü müşteri, ilk etapta kaliteyi bunlarla algılamaktadır. Pazarlama anlayışı içerisinde yapılan uygulamalardan etkileniyor ve ona göre çeşitli beklentiler içerisine giriyor. Müşteride oluşturulan beklentilerin vaat edildiği şekilde karşılaması, daha sonra da aynı müşteriye satış yapmak anlamına gelir. Bir müşterinin aynı firmanın ürün, hizmetlerini birden fazla, farklı zamanlarda satın alması, ürün ve hizmetleri benimsediği, kalitesine inandığı, kendisine verilen hizmetlerden memnun olduğu anlamına gelir. Bir ürün veya hizmetle ilgili geliştirilmiş, satış öncesi ve sonrası hizmetlerin özenle yapılması, aynı zamanda satışı yapılmış veya yapılacak ürünün kalitesinin de bir göstergesidir. Bütün bunlar, müşteride pozitif düşüncelerin oluşmasını sağlamaktadır. Verilen vaatler, pazarlama ekibinin performansı, yapılan eylemlerin hepsi birbirini destekler şekilde sürdürülmelidir. Belki ilk etapta, bunların geri dönüşümü olmayabilir, yani kısa sürede olmayabilir. Fakat uzun vadede, belirlenmiş olan uygulamalar, hem pazarlama stratejisinin başarılı olmasını, hem de satışların yapılmasını sağlayacaktır. Örneğin; bilindiği gibi müşterilerin hepsi rahatı sever. Kendini özel hissetmek ister. Bunları hissettirebilmek için, pazarlama ekibinin işine olan tutkusunun görmesi, ilgisini fark etmesi, başlangıç olarak bir tür saygı oluşturacaktır. Tabi müşteri, aynı zamanda, kendisine de ilgi gösterilmesini ister, pazarlama ekibinin kendi işine olan tutkusu, inancı müşteriye yansırken ona da aynı samimiyet ve özenle ilgilenilmesi gerekiyor. Pazarlamada kalitenin bir şekilde müşteriye yansıma biçimlerinde etkileyicilik önemlidir. Ama bu davranışlar, müşteri tarafından fark edildiğinde, değerini kaybeder. Bu yüzden etkileyici olma durumlarının görünür olmaması gerekmektedir. Müşteri iyi ağırlanmak ister, pazarlama ekibi tarafından önemsendiğini hissetmek ister. Bunu hissettiğinde zaten, belirli bir kalite yakaladığını düşünecektir. Çünkü bilindiği gibi, bu, sadece ürünün üretim teknolojisinden veya bileşenlerinden anlaşılmamaktadır. Müşteri, her şeye bir bütün olarak bakmakta ve ona göre değerlendirmelerini yapmaktadır. Bu yüzden, bütün müşterilere karşı yapılan bütün eylemelerin, davranışların, organizasyonların birbirilerini tamamlayıcı nitelik taşıması önemlidir. Müşteri, satın alma olayını gerçekleştirdikten sonra da, ürün veya hizmeti kullanma aşamasında, bir şeylere olan ihtiyacı sürecektir. Burada da aynı özenin gösterilmesi gerekmektedir.
Devamı için tıklayınız ...
