2010/11 Blog Arşivi

Küçüklü büyüklü internet aktiviteleri, her zaman önemli bir pazarlama aracı olmuştur. 200 küçük aktivitenin bulunduğu New York İnternet Haftası, ve kıtalararası 700 toplantının bulunduğu Sosyal Medya günü, sosyal meydanın istenilen şeyleri elde etmede ne kadar önemli bir araç olduğunu gösterir nitelikte. Herhangi bir organizasyona katılımı artırmak, bilinç seviyesini yükseltmek için kullanılan araçlardan belki de en önemlisi, bir internet konsepti olan, sınırsız bilgi akışına imkan veren sosyal medyadır. *Pazarlama amaçlı aktivitelerin nedenleri: Bir firmanız var olsun ya da olmasın, internet ortamında oluşturduğunuz aktiviteler çeşitli iş hedeflerini yakalamanıza yardım eder. Aşağıda bunu yapmanız için 7 neden bulunmaktadır. 1- İlave ya da bağlantılı ürünler sunarak gelir imkanı yakalamak 2- Aktivitelerinize insanların katılmalarını sağlayarak yeni müşteriler kazanmak 3- Organizasyonlarınıza sponsorlar, düzenleyiciler alarak marka değerinizi yükseltmek 4- Hali hazırdaki müşterilerinizle ilişkileri geliştirmek 5- Teklifinizle ilgili eğitim ve alıştırma sağlamak 6- Yeni fikirler için müşteri tepkisini ölçmek 7- İnterneti bir araç olarak kullanarak çalışan kadronuzu genişletmek *Etkinliklerin 7 Türü: Pazarlama açısından bakıldığında, öncelikle oluşturacağınız etkinliğin türünü belirleyin ve istediğiniz hedefe ulaşmak için en uygun sosyal medya ortamını seçin. 1-Festivaller; genellikle Bağımsızlık Günü ve Moda haftası gibi tüketici endeksli etkinliklerdir. Bunların sosyal medya versiyonuna bir örnek ise, Twitter’ın düzenlediği eğitim üzerine 175 gerçek toplantının ve etkinliğin yer aldığı Twestival Global 2010’dur. 2- Konferanslar; daha çok kullanıcı endeksli olan ‘unconference’lar ve sanal konferanslar işiniz ciddi birer gelir artırıcı olabilir. Alternatif olarak, bu konferanslara diğer şirketler sponsor, katılımcı ya da temsilci olarak katkı sağlayabilirler. Buna örnek olarak toughtLead.com adlı sitenin yürüttüğü ‘the influencer’ projesi verilebilir. Dünyanın en kısa konferansı olarak bilinen proje, bir saat içinde 60 sosyal medya uzmanın görüşlerini belirtmesine imkan veren bir platformdu. 3-Toplantılar ve onlar sosyal medya versiyonu Meetup; bir iş konusu etrafında düzenlenebilir. Bu iş kolları dünya basını ya da kadnınlara yönelik bir konsept olan ‘örgü’ gibi çeşitli çevrelere hitap edebilen başlıklar olabilir. Örneğin SEMPO NY 1100’ü aşan bir meetup grubuna sahip. 4- İnternet dersleri genellikle müşterilerin, söz konusu ürünü nasıl daha etkili kullanabilecekleri üzerine oluşturulan etkinliklerdir. Genelde videolarla desteklenen bu etkinliklerdeki amaç ek kazanç sağlamaktır. Bu tür etkinliğe verilebilecek ne güzel örnek WordPress.tv’dir. 5- Webinar adı verilen küçük çaplı konferanslar ise örneğin finans alanında bir grup müşteriyi bilgilendirmek, bu konudaki bilinci artırmak için kullanılan sosyal medya aktivitelerdir. 6- Twitter Sohbeti; Twitter ve bloglar tarafından desteklenen bu aktivitelerde katılımcılar da konuya katkı sağlarlar. Twitter sohbetleri’ne verilebilecek örnek her Pazar gecesi gerçekleşen ‘blogchat’ aktivitesidir. 7-Tweetup’lar; twitter vasıtasıyla düzenlenen gerçek anlamdaki yüz yüze toplantılardır. Boston ve Chicago şehirlerinde düzenli olarak tweetuplar düzenlenir. *Sosyal Medyayı Kullanarak Kendi pazarlama Aktivitenizi Oluştumanın yöntemleri: Sosyal medya, düzenlediğiniz aktivitelerin geniş kitlelere ulaşmasına yardımcı olur. Aşağıda internet ortamında düzenlenebilecek aktivitelerinde izlenmesi gereken yol belirtilmiştir. 