2010/12 Blog Arşivi

Son söz müşterinindir. Aslında bu, her mecra için geçerli bir durumdur, daha doğrusu markalaşma yolunda ilerleyen veya daha fazla pazar payına sahip olmak isteyen firmaların, dikkat ettiği süreçtir. Günümüzde pazarlama iletişim stratejileri, tüketici odaklı olarak oluşturuluyor. Bu şu anlama geliyor, müşterinin istekleri, arzuları, beklentileri çerçevesinde her şey hesaplanıyor ve buna göre stratejiler üretiliyor. Dolayısıyla oluşturulan stratejiler çerçevesinde yapılan reklam kampanyaları, elde edilen veriler kullanılarak hazırlanıyor. Müşterilerin sahip olmayı arzu ettikleri ürünlere sahip olmanın koşulları, kolaylıkları anlatılıyor. Ama bu durum bütün reklam filmleri için geçerli değildir. Hala bazı filmler, bu anlamda çok doğru mesajlar içermiyor. Şu bir geçek ki günümüzde televizyon mecrası, reklam ajansları tarafından oldukça başarılı bir şekilde kullanılıyor. Birbirinden etkileyici reklam filmlerini izleyebiliyoruz. Bazılarında toplumun en sevdiği oyuncu olduğunu bildiğimiz isimler, anlamlı renkler, dikkat çekici ifadeler, insanı kendine çeken vaatler kullanılabiliyor. Toyota, Türkcell, Vodafone filmleri başarılı filmlerden birkaç tanesi sadece.


Devamı için tıklayınız ...

Her gün, yeni gelişmelerin yaşandığı dijital ortamlar, televizyon ve açık hava mecraları, uzun bir süredir radyo reklam mecrasını gölgede bırakıyor. Markalar, tüketiciye ulaşabilmek için en yeni teknolojileri takip ediyor, en yaratıcı çalışmalarını bu ortamlar üzerinde hazırlıyorlar. Ama görülen o ki radyo reklam mecrası da kendini yavaş yavaş yenilemeye başladı. Herkesin bildiği gibi, bu kitle iletişim aracında reklamın türleri, spot, sözlü veya sözsüz cıngıl, karşılıklı diyaloglardan oluşan öyküler, sponsorluk şeklinde tasarlanan çalışmalardan oluşuyor. Temel anlamda, bu mecraya ilişkin yapılan tasarım türlerinde bir değişiklik yok. Fakat tasarımlarda kullanılan ifadeler, eskisinden daha yaratıcı olmaya başladı. Daha dikkat çekici sloganlar üretiliyor ve eğlenceli bir şekilde, türüne bağlı olarak kullanılıyor. Yapılan tasarımlar için seçilen müzikler de özenle seçiliyor. Normalde tüketiciler, gündelik uğraşlarını sürdürürlerken radyolarını açık tutuyorlar. Özellikle müzik yayınlarını dinlerken, uğraşlarına yoğunlaşabiliyor, arka fondan gelen müzik onlara engel olmuyor.


Devamı için tıklayınız ...