Pazarlama stratejileri oluşturulurken, girilecek pazarın hitap ettiği toplumun yapısı çok önemlidir. Bunun, öncelikle en ince ayrıntılarına kadar araştırılması gerekmektedir. Toplum yapısı, oluşturulacak olan stratejinin temelleneceği unsurların ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Özellikle toplumun sosyokültürel yapısı çok önemlidir. Yani sosyolojik ve kültür yapısının araştırılması, özelliklerinin ortaya çıkarılması, pazarlamanın yönünü ve kullanacağı unsurları ortaya çıkaracaktır. Bunlardan en önemlisi, insanların değer yargılarının bilinmesidir. Bu konu, her hangi bir uygulama başlatıldığında, insanların tepki göstermemesini veya onlara ters düşecek durumun oluşmamasını sağlar. Olumlu anlamda ele alırsak, insanların değer yargılarının bilinmesi, pazarlama uygulamalarının benimsenmesini, istenilmesini, beğenmesini sağlar. Değer yargıları kapsamında ele alınan, insanların tutum ve davranışlarının incelenmesi sonucu, onlara nasıl yaklaşılması gerektiği, onları ikna etme yöntemleri, onları etkileyen unsurlar, satın alma davranışlarını göstermelerini sağlayacak tutumların geliştirilmesine olanak tanır. Yine bu çerçevede ele alınan, kültürel alışkanlıklarının öğrenilmesi, üretilecek ürün veya hizmetin, kendilerine ait olmasını, onlara uygun olmasını sağlar. Müşterilerin alışkanlıklarına uygun olarak üretilen ürün, alışmadıkları yeni ürüne göre, daha kolay tercih edilebilecektir. Ona yönelik korku veya şüphelerin oluşmasını engelleyecektir. İnsanlar, kendi kültürlerine bağlıdırlar, yeni bir şeyi kabul etmeleri, onu içselleştirmeleri zaman ve farklı çalışmalar gerektirmektedir. Firmaların, girecekleri pazarın hitap ettiği toplumun kültürünü öğrenmesi bu yüzden önemlidir. Müşterilerinin alışkanlıklarına uygun düşen üretim biçimini ve ürün bileşenlerini hazırlayabilmektedirler. İnsanların yaşam biçimlerini etkileyen unsurların, üretilecek ürüne yansıtılması, memnuniyet oluşturur. Bu tip ürün veya hizmetlerin pazara sunulması ve alıcı bulması, diğerlerine göre daha kolaydır. Tanıdık, bildik olan, her zaman insanlara güven verir. Alışkanlıkları dahilinde, onların standartlarına hitap eden, ürün veya hizmetle ilgili pazarlama tekniklerinin uygulanması da onları etkileyecektir. Tanıdık, bildik malların, bilinenin satılması, ona yönelik stratejilerin üretilmesi daha yaratıcı, ikna edici olabilmektedir. Müşterilerle iletişimin hangi noktalardan kurulabileceği, kullanılacak medyanın seçimi, ürün veya hizmetle ilgili talebin belirlenmesi daha kesin ölçümlerle yapılabilir. Global markalar bile, dış pazarlara yönelik ürün veya hizmet üretirken, gireceği pazarın bulunduğu toplumun sosyokültürel özelliklerini araştırmaktadır. İlgili pazara sunacağı ürün veya hizmetlerinde, o toplumun kültürü, alışkanlıkları, kabul sınırlarında olan bir özelliği eklemektedir. Pazarlama stratejisini de bunun üzerinden geliştirmektedir.
Devamı için tıklayınız ...