1- Meetup.com ve Eventbrite gibi internet ortamlarını kullanarak kendi aktivitenizi organize edin. 2- Facebook ve twitter gibi sanal ortamdan gelebilecek katılımcılar için buluşma yerleri sağlayın. 3- Bloglar ve facebook gibi internet ortamlarından katılımcı sağlamak için ‘etkinlik’ler oluşturun. Sonunda ise tek bir güne ait aktivite düzenleyip sosyal medya platformlarında bulunabilirliğinizi artırın. 4- Eş zamanlı toplantılar, buluşmalar destekleyin ve anında yapılan yorumları alarak, gizli fikirlerden haberdar olun. Bunun için Facebook’u Twitteri kullanabilirsiniz. 5- Eşzamanlı etkinlikler için, online platformlar yardımıyla, izleyici kitlenizi genişletin. Bunun için örneğin Facebook’un F8 konferansı oldukça uygundur. 6- Facebook, Twitter ve bloglardaki iletiler, yorumlar, fotoğraflar ve videolar yardımıyla, katılımcılar arasında iletişimi sağlayın. Örnek için NY Tech Meetup’ının sayfasını ziyaret edebilirsiniz. 7- Geçmiş aktivitelerin kaydını tutmak ve tutulmuş kayıtlara ulaşmak için yine Facebook ve çeşitli blogları kullanabilirsiniz. *Aktivitenizin Başarısıyla ilgili 7 Ölçüt: Her pazarlama programında olduğu gibi, sonuçların ölçümü, programın etkinliği hakkında değerlendirme yapmamızı sağlar. Takip edilmesi gereken 7 ölçüt aşağıda verilmiştir. 1- Katılımcılar; organizasyonunuza katılan her katılımcıyı, online ve ya gerçek, birer birer denetlemelisiniz. 2- Aktiviteyle alakalı içeriğin paylaşılması; Kullanıcılar aktivitenizin, şirketinizin adını paylaşarak, isminizin yayılmasını ve tanınırlığınızın artmasını sağlarlar. Yapılan paylaşımın çeşitli platformlarda olabileceğini unutmayın. 3-Kullanıcıların oluşturduğu içerik genellikle, tweeter iletilerini, yorumları, blog iletilerini, fotoğrafları ve videoları içeren geniş bir yelpazededir. Yorum sayılarını, upload’ları takip etmenin yanı sıra, bunların içeriklerini de değerlendirerek, şirketinize ya da markanıza karşı tepkiyi de ölçün. 4- Aktivitenizin sonucu olarak, kaç tweet, katalog, RSS feed ya da e-mail aldığınızı değerlendirin. 5- Medya ilgisi; Düzenlemiş olduğunuz etkinlik ekstra bir medya ilgisi sağladı mı? Ne genişlikte bir kitle organizasyonunza katıldı ve bu kitlenin demografik yapısı nasıldı? 6- Kazanç; Aktiviteler sonucunda satışlarınızda bir artış gözlendi mi? Bu etkinlikle ilgili, konferans ücretleri ya da diğer muhtemel kaynaklardan gelir elde ettiniz mi? 7- Giderler; Pazarlamayla ilgili aktivitenizin toplam maliyeti ne kadardı? Organizasyonu desteklemek için ekstra çalışan ve maliyet gerekli oldu mu? Ayrıca ölçülmesi daha güç olan değişkenleri de takip etmeyi ve değerlendirmeyi unutmayın. Mesele düzenlediğiniz aktivitenin, çalışanlarınızın moralini yükselttiğini, ya da marka tanınırlığınızı artırıp artırmadığını ölçmeye çalışın. Düzenlemiş olduğunuz organizasyonlarınız kendi kendilerine tam anlamıyla bir pazarlama stratejisi olmasalar da, bu etkinlikler pazarlama için önemli bir bileşendir. Çünkü hem pazarlamacı hem de tüketici için çift taraflı bir yarar sağlarlar. Yapılan aktivitelerinizi sosyal medya aracılığıyla destekleyerek, ulaşabileceğiniz kitleleri genişletebilir ve firmanıza açılan yolların sayısını artırabilirsiniz.