Banner reklamları ne demek? Önce kısaca bunu anlatalım, bir ürün pazarlıyorsunuz veya bir hizmet veriyorsunuz yada marka imaj reklamı yapmayı planlıyorsunuz ve markanızı internette geniş kitlelere tanıtmak istiyorsanız banner reklamları kolay tasarımı, kolay internet medya uygulaması ve diğer reklam mecralarına göre ekonomik fiyatlarıyla ve en önemlisi ölçümlenebilmesi özelliği ile bir reklam seçeneği olarak ön plana çıkıyor. Sistem şu şekilde çalışıyor bir firmaya banner tasarlatıyorsunuz veya kendiniz tasarlıyorsunuz, hangi web sitesine banner reklamı vereceğinize karar veriyorsunuz site yetkilileri ile görüşüp bannerınızı uygun ölçülerde sitelerine koymalarını sağlıyorsunuz. Bannerdan sizin sitenize link verileceği için hem ürün satışlarınızı arttırabilir hemde ziyaretci sayınızda büyük artışlar sağlayabilirsiniz. Eğer bir internet reklam ajansı ile çalışıyorsanız bannerınızın günde ne kadar tıklandığı ne kadar görüntülendiği gibi istatistiki bilgilere ulaşabilirsiniz. Banner reklam şeçeneklerinize gelince hazırladığınız bannerları internette kısa bir araştırma yapıp sizin için geri dönüş sağlayacağınızı tahmin ettiğiniz sitelerle reklamı yayınlamak için görüşebilirsiniz veya daha büyük kapsamlı bir gösterimle daha geniş kitlelere ulaşmayı planlıyorsanız Google içerik ağını kullanabilirsiniz. Google görüntülü reklam ağı hakkında biraz bilgi verelim, Google içerik ağı reklamları Google adwords reklamlarından farklıdır, Adwords sponsor bağlantı reklamı şu an ülkemizde küçük ,büyük işletmeler tarafından en çok tercih edilen reklam türüdür.Bu reklam kısaca sizin hazırladığınız bir reklam metni veya sloganı ile istediğiniz anahtar kelimelerde google arama motorunda istediğiniz coğrafi bölgelerde, istediğiniz dillerde ve istediğiniz saatlerde öncelikli görünmenizdir, Banner reklamlarınızı yayınlayacağınız Google içerik ve görüntülü reklam ağı ise size yüzlerce site arasından sizin reklam vereceğiniz siteleri seçme olanağı ve hem yazılı hemde görsel kampanyalar yaratmanızı sağlamaktadır . Bu şekilde sitenizin kategorisine uygun siteleri seçebilir reklamınızı doğru hedef kitleye yapmış olursunuz ayrıca içerik ağı reklamlarında anahtar kelimede hedefleyebilirsiniz bu yöntemdede google adwords gibi reklamınızın tıklandığı kadar para ödeyebilir veya gösterim başına ücret ödeyebilirsiniz ve reklam kampanyanızı sadece bazı şehirlere, tüm Türkiye’ye , dünyada herhangi bir ülkeye veya bütün dünyaya istediğiniz zaman aralıklarında yayınlayabilirsiniz. İki reklam uygulamasındada en önemli konu reklam gösterim sıklığı ve dogru hedeflemedir gereksiz yere çok reklam yayınlamak ve reklamı yanlış bir pazara göstermek, sizin reklama yaptığınız yatırımın geri dönüş oranını azaltabileceği gibi maliyetlerinizinde artmasına neden olacaktır ve markanızın zarar görmesine neden olacaktır. Reklam kampanyanızı veya bannerınızı hazırlarken firmanızı veya ürününüzü iyi anlatan etkileyici bir mesaj vermek ve bu reklamı doğru hedeflemek kampanyanın etkinliği açısından çok önemlidir. Şimdi gelelim banner reklamlarının uygulama şekline; Reklam kampanyalarınız ile ilgili bir bütçeye karar verdikten sonra banner tasarımı konusunda internet reklamcılığı sektöründe hizmet veren bir firmadan destek almalısınız. Çünk ürün veya hizmetin sunuş şekli ve görselleri satışlarınızın artmasında etkili olacaktır. Reklam yayınlama konusuna gelince internet reklamcılığında uzman bir şirketle çalışmalısınız, böylece sizin online reklam kampanyalarınızın ve reklam bütçenizin uzman bir ekip tarafından kontrol edilmesini ve size satış olarak geri dönmesini sağlayacaktır. Evet şimdi bannerlarınız ve reklam kampanyalarınızla reklam dünyasına doğru keyifli bir yolculuğa çıkma zamanı geldi… Şimdi buraya tıklayarak reklam başvuru formumuzu doldurabilirsiniz artık sizin için biz uzman kadromuzla çalışalım, sizde keyifle web sitenizin nasıl harikalar yarattığını ve satışlarınızın artışını izleyin….


Devamı için tıklayınız ...