Evet, alışkanlıklarımızı değiştiriyor günümüzde. Geçmişten bugüne, pazarlamanın tanımları sürekli değişti. Tüketicilerin sürekli değişen istekleri, beklentileri nedeniyle, bugünkü pazarlamanın da tüketici odaklı olmasından kaynaklı, her değişimde yeniden tanımlanmaktadır. Tüketicilerin ihtiyaçları, beklentileri, özlemlerini dikkate alan, buna yönelik stratejiler oluşturan firmalar, bugün tüketicinin isteklerine daha çok odaklanmış durumdadır. Buna yönelik olarak oluşturulan pazarlama stratejileriyle pazara çıkmaktadırlar. Çünkü başarılı bir pazarlama stratejisinin marka bağımlılarını markalarından vazgeçirdiğini, düşüncelerini değiştirebildiğini görmeye başladılar. Bu görüş, hem yapılan araştırma sonuçlarından elde ediliyor hem de stratejiler uygulanmaya başladığında, pratik gözlemlerden elde ediliyor. Yaşadığımız zamanda, tüketici, ihtiyaçlarını değil istediklerini satın almaktadır. Bu istekleri oluşturan da; özlemleri, beklentileri, beğenileri, istediği yaşam standartlarının kriterleri, çevresel faktörler, kültürel faktörlerdir. Tüketicinin isteklerini oluşturan bu tip unsurları belirleyen firmalar, kuruluşlar, şahıslar stratejilerinin hepsini, istek oluşturma üzerine temellendirmektedir. Ürünün veya hizmetin üretim aşamasından pazara çıkacağı zamana kadar, buna uygun çalışmalar yapılmaktadır. Başarılı pazarlama stratejileri oluşturarak, başka marka bağımlılarının tercihlerini değiştirebilecek teknikleri veya eylemleri belirlemekte ve tüketicilerin karşısına çıkmaktadırlar. Tam bir tutarlılıkla izlenen stratejilerde, ürün veya hizmetin satışının yapılmasıyla bitirilmemektedir. Satıştan sonra ki hizmetleriyle de tüketiciyi etkilemeye devam etmektedirler. Halkla ilişkiler, personel davranışları, reklam, üretim, ambalaj v.b. öğelerin hepsiyle ilgili çalışmalar, birbirlerini tamamlayan yönleriyle bir araya getirilmektedir. Bununla birlikte, rakip firmaların stratejileri izlenmektedir. Zayıf ve güçlü yönleri değerlendirilerek, olabilecek alternatifler oluşturulmaktadır. Tüketicinin özlemlerini, beklentilerini karşılayabilmek için maksimum çaba sarf edilmektedir. Bu şekilde, tüketicilerin alışkanlıklarını değiştirme isteğini oluşturmaktadırlar. Müşteri, alışkanlıklarıyla ilgili değişim fikrini kabul ettiğinde, yani buna ikna olduğunda, geriye üretilen mal veya hizmeti ona sunmak kalmaktadır. Müşteri veya tüketici, değişime karar verdiği andan itibaren, zaten arayış içerisine girmektedir. Üretilen ürün veya hizmet yeni istek ve beklentilerine hitap ettiğinde veya bu şekilde ilişkilendirildiğinde, satın alma davranışını göstermesi sağlanmaktadır. Bundan sonra da satış sonrası hizmetlerle desteklenmektedir. Bağımlı olduğu markada olmayan yenilikleri, yeni markasıyla yaşamaya başlamakta ve bunu da alışkanlıkları arasına dahil edebilmektedir. Burada en zor olan kısım, tüketicinin değişim kararını verebilmesini sağlamaktır. Bundan sonra işler daha kolay olabilmektedir. Başarılı pazarlama stratejileri bu yollarla oluşturulmakta ve zaten, tüketicinin isteklerinin her geçen gün değişmesinin nedenlerinden birini yine bu olmaktadır.
Devamı için tıklayınız ...
Bizler, yaşadığımız her an birleriyle, bir şeylerle sürekli iletişim kurarak yaşayan insanlarız. İletişimin tanımı itibariyle; iki ya da daha fazla insanın birbirleriyle kurduğu fikir, düşünce alışverişidir. İletişim, kişilerin, dili aracı olarak kullanarak birbirlerine düşüncelerini, fikirlerini ilettikleri bir süreçtir. Bu, aynı zamanda hareket, mimik, davranışlarla kurulabilmekte ve yine aynı şekilde, fikirler ve düşünceler karşıdaki kişilere iletilebilmektedir. İnsanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için, yeryüzünde olan bütün varlıkları anlamlandırabilmesi gerekir. Bununla birlikte, sosyal bir varlık olmasından kaynaklı olarak, grup oluşturması da gerekmektedir. İşte bunları yapabilmek için, çevresinden haberdar olması, çevresinin