Devamı için tıklayınız ...

İnternetin insanların yaşamlarına girmesiyle birlikte, daha önceden tahmin edilemeyen yeni pazarlama tekniklerinin de ortaya çıkmasını sağladı. Eskiden iş dünyası, ürünler, üretim biçimi ve ürünlerin bileşenleri üzerine yoğunlaşıyordu. Günümüzdeyse, satış sonrası hizmet, servise daha çok önem vermeye başladı. Bununla birlikte, marka, ürün ve hizmetin, tüketici tarafından beğenilmesi, ondan vazgeçmemesi için, her satışın veya satın alma olayının bir deneyim olmasını sağlayan girişimciler, bu yöntemle, tüketicileri kazanmaya özen göstermeye başladılar. Geçmiş pazarlama yöntemlerinde, markaların sözü geçerliydi. Fakat dünden bugüne deneyimli hale gelen tüketiciler, artık firmaların söylediklerini dinlemiyor. Dürüst ve görünür olan firmalara, markalara daha çok karşılık vermeye başladılar. Bu özellik de, yeni trendleri takip eden firmaların, üzerine yoğunlaştığı noktalardan biri haline gelmeye başladı. Üstelik dürüstlük ve görünürlük unsurlarını, sürekli canlı tutmasını bekleyen tüketiciler, onlara karşı duyduğu güvenin karşılığında, var olanları söylemelerini değil, göstermelerini talep etmektedir. Sosyal site ortamları, hem insanların hem de firmaların yaşamlarına çoktan girdi bile. Hatta kimileri için, her gün mutlaka girilmesi gereken ortamlardan biri haline geldi. Bunlardan özellikle Facebook, Twitter, sosyal topluluklar, bloglar, youtube en çok bilinenler ve en çok kullanıcıya sahip sosyal ortamların başında gelmektedir. Firmaların kendilerini bunların dışında tutması, onlar için avantaj değil, oldukça vahim bir dezavantaj olacaktır. Çünkü günümüzün yeni pazarlama trendlerinden bir tanesi haline geldi. Bu da firmaların bu ortamlarda da etkin çalışmalarını gerekli kılıyor. Buradaki etkinlikler, aynı zamanda, şaşırtıcı, çarpıcı, dikkat çekici olmak zorunda. Firmaların tüketicileriyle iletişiminde bunları yapabilmesi çok önemli hale geldi. Yaşamın gittikçe daha da zorlaşması, tüketicilerin bakış açılarını da değiştirdi. Artık daha güvenli mesajlar almak istiyorlar. Onları zora koşacak, uğraşmalarını sağlayacak mesaj istemiyorlar. Huzurlu ve güvenli mesajları tercih ediyorlar. Yani, Pazarlamanın en çok önem taşıyan yeni trendlerinden bir diğeri de, ilişkilerin çok önemli hale gelmiş olmasıdır. Bu ilişkide kurulan iletişim, sosyal ağlar üzerinden gerçekleştirilecektir ve bu ilişki biçiminin, tüketicilerin istekleri, ihtiyaçları üzerinden kurulması halinde, onların da kendi çevrelerine markayı aktarmaları sağlanabilecektir. Bugünlerde, telefon reklamcılığı, online videolarla pazarlama tekniği, tüketicilerin yaşamına girdi ve bunlar oldukça ilgi görmeye başladı. Bir diğer yeni trend ise, küresel markaların da günümüzde yaptığı gibi, tek bir alana odaklanmak ve tek bu alanı, güçlendirmeye çalışmak olmaktadır. Dağılmadan, farklı alanlara kaymadan bu alan güçlendiriliyor. Bunun dışında, günümüzde bir firmanın ayakta kalabilmesi için, milyonlarca reklam arasında yitip gitmemesi gerekiyor. Tüketiciler, markalarının reklamlarını görebilmeli, onu ayırt edebilmelidirler. Yani marka kesintisiz tanıtım yapmalıdır. Videoları, telefonları, online ortamları kullanarak, tüketicilerle iletişim kurulmalıdır. Bu yeni yöntemlerin hepsini, istikrarlı bir şekilde kullanan markalar, hem tüketicilerin bağlılığını koruyacak hem de gittikçe hedef kitlesini arttıracaktır.