Radyo reklamları da aynı diğer mecralarda olduğu gibi planlanarak hazırlanıyor. Markaların bağlı oldukları ajanslar, marka, ürün, hizmet reklamlarını tasarlamadan önce hedef kitle analizi yapıyorlar. Daha sonra, hedef kitlenin en çok dinlediği radyo istasyonlarını tespit ediyorlar. Seçilen radyo istasyonlarının en çok dinlendiği saatleri ve programları bularak, aralarda verilen reklam kuşaklarında yayınlanmasını sağlıyorlar. Radyo reklamları için planlama yapan ajanslar, bu noktada yayın türü, program yapısı ve sponsorlukları inceleyerek, tespit edilmiş olan her istasyon için ayrı ayrı planlama yapıyorlar. Satın alma konusunda da markalara yardımcı oluyor ve medya satın alma güçlerini kullanarak, en uygun bütçenin çıkmasını sağlıyorlar. Kimi ajanslar, radyo takip hizmetleri sunan firmalarla anlaşmalar yaparak, tasarladıkları ve yayınlanmasını istedikleri reklamların takip edilmesini sağlıyorlar.


Devamı için tıklayınız ...

Son zamanlarda bir serzeniş olarak ‘’Tüketim toplumu olduk.’’ cümlesini sıkça duyar oldum. Oysa tüketim ülke hatta dünya ekonomisi açısından süreklilik arzetmeli. Tüketim toplumunun devamlılığını sağlayan ise insanların kendi kimliklerini nesneler yani ürünler aracılığı ile bulmaya çalışmaları. Bunu iyi bilen reklamcılar da kişinin kendine ve başkalarının o kişiye bakış açısını değiştirebileceğini düşündükleri markaları pazarlama yoluna gidiyorlar. Çünkü markalar insanda ‘’Yalnız özel kişilere ait olabilir.’’ duygusu uyandırıyor. İnsanlar da sonu olmayan bu duygunun peşinden sürüklenip gidiyor… Bizler gündelik yaşamımızı sürdürebilmek için eve, giysiye, otomobile, mobilyalara, teknolojik araç gereçlere ihtiyaç duyarız. Ha, bir de hızlı iletişim çağında yaşadığımızı düşünürsek marka marka, model model cep telefonlarına… Gerçi cep telefonuna sahip olmak da tek başına bir şey ifade etmiyor. Bu, onu işler hale getirecek, sesimizi gerekli yerlere aktarmaya yardım edecek bir teknolojiye yani GSM operatörlerinede ihtiyacımız olduğu anlamına geliyor. Bu noktada ise işin ciddiyetini kullanıcıdan önce kavrayan profesyonel yatırımcılar devreye girip dünya çapında iletişim şirketleri kuruyorlar. Tıpkı voice (ses)+data (bilgi toplayıp gerekli yere aktarma)+phone (telefon) kelimelerini çağın pratikliğine uyarlayarak kısaltan beş kıtada otuzbir ülkede bu işi başarıyla götüren İngiliz iletişim şirketi ‘’Vodafone’’ gibi. Üstelik güvenilir kapsama kalitesi, avantajlı fiyatları ile en çok tercih edilen operatör olduğu söyleniyor. Cep özgür, cep kamu, cep avantaj gibi tarife çeşitliliğiyle gençleri, kamu personelini hele de avantajlı fiyat söylemiyle ülkemizde çoğunluğu oluşturan dar gelirlileri hedef kitle olarak tanımlıyor, reklam kampanyalarını bu çerçevede yürütüyor. Büyük şirket demek reklamına büyük bütçe ayırıyor demek. Büyük bütçeli reklamlar da izleyenlerde büyük beklentiler oluşturuyor. Ne yazık ki her reklam bu beklentiyi karşılayamıyor. Tıpkı son zamanlarda neredeyse şirketin Türkiye’deki yüzü haline gelen ‘’Vodafone Selim’’ Şafak SEZER gibi. Reklamcılar, ülkemizin içinde bulunduğu olumsuz şartları fark etmiş olacak ki senaryolarda genellikle güldürerek ürün pazarlama stratejisi kullanıyorlar. İngiliz devi kabul edilen firmanın reklamı için ‘’ Vodafone’da bir çağ kapanıyor yepyeni bir çağ açılıyor.’’ sloganına uygun olarak ünlü yazar Alexandre DUMAS’ın ‘’ Üç Silahşörler’inden’’ esinlenmek iyi fikir olabilir, mekan olarak dünyaca ünlü bir müzeyi kullanmak iyi fikir olabilir ancak kahramanın sürekli birbirini tekrar eden jest ve mimiklerle, üç kuruşluk tarife alamadığı için uluslararası bir mekanda kendini tuhaf durumlara düşürmesi gerçekten iyi bir fikir mi? Reklam videosunu izlemek için tıklayın Yurt dışına çıkacak maddi imkana sahip, Paris'te dünyaca ünlü grevin balmumu heykel müzesini gezmek isteyecek kadar entellektüel ama uygun telefon tarifesini seçmekten aciz bir kahraman ne kadar inandırıcı? Acaba dışarıdan bakınca böyle mi algılanıyoruz? Üstelik kahramanın orta çağ formatındaki balmumu şövalye heykellerinin arasından şık takım elbisesi ve elinde kılıcı ile fırlaması, cansız heykellerle ‘’ dayı, baba’’ gibi mahalle kabadayısı ağzıyla konuşması, ne tesadüftür ki koca müzede üç Türkle karşılaşıp ülkesini arayabilmek için yüzsüzce telefon dilenmesi bana ne mantıklı ne de sempatik geldi. Hatta gülümsemedim bile. Bir de kırmızı pasaport seçeneğiyle ‘’roming’’ yapmanın ne demek olduğunu anlayamadım. İzleyenler arasında kaç kişinin anladığını da merak etmiyor değilim. Herhalde bizim mağdur silahşör anlamış olacak ki şövalye edasıyla aniden tepeden iniveren kırmızı yazıyla savaşmaya başlıyor. Sonra ne mi oluyor? Ben de bilmiyorum ve bilmekte istemiyorum doğrusu. Sanırım bu reklam benim beklentilerimi karşılayamadı. Ya sizinkini? Video için Tıklayın