de kendisinden haberdar olması şarttır. İnsan, tek başına yaşayabilen bir varlık değildir. Tek başına yaşamını sürdürebilmesi, birliktelikler kurmadan varlığını koruyabilmesi olanaksızdır. İşte bütün bunlar için sürekli çevresiyle, birileriyle iletişim kurması gerekmektedir. Kimi zaman yalnız ama genellikle, belirli bir çoğunluğun veya grubun parçası olarak yaşamını sürdürmektedir. İletişimin kurulmasını sağlayan çeşitli unsurlar bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, düşünceyi ya da fikri gönderen veya iletendir ki buna, daha çok gönderici denilmektedir. Düşünce veya fikir, genelde belirli bir mantık çerçevesinde iletilmektedir. Mantık çerçevesinde gelen düşünceyi alan taraf alıcıdır. Alıcı düşünceyi veya fikri alır ve yorumlar. İki taraf arasında gidip gelen unsur ise ileti veya istektir. Düşünce veya fikrin iletilme biçimine de kanal denmektedir. Bazen, buna frekans ta denilebilmektedir. Düşünce veya fikrin bu şekildeki döngüsüne ise dönüt denilir. Yani, bu alışverişe denilen bir kavramdır. İletişimin yapıldığı yer veya mekan ise bağlam olarak tanımlanmıştır. Bazen düşünce veya fikirler, sadece tanımlayıcı sözcükler vasıtasıyla iletilmeyebilir. Bazen, bazı anlamların veya ifadelerin yerini alan nesne veya olgular olabilir. İşte bunlar da göstergedir. Örneğin, bir firmanın ambleminin firmanın güçlü ve kaliteli olduğunu ifade etmesi, bayrağın bir halkı temsil etmesi ve onun bağımsız olduğunu anlatabilmesi, bir ezginin yas, diğerinin coşku veya mutluluğu ifade etmesi, bir saç kesiminin bir kültüre mensup değerleri ifade etmesi ve buna benzer pek çok örnek, göstergeleri ifade etmektedir. Göstergeler, insanların kendi kültürlerine uygun olarak yükledikleri anlamla ilgili olarak, ortaya çıkmaktadırlar. Her insan, bazı nesne veya olgulara birbirinden farklı anlamlar yükleyebilir. Çünkü insanların düşünceleri, deneyimleri, gelenek ve görenekleri, yaşama ve yetişme biçimleri, birbirinden farklıdır. Bu yüzden, nesnelere veya olgulara verilen anlamlar da birbirinden farklıdır. Bazen, aynı gösterge, birbirinden farklı insan veya insan gruplarına farklı şeyler anlatabilir. Örneğin, bazı bayram günleri, aynı kültüre mensup insanlar için bile, farklı anlamlar taşıyabilmektedir. Yaşlılar için ziyaret, çocuklar için yeni giysi ve eğlence anlamlarını taşıyabilirler. Bu yüzden, nesnelere veya olgulara verilen anlamlar ortama, kültüre, yaşa, birikime v.b. farklı unsurlara göre, anlamlar taşıyabilir.
Devamı için tıklayınız ...
Reklam denince ilk akla gelenlerden bir tanesi mecralardır, üst kimliği Pazarlama'nın altında reklam bir iletişim aracı olarak rolünü oynar. Pazarlama açısından bir başka gözle baktığımızda, iletişimi insanlara erişmek olarak tanımlayabiliriz. Burada bahsettiğimiz geleneksel reklam mecraları ve bu mecraları kullanarak tek yönlü bir iletişim hali(ydi), ama değişen birşeyler var, yaşamımız! Teknolojinin ve yeniliklerin yaşamımıza kattığı önemli özelliklerden bir taneside elektronik etkileşim araçlarıdır. İstesekte, istemesekte doğamız gereği bu yenilikler hayatımıza bir yerden giriş yaparak yerleşiyorlar, cep telefonu kullanmayanımız kaldı mı? İletişim araçlarımıza yenilerinin eklenmesi sadece kişisel hayatımızı etkilemekle kalmayıp, iş alanlarının değişmesini ve ilerlemesini de sağlıyor. Yenilik katan başlangıç ise; etkileşim ve değişimin ta kendisidir; interaktivite, interactivity, interaktivität, interactivité, interattività, интерактивность. Binlerce ürün, hizmet ve marka günümüze kadar güçlü bir iletişim aracı olan reklam, reklamın her türü ve reklama ait her türlü mecra ile pazarlandı. Günümüzde de varlıklarını sürdüren reklam mecraları yapıları gereği tek yönlü bir iletişim sağlayabiliyorlardı, fakat gerek internetin ve gerekse mobil iletişim cihazlarının büyük yol katetmesi bir reklam mecrası olarak kendinlerine önemli roller edinmelerine neden oldular. Bunun başlıca nedeni ise iletişimde "etkileşim" sunmaları oldu. Binlerce fersah denizin altından yol alan ve büyüyen bir hava kabarcığı gibi, reklam mecrası olarak önceleri kimlikleri bile belirsizdi, sonra varolduklarını ortaya koydular ve en sonunda yüzeye yaklaşıp yeryüzüne kavuşacaklar. Reklamcılık açısından değerlendirdiğimizde etkilişimin sağladığı en önemli faydaların başında "ölçümleme" gelmektedir. Neden ölçümleme? çünkü bir reklam kampanyasının başarıya ulaşması ve değerlendirilmesi için oldukça önemli faktörlerin başında gelmektedir. Bir diğer yandan reklamda kullanılan etkileşim ve bununla beraber doğan yeni medya araçlarının katkısıyla iletişimin kalitesinin de önemli derecede arttığı düşünülmektedir. Buradan çıkarılacak anafikir ise; reklam içinde verilecek olan mesajların daha kaliteli bir biçimde iletilmesidir. Aslında başta reklam ve reklamcılıkla ilgili derneklerin, önde gelen kuruluşların ve kişilerin "etkileşimle" ilgili olarak bas bas bağırarak söyledikleri iletişimin kalitesinde önemli bir artış olduğuydu. Diğer reklam mecraları da bir şekilde bu değişimden zaman içinde etkilenecek, kaybolmayacaklar ama klasik tavırlarından sıyrılıp değişime uğrayacaklar. Peki reklam ajanslarına ne olacak? Kafamın içinde de varolan bu soruyu çeşitli açılardan düşünmekle birlikte kemdimce cevaplarda çıkarmaya devam ettim, IAB Türkiye Başkanı Levent Erden'in Yoğun Interaktivite Semineri I'de yaptığı giriş konuşması dağınık fikirlerimden oluşan bu puzzle'ın yerleşmesine oldukça yardımcı oldu. Reklam ajanslarının yapılanmasına basitçe göz attığımızda; ajans eğer herhangi bir mecra için özelleşmemiş ise içeride oluşan model varolan klasik mecraların geneline hitap edebilecek ve müşterilerinin taleplerine bu yollarla cevap verebilecek bir yapılanmadır. Şüphe yok ki en başta televizyon reklamcılığı olmak üzere bazı reklam mecraları gerek üretim gerekse yapım aşamalarının zorluğu ve maliyetleri açısından farklı bir özen istemektedir, fakat bir sanat yönetmeni (+) bir grafiker'den oluşan müfrezeniz ile gazete, dergi, billboard vb. basılı medya ile sunulan reklam mecraları üzerinde pekala reklam kampanyanlarınızı yürütebilirsiniz. Tarihsel olarak ilk ve öne çıkan reklam mecralarına göre yapılanmamız gerçekleşti mesela; basılı medya. Yeni medyalar her daim çıkacak, bir iletişim aracı olan, markaların insanlar ile ilişkisini yaşatan reklam da; en nihayetinde insanı hedef aldığından, yaşamımız ve ilişkilerimiz değiştiğinden dolayı değişecek. Reklam ve reklamcılık ile ilgili mecralar, ajanslar, yapılar, düşünceler de bu değişimden paylarını alarak reklamın büyük kardeşi pazarlama ile beraber farklı bir bünyede buluşacaklar. Bir nevi atmosferin en dış tabakasına göz diktik, delip uzay boşluğuna çıkmaya çalışıyoruz, bu macera üzerimizde merak da uyandırmıyor değil, acaba Ay'a ilk kim ulaşıp insanlık için büyük adımları atacak.
Devamı için tıklayınız ...
İletişim, iki veya daha çok insan arasında, karşılıklı olarak yapılan düşünce veya fikir alışverişidir. Bu düşünce veya fikir alışverişi, çoğu zaman sadece dille gerçekleştirilmeyebilir. Bazen davranış, mimik, hal ve hareketlerle, gereken düşünceler iletilebilmektedir. Bazen de göstergelerin kullanılmasıyla düşünce alışverişi yapılabilmektedir. Gösterge, bir kişinin, grubun, halkın çeşitli anlamlar yüklediği, nesneler, objeler, eşyalar v.b. olabileceği gibi, çeşitli olgulara da anlamlar yüklenebilmektedir. İletişim, kanal yoluyla gerçekleşmektedir. Kanal, kişilerin birbirlerine ilettiklerini alıp ileten şeydir. Bu, hava yolu veya ses dalgaları yolu olabilmektedir. İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek için bedensel, ruhsal ihtiyaçlarını karşılamak durumundadırlar. Bu tip ihtiyaçların giderilmesini doğa tek başına karşılayamamaktadır. Bu tip ihtiyaçlar, diğer bireylerden sağlanabilmektedir. Diğer bireylerden veya onların yardımıyla karşılanabilmesi için de iletişim kurulmalıdır. İhtiyaç sahibinin, ihtiyacını karşı tarafa iletebilmesi, karşıdakinin de cevap verebilmesiyle sorun giderilebilmektedir. Daha Önceleri insanlar, beden dilini veya kendi aralarında, çeşitli anlamlar yükledikleri sesler ve ilkel sözcüklerle iletişim kurabiliyorlardı. Bugün, birbirinden farklı yapıya sahip onlarca dil ve bunu kullanan ortak kültürlere sahip onlarca halk bulunmaktadır. Her bir halk, ortak bir dile sahip olurken, anlamlar yükledikleri, nesneler, objeler, günler, durumlar, haller olabilmektedir. Halkların, grupların, kişilerin anlamlar yükledikleri unsurlar, aynı zamanda gösterge olarak ta kullanılmaktadır. Bu farklılıklar beden dilinde de bulunmaktadır. İnsanlar, bunları kullanarak birbirlerini, çevrelerini anlayabiliyor ve birbirlerine düşüncelerini, fikirlerini, isteklerini iletebiliyorlar. Bugün insanların kültürel yapısı, yaşadığı coğrafik alan, aldığı eğitim, aile eğitimi, kendini yapılandırma ve eğitme biçimi, birbirleriyle kurduğu karşılıklı iletişimi oldukça güçleştirmiştir. Ekonomik sistemlerin gelişmesi, toplumsal yapılanmada olan farklılıklar da zor olan duruma eklenmiştir. Bugün, doğru iletişim kavramı öne çıkmaya başlamıştır. Buradaki doğruluk, insanların birbirlerini anlayabildikleri temel noktalar veya durumlar dışında, yukarıda sözü edilen yetişme, kültür, eğitim farklılıklarıyla birlikte gelen algı biçimi yani frekans unsuru kastedilmektedir. Artık karşılıklı anlaşılmanın olabilmesi için kullanılan bütün materyallerle birlikte, doğru frekansları da yakalayabilmek gerekmektedir. Buna göre, tek bir kültüre mensup olan halklar arasında bile, kendilerine özgü anlamlar yükledikleri tanımlamalar, objeler, nesnelerle konuşan gruplar bulunmaktadır. Günümüzde herkesin tek bir anlam yüklediği unsurlara, farklı anlamlar da yükleyen, ilişkilendiren bireyler bulunmaktadır. Bu yüzden doğru frekans, doğru iletişim anlamına gelmektedir.
Devamı için tıklayınız ...
Pazarlama, müşterilerin ihtiyaçlarının analiz edilmesiyle tespit edilen, ihtiyaç ve isteklerin, firmaların ürettikleri ürün ve hizmetlerle karşılanması olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer bir tanımla; kişilerin veya kuruluşların, örgütlerin, hedeflerine uygun biçimde değişimi sağlamak için, ürün ve hizmetlerin, düşüncelerin üretilmesini, fiyatlandırılmasını, dağıtımını, tutundurma çalışmalarını stratejik bir şekilde planlanmasını sağlayan, bütün sürece verilen isim olmaktadır. Pazarlama, firmaların üretim yapmaya başladığı süreçten önce planlanmaktadır. Tüketicilerin ihtiyaç ve isteklerini belirlemek, müşterilerle ürün arasında organik bir bağ kurulmasını sağlamak adına, ürün geliştirilmekte, fiyatlandırılmakta ve dağıtım çalışmaları yapılmaktadır. Pazarlamacılar, hangi ürünü üretip satabileceklerini, nerede üretirlerse satabileceklerini, müşterilere hangi fiyattan satabileceklerini, hangi satış noktalarını kullanarak satabileceklerini planlayarak pazarlama sürecini başlatmaktadırlar. Günümüzde modern pazarlama teknikleri de geliştirilmiştir. Pazarlama süreci, stratejinin geliştirilmesiyle başlamaktadır. Amaçlar doğrultusunda oluşturulan kararların, gelecek zamanlarda sonuç vermesini sağlamaya çalışan pazarlama stratejisi, bir firmanın hangi ürün ve hizmeti üretmek istediğini, yani pazarın hangi faaliyet dizininde çalışabileceğini, ne tür bir vizyon ve misyona sahip olmak istediğini, hedeflerini, görevlerini ve bunları yapabilmek için, ne şekilde yöntemler geliştireceğini bulur ve bunlarını adlarını koyar. Son zamanlarda, ekonomik sistemlerin, bugün geldiği noktada, rekabet çok fazla artmıştır. Pazarlama için bugün en önemli olan, rekabet içerisinde olan Pazar ekonomilerinde stratejileri oluşturabilmek ve bunları hayata geçirmek olmaktadır. Zaten pazarlamada asıl sorun stratejilerin geliştirilmesidir. Kısaca pazarlama stratejisi; Firmanın çevresi ile arasındaki ilişkileri düzenleyen, birbirine benzer ürün ve hizmet üreten firmalarla rekabet edebilmesini sağlayan iç ve dış dinamikleri harekete geçirerek bunu kullanan bir disiplin olarak ortaya çıkmaktadır. Pazarlama iletişimdir. Tüketici veya müşteriyle iletişim kurarak amaçlarını gerçekleştirmektedir. Bu yönde geliştirilen pazarlamanın ana kavramları içerisinde şunlar yer almaktadır. Reklam, halkla ilişkiler, satış geliştirme, satış personeli ve kişisel satış, ürünün ambalajı, rengi, stili, marka, satış noktalarının yerleri ve nitelikleri, müşteri hizmetleri, satış sonrası hizmetler, doğrudan pazarlama, pazarlama araştırmaları, yeni ürün geliştirme olmaktadır. Bütün bu tanımlamalar, pazarlama stratejisinin geliştirilmesi esnasında, izlenen yollar olmaktadır aynı zamanda. Pazarlama, iletişim fırsatlarını değerlendirerek hareket etmektedir. Kaynaklarını analiz eder ve iletişim hedeflerini ortaya koyar. Tek bir stratejiyle hareket etmez. Alternatif stratejiler de geliştirerek süreci planlar.
Devamı için tıklayınız ...
Yaratıcılık, en çok reklam sektöründe önem kazanmaktadır. Günümüzde, bu sektördeki bütün mecraların kullanılmış veya kullanılıyor olması, insanların büyük bir çoğunluğunun bu duruma alışmasını sağladı. Günümüzde insanları şaşırtacak, meraklarını uyandıracak veya ilgilerini çekecek bir şey bulmak çok zor hale geldi. Tabi bu durum, reklam sektöründe yapılan, bütün işler için geçerli olmamakla birlikte, çok az çalışma gerçekten yaratıcılık içeriyor. Geri kalanların hepsi, tanıdık, bilindik metotları kullanıyorlar. Aslında yaratıcılık geliştirilemez, bu bir yetenektir, bir insanda ya vardır ya da yoktur gibi bir düşünce, doğru değildir. Bir insanın bu yönünü geliştirmesi mümkündür ya da bunu öğrenmesi diyelim. Bu yönün geliştirilmesi, öncelikle geniş bir bilgi birikimine sahip olmayı gerektirmektedir. İnsanın bilimsel disiplinlere, onların araştırma biçim ve elde etmiş oldukları sonuçlara, reklam tasarım biçimlerine, halkların yapısına, kültürlere, ekonomik döngülere yani pazarların işleyişine, pazarlama alanına, iletişim alanı ve buna benzer pek çok konuya hakim olması gerekiyor. Bütün bunları bildikten sonra, bunların birbirleriyle ilişkilendirilme biçimini, yani disiplinler arası düşünme biçimini öğrenmesi işini kolaylaştıran etkenler arasındadır.
Devamı için tıklayınız ...
Bir firmanın ürettiği ürün ve hizmetin markalaşmasının günümüzde ne kadar önemli olduğunu, reklam ve pazarlama konularını bilen bilmeyen herkes, birşeyler tahmin edebiliyor. Reklamla ilgili pek çok makale, araştırma, analiz sonuçları, günümüzde, tüketicinin sadece ihtiyaçlarını karşılamak için alış veriş yapmadığını, daha çok isteklerini, arzularını, özlemlerini tatmin etmek için alış veriş yaptığını göstermektedir. Markalaşma, bir ürün veya hizmetin sadece bileşenleri, ambalajı, teknolojisiyle bilinmesi demek değildir. Bunlara, psikolojik, sosyolojik çağrışımların da eklenmesiyle, satış sonrası hizmet anlayışıyla, kendine, insana benzer bir kimlik oluşturmasıyla, insan yaşamının bir parçası haline gelmesi demektir. Hal böyle olunca, ürün veya hizmet, sadece temel ihtiyaçları karşılamak üzere üretilmemektedir. Bu durum zaten bilinen bir durum olmakla birlikte, tartışılan bir diğer konu, markalaşma yolunda, sonuçta; istekler, arzular, beklentiler, özlemlerin de birer ihtiyaç olduğu düşünülürse, bunların karşılanması yeterli midir? Yoksa bir ürün veya hizmetin üretiminden tüketicinin eline geçene kadar ki süreçte ve tüketicinin ürün veya hizmeti kullanma zamanlarında, firmanın tüketiciye verdiği hizmetlerde, baştan sona kadar izlediği politika, diğer bir değişle, yeni bir anlayış getirerek mi markalaşma yoluna gitmelidir? Elbette günümüzde en doğru anlayış bu olmaktadır. Tüketici, kullandığı ürün ve hizmetle ilgili yeni bir anlayışa sahip olmalı ve yaşamına yeni bir anlayışı kattığını düşünmelidir. Bugün, bunların yapılmadığı bir pazarlama anlayışı hiçbir yere ulaşamamaktadır. Ürünün, hizmetin bileşenlerinin kalitesi, üstün teknolojinin kullanımıyla yapılan üretim, bununla birlikte, satış sonrası hizmet kalitesi, hızı, özeni, müşteriyle ilişkisi bir ürünü marka haline getirmektedir. Bu aynı zamanda, tüketicinin ürünü kendi yaşamının bir parçası haline de getirmektedir. Bugün artık ihtiyaçların karşılanması yeterli olmamaktadır. Karşılanan ihtiyacın, kullanım esnasında karşılaşacağı sorunlarla birlikte gelen yeni ihtiyaçların karşılanması önemlidir. Buna en yakın örneği Silverline markası vermektedir. Ülkemizde Silverline markası, bu tip bir yolu izleyerek markalaşmayı başarmıştır. Eğer üretim kalitesini, teknolojisini, yeni bir anlayışla birlikte tüketicilerine sunmasaydı. Belki adını hiçbir zaman bilemeyecektik. Fakat izlediği bu politika ile Silverline, ankastre ürünleri alanında, bugün büyük bir Pazar payına sahip olmuştur. Sadece Türkiye Pazarını değil, dış ülkelerin birçoğunun pazarlarına da açılan marka, gittikçe markasını öne taşımaya devam etmektedir. Bunu başarabilmesinin en önemli nedenlerinden biri de ürünlerini, hizmetleriyle bütünleştirdiği yeni bir anlayışı tüketicilerine sunabilmesidir.
Devamı için tıklayınız ...