Devamı için tıklayınız ...

Geldiğimiz günlerde, etkin dinleme “sanat” olarak değerlendiriliyor. İnsanlar kendi işlerinden, kendi sorunlarından başlarını kaldıramadıkları için, başkalarının sorunlarını dinleyemiyorlar. Bunun bir sonraki aşaması olan, başkasının sorunlarına çözüm üretme konusu ise neredeyse, artık bulunamaz bir değer haline gelmiş durumda. İnsanların yaşamsal sorunlarından, işlerinden kaynaklanan zihinsel ve bedensel yorgunluk, algılarının başka ayrıntılara kapanmasına neden oluyor. Bir yandan algılarını, kendi yaşamları haricindeki her şeye kapatırken, diğer yandan sorunlarıyla, işleriyle ilgilenecek, çözüm üretecek, ilgi gösterecek kişileri de arıyor, onların varlığına ihtiyaç duyuyorlar. Pazarlama iletişimin en önemli tekniklerinin arasında da bilindiği gibi, etkin dinleme, anlama ve algılama unsurları bulunuyor. Şu sözleri, hepimiz ara sıra insanlardan duyarız “benim derdim bana yeter”, “ben kendi sorunlarımı çözemiyorum” . İşte geldiğimiz zaman, insanların bu durumda olduğu zamanlardır. Bu yüzden etkin dinleme, müşteriye kendisinin özel olduğunu hissettirme, sorunlarıyla veya yaşamıyla ilgili düşüncelerini, beklentilerini öğrenerek, çözüm üretme, onlar için altın değerindedir. Yukarıda sözü edilen, yaşamın her alanında insanların yaşadığı durumlardır. Etkin dinleme, her ne kadar, özel durumlarda önemli gibi gelse de, insanların özel durumları, genel, yaşamsal sorunlarında olduğu gibi; yeme-içme, giyim, seyahat, parfüm, araç, makyaj malzemeleri, kişisel bakım ürünleri v.b. unsurlarla ilişkilidir. Etkin dinlemede, müşterilerin, kişisel, yaşamsal sorunları, istedikleri standartlar, beklentileri, özlemleri arasında, bu tip ürün tercihlerinin yeri, uzman pazarlamacı tarafından rahatlıkla seçilebilir. Pazarlama iletişimi, yaşamsal sorunlarıyla ilişkilendirilebilir. Etkin dinleme, karşıdaki kişinin saygısını ve sempatisini otomatik olarak kazandırdığı için, bunlara ilişkin yapılacak yorumlara, yönlendirmelere dikkat kesilmelerini sağlayacaktır. Yaşamlarındaki sorunun çözümü için mantıklı öneriler, onların bütçeleri ve yaşam standartlarıyla örtüşebiliyorsa, denemekten geri kalmayacaklardır. Pazarlama elemanının elinde olan altın anahtar, etkin dinlemedir. Özel ve genel sorunların çözümleri için, ürün ve hizmetlerin yeri seçilerek ilişkilendirilme yapıldığında, ürün ve hizmetin değeri artar. Onlarla kurulan bağlar güçlenir. Bir müşterinin satın alacağı, aldığı bir ürün veya hizmetle ilgili, satış sonrası hizmetlerle ilgili, yaşadığı bir problemden kaynaklı olarak sinirli, memnuniyetsiz olması, isteklerinin, beklenti veya tercihlerinin anlaşılmamasıyla ilgilidir. Eğer pazarlama elemanı, müşterisini dinler ve ihtiyaçlarını, isteklerini etkin bir dinlemeyle tespit edebilirse, yaşadığı problemin çözümlerini onun istediği gibi sunabilir, mutlu olmasını sağlayabilir. Müşterinin, sorunlarının ilgiyle dinlendiğini, buna yönelik satış elemanlarının ilgisini görmesi, önemsendiğini, ona özen gösterildiğini düşünmesini sağlayacaktır. Yani, yaşadığı sorunu, onunla birlikte üstlenen birilerinin olması, onu öncelikle rahatlatacaktır. Satış elemanlarının bununla birlikte, ona yansıtacağı diğer olumlu davranışlar da eklendiğinde, müşterinin memnun olmaması, davranışlarının istenilen yönde değiştirilememesi neredeyse mümkün değildir. Hem kendini özel hissedecek, hem de ilgili markaya olan bağlılığı pekişecektir.