Devamı için tıklayınız ...

Evet, ağızdan ağıza reklamı anlatmak konusunda bu cümleyi slogan olarak kullanmakta bir sorun görmüyorum. Ağızdan ağıza reklam kısaca ürünü kullanan bir kişinin potansiyel bir diğer tüketiciye ya da tüketicilere o ürünü anlatması ve tavsiye etmesidir. En etkili reklam türü olarak da nitelendirilir çünkü insanlar hergün farklı mecralarda karşılarına çıkan binlerce reklamın çok azının etkisi ile satın alma davranışı gerçekleştiriyor ama çoğu insan güvendikleri kişilerin tavsiyelerini dinliyor ve ona uyuyor. Sabahın erken saatinde çalan bir telefonda, herhangi bir ürüne dair sunulan yenilik ve avantajları kolay kolay dinlemeyen ya da dinlermiş gibi yapan, reklam kuşağı başladığında kanalı değiştiren, billboardlara dikkat etmeyen, ya da gazetenin arasından çıkan broşürleri çöpe atan bir kişi, çoğu zaman güvendiği birisinin kullanıp memnun kaldığı bir ürüne dair bilgileri dinleyebiliyor ya da satın alma davranışından önce güvendiği kişilere danışarak fikir alıyor. WOMM (Word of Mouth Marketing) yani ağızdan ağıza pazarlama kavramı da yukarıda saydığımız günlük hayat pratikleri üzerine ortaya çıktı. WOMM yönteminin en önemli özelliği dürüstlüğe dayanması ve aynı zamanda da şeffaf olması. Ürün çeşitliliğinin çok fazla, o ürünleri satın alacak zamanın ise kısıtlı olması dolayısıyla dürüst ve şeffaf bir pazarlama doğal olarak klasik pazarlama yöntemlerinden daha etkili olabiliyor. Ağızdan ağıza pazarlama karşılıklı iletişime dayanır yani bu pazarlama yönteminde ürün hakkındaki bilgileri üretici değil, müşteriler söyler. Dolayısıyla satış davranışı da bu deneyim aktarımı nihayetinde oluşur. Denetlenmiş bir ağızdan ağıza iletişim tepkisi yoktur, süreç içerisinde gelişir ve etkileri görülür. WOMM yönteminde deneyimler gönüllü ileticiler vasıtasıyla aktarılır. Tüketiciyi interaktif kılan bu yöntemde asıl olan bu ileticilerin para karşılığı değil, kendilerine sunulan bedava ürünleri kullanarak deneyimlerini diğer tüketiciler ile paylaşmalarıdır. Tabii bu aynı zamanda bir risk de teşkil ediyor çünkü ileticiler sadece memnun kaldıklarında değil, kalmadıklarında da konuşuyorlar. Bu durumda ilk cümlemize geri dönüyoruz: "En iyi reklam yapılan iştir." İhtiyaçlara cevap vermeyen bir ürün ağızdan ağıza pazarlama yönteminin özelliği gereği, "dürüstçe" eleştirilecektir. Yöntemin etkisi olumlu ya da olumsuz da olsa süreç içinde ortaya çıkacak ve büyüyecektir. Bu nedenle bütün pazarlama süreçleri gibi iyi planlanmalıdır. İyi planlanmış bir ağızdan ağıza pazarlama sürecinde yer alan en önemli unsur uzmanlardır. Uzmanlar inandırıcı kişiliklerdir. Yerel, bölgesel, ulusal ya da global olabilirler ve etki alanlarına bağlı olarak birbirlerini de etkileyebilirler. Uzmanları tanınmış kişiler olabilir ama her ünlü kişilik uzman değildir. Özetle diyebiliriz ki ağızdan ağıza reklamlar ve ağızdan ağıza pazarlama süreci reklamlara dair olan önyargıyı ortadan kaldırır. Tüketicilere değil, tüketiciler ile satışı hedefler. Dürüstlük ve etik anlayış gerektirir en önemlisi, pazarlanan ürün ya da hizmet üzerinde konuşulmaya değecek niteliklere sahip olmalıdır.


Devamı için tıklayınız ...

VATAN Gazetesi Londra temsilcisi Jan Devletoğlu, dış haberler şefi Uğur Kocabaş'ın Apple ürünlerinden olan iPhone 4 telefonunu bana getir demesi üzerine, telefonu almak için verdiği mücadeleyi kaleme aldı. Yazı yayınlandıktan sonra, Akşam Gazetesi yazarlarından Oray Eğin, Jan Devletoğlu'nun bu yazısının Apple reklamı olduğunu iddia ederek, o da bunu kaleme aldı. Jan Devletoğlu'nun telefon macerasını anlattığı yazısında, iPhone 4'ü satın almak için günlerce Oxford Street mağazasının önünde kuyruğa girdiğini, ancak yirmi gün sonra, ilgili telefonu satın alabildiğini anlatmış. Yazısında bu yirmi gün boyunca yaşadıklarını, mağaza yetkileriyle yaptığı görüşmeleri aktararak bu telefonun yok sattığını da eklemiş.


Devamı için tıklayınız ...

Tüketici markayı gördüğü anda kafasında bir imge oluşuyorsa ve bu oluşan imge markayı taşıyan bütün ürünlerde benzer şekilde temsil ediliyorsa o markanın kurumsal bir marka olabilmeyi başardığını söyleyebiliriz. Kurumsal marka olma yolunda en önemli özellik budur. Kurumsal markalarda tutarsızlığa yer yoktur. Tasarımdan, satış sonrası hizmete kadar bütün süreçler bütünlük arz etmelidir. Ne tek başına reklam, ne tek başına logo, slogan, ürün gibi unsurlar kurumsal bir marka yaratamaz. Kurumsal markalar ancak bütün bir imaj çalışmasının eseri olarak ortaya konulabilir. Bu imaj çalışmaları da iyi bir şirket performansı ve başarılı bir PR çalışmasından oluşur. Kurumsal marka olabilmeyi başaran şirketlerin piyasa değerleri de varlıkları ya da yıllık kar oranlarına göre açıklanabilecek değerlerinin üzerindedir. Kurumsal markaların yeni ürünleri sunmak başta olmak üzere rakiplerine göre birçok avantajı vardır.Bu avantajların başlıcaları, bilinirlik, güven ve bağlılıktır. Kurumsal markalar bu avantajlar sayesinde pazarlama faaliyetlerini de rakiplerine göre daha düşük maliyetlerle sürdürebilirler. Kurumsal markalaşma anlayışının bir neticesi olarak, şirketlerin büroları, bayileri her yerde birbirine benzer hatta çok zaman birebir dekore edilir. Burada amaç markayı oluşturan unsurlar arasında uyumu sağlamaktır. Dünyanın herhangi bir yerinde bir McDonalds şubesinden içeri girdiğinizde yabancılık çekmezsiniz. Sony markalı elektronik aletlerin hepsinin üzerindeki logo aynıdır ve başarılı bir teknolojiyi işaret eder. Kısaca; kurumsal bir markanın iyi bir pazarlama anlayışı, iyi bir satış yönetimi sistemi, kaliteli bir ürünü, bir görsel kimliği, etkili ve doğru yapılan reklam çalışmaları, yapıcı bir halkla ilişkiler anlayışı, etkili bir müşteri ilişkileri ve insan kaynakları yönetimi vardır. Bunun yanı sıra kurumsal markalar iyi yönetilen bir finans ve toplam kalite yönetimi anlayışına sahiptir. Türkiye’nin en köklü gıda firmalarından olan Bifa'da geçtiğimiz günlerde yaptığı 2010 yılı değerlendirme toplantısında, hem hedeflerini, hem de kurumsallaşma yolunda yaptığı çalışmaları açıkladı. Yurtiçine 25 milyon Dolar, yurtiçi iştiraklerine 3 milyon Dolar, yurtdışına 12 milyon Dolar olmak üzere toplamda 40 milyon Dolar yatırım yapan firma, genç nüfusun talepleri doğrultusunda, logosunu da daha genç ve dinamik bir imaj vermek yolunda yeniledi. Çalışan sayısını, yatırımları arttırmak ve firmayı uluslararası bir marka konumuna getirmeyi de hedefleyen firmanın kurumsal markalaşma yolundaki ilk reklam filmi de 13 Aralık 2010 tarihinden bu yana yayınlanmaya başladı. Çağan Irmak yönetmenliğinde çekilen filmin sloganı “Senin tadın, senin hikayen”. Filmde 1960’tan günümüze, dönemin estetiği ve koşulları ile oluşturulan çeşitli kareler yansıtılmış. Çetin Tekindor’un seslendirdiği reklam filminin müziği de, Ali Kocatepe’ye ait ‘Ben yine sana vurgunum’ isimli şarkı. Bifa 49 yıllık bir firma olarak kurumsal markalaşma yolunda hedeflerini belirlemiş durumda. Bu doğrultuda 2011 yılında tüketiciler Bifa ismiyle gerek reklamlarda, gerekse raflarda daha sık karşılaşacak gibi görünüyor.


Devamı için tıklayınız ...

Sponsorluk son yıllarda bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek klasik pazarlama araçları arasında fark yaratarak ön plana çıkmaya başladı. Sponsorluğu kısaca bir etkinliğe destek vererek kurumu, ürün ve hizmeti tanıtarak hedeflenen kitlenin bilinç altına marka imajını oluşturmak veya güçlendirmek, dolaylı olarak satın alma tercihlerini etkilemek olarak tanımlayabiliriz. Sponsorluk anlaşmaları doğrudan satın alma davranışına yönelik olmadığı için zaman zaman hayır işleri ile bağlantılı pazarlama olarak tanımlanabilir ancak, belli bir amacı mutlaka vardır ve bu amaç hiç bir zaman sadece harcamak değildir. Sponsorluğun iki nihai sonucu vardır; harcama ve/veya yatırım. Hedef pazar ve ürün - hizmet türü için uygun olmayan bir sponsorluk tercihi yapıldıysa bu bir harcamadan öte hiçbir zaman gitmez. Harcamaları yatırıma dönüştürmek ise yapılacak etkin çalışmalar ile mümkündür. Sponsor firmalar hem sponsorluktan ne istediğini bilmeli, hem de kısa vadede değil, uzun vadede etki beklemelidir.


Devamı için tıklayınız ...

Sinema dünyasının saygın oyuncularından Tuncel Kurtiz, herkesin bildiği gibi ATV’de yayınlanan “Ezel” dizisinin en beğenilen karakterlerden birini canlandırıyor. Oyuncunun dizide canlandırdığı karakter, kendisinin de dış görünüşü ve sesiyle tam bir uyum içerisinde. Karakter, derinlemesine deneyim edinmiş, etrafında dönen ve dönebilecek olayları, düşünceleri, kurguları daha başlamadan tahmin edebilen, işin en doğrusunu bilen ve ona göre strateji çizdiren özelliklere sahip. Baba rolünde ama öyle böyle bir baba değil bu. Her bir nasihati yaşam felsefesi niteliğinde. Etkileyici ses tonuyla kurduğu cümlelerde, önemsenmesi gereken noktalara vurgu yaparak, korumak istediği, çevresindeki gençlere, yapılması gerekenlerle ilgili mesajlar iletiyor. Sadece yapılması gerekenlerle ilgili mesaj vermekle kalmıyor, aynı zamanda onların yaşama bakış açılarını değiştiriyor, onları biçimlendiriyor. Ramiz dayı karakterinin derin, etkileyici sözleri, dizinin aksiyonlarıyla birleşince, dizi insanları ekranlara kilitliyor. Sözler gerçekten etkileyici, çünkü Shakespeare, Ömer Hayyam, Oskar Wilde gibi, dünyaca tanınmış isimlerin sözleri bunlar. Ramiz Dayı karakteriyle Tuncel Kurtiz, ülkemizdeki birçok kişi tarafından oynadığı karakterle özdeşleştirildi. Sözleri ekranlardan yansımaya başlayınca, herkesin dikkatini çekiyor, kurduğu cümlelerin anlamlarına dikkat ediliyor ve beğeniliyor. Tabi bu kadar etkileyici, herkesin dikkat kesildiği karakter olur da markalar bunu fark etmez mi? Toyota markası, Ramiz Dayının insanlar üzerindeki etkisini fark etti ve hemen değerlendirdi. Toyota’nın reklam kampanyasının bu serisinde, Ramiz dayının kullanıldığı reklam filmi, dün televizyonlarda gösterilmeye başladı. Sözler dizideki gibi, sanki derin bir yaşam felsefesinin özünü anlatır gibi verilmiş. Aynı dizideki gibi, derinlemesine deneyim ve birikim sahibi bir babadan, tüketicilere nasihat niteliğinde, etkileyici ve vurucu. Ramiz dayı burada shakespeare, Hayyam veya Oskar Wilde şiiri okumuyor tabi. Burada Toyota’nın özelliklerinden bahsediyor. Ama bakın, tam dizideki gibi, nasihat ediyor, seçenek sunuyor ama aynı zamanda yapılması gereken davranış üzerine vurgu yaparak, en doğrusunu öneriyor. İşte Toyota markasının Ramiz Dayı esintisini kullandığı reklam filminin sözleri “fırtına gibi esmek mi istersin yoksa Hızır gibi tam zamanında yetişmek mi? Çiçek gibi narin görünmek mi istersin yoksa kaya gibi sağlam durmak mı? Kılıç gibi keskin mi olmak istersin yoksa kalem gibi geleceği yazmak mı? Başkaları gibi olmaya çalışmak mı istersin, kendi yolunu kendin çizmek mi? Kim olmak istersin? Sıradan bir adam mı? Toyota gibi adam mı?” kısaca Toyota markası, Ramiz dayı karakterini kullanarak etkileyici bir reklam kampanyası hazırlamış. Herkesin dikkatini çekiyor, izleniyor ve mesajlar net olarak anlaşılıyor. Reklam filmi, Toyata’nın bu modelinin, narin görünümlü, kaya gibi sağlam, kılıç gibi keskin, geleceğe hitap edebilecek kadar ileri teknolojiyle üretilmiş bir araç olduğunu vurguluyor. Hem de Ramiz Dayının o derinlemesine deneyim, bilgi, açık görüşlülük olduğunu hissettiren ses ve cümle vurgularıyla, bütün tüketicilere...


Devamı için tıklayınız ...