Devamı için tıklayınız ...

Geçtiğimiz günlerde, Amerika merkezli Interactive Advertising Bureau, IAB başkanının bir açıklaması, firma sahiplerini, kobileri düşündürmeyi başarabilir mi bilinmez ama bu kuruluşun, IAB başkanı Greg Stuart, internet mecrasının, firmalar için çok avantajlı olduğunu söyledi. Bir dolarlık reklam yatırımının bile, geri dönüşü kazanç sağlayabiliyor. Milyonlarca kullanıcının aynı anda karşısına çıkan firma reklamları onları etkiliyor. Kullanıcılar, ilgili tanıtımda, kendilerinin ihtiyaç duyduğu veya istediği herhangi bir şey bulduklarında, hiçbir yere gitmeden, oturdukları yerden, bunları karşılamayı tercih ediyorlar. Bizim ülkemizde de, bu Pazar hızla büyümeye devam ediyor. Stuart'ın da yaptığı açıklama, Türkiye'de bu pazarın hızla büyüme gösterebileceği yönündeydi. Buna rağmen, bizim firmalarımız, kobilerimiz, bu tip kampanyalarını hala eski mecralar üzerinden sürdürmeye devam ediyorlar. Oysa diğer mecralar yerine, yeni açılan bu mecranın kullanılması halinde, çok uygun bütçelerle, her ayrıntısı ölçülebilir kampanyalar düzenlemeleri, tüketicilerin onlarla ilgili hal ve hareketlerini takip ederek, kendilerine daha kazançlı yeni yollar bulmaları mümkün olabiliyor.  

Ülkemizde, internet kullanıcılarının sayıları on milyon olarak açıklandı. Üstelik bu sayının 3,5'i oldukça uzun süre kullanıyor. Ülkemiz, bu ortamları henüz yeni yeni kullanmaya başlıyor ve bu durum, aslında firmalar için çok önemli şansları da beraberinde getiriyor. Çünkü bu sayılar, gün geçtikçe hızla artıyor. Hele uzun süre kullanıcı sayısının artışı internet reklam mecrasının potansiyelinin büyüklüğünü gösteriyor. Bu ortamları, sadece Pazar payı büyük firmalar kullanır, küçük veya orta ölçekli firmalar kullanamaz diye bir durum da söz konusu değildir. Şahısların bütçesi bile, bu alanda tanıtım yapmaya yeterli geliyor. Maliyeti bir televizyon, açık hava mecralarına göre oldukça uygun olabiliyor. Yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi, diğer mecraların hiçbirinde olmayan bir avantajı bulunuyor. Firmaların bu alana yatırdıkları her kuruşun nereye gittiği, nasıl kullanıldığı, tüketicilerin beğenileri, davranışları ölçülebiliyor. Özellikle de, işlerini geliştirmek isteyen küçük firmalar için, bu özellikler büyük avantaj olabiliyor.  

Reklam verdikten sonra, kullanıcıların ürün ve hizmet hakkındaki düşüncelerini, beğenilerini, isteklerini tercihlerini öğrenebiliyorlar. Tanıtımlarını kaç kişinin gördüğünü öğrenebiliyorlar. Satış yapabiliyorlar. Ölçüm raporlarını ellerine aldıklarında da, daha fazla satış yapabilmek için, ne yapmaları gerektiği konusunda fikir sahibi olabiliyorlar. Interactive Advertising Bureau'un başkanı Greg Stuart, bu kuruluşun, Türkiye'de kurulmasını ve internet reklamlarının standartlarının belirlenmesini istediklerini ifade etmişti. Bu düzenlemeler, ülkemizde de yapıldıktan sonra, diğer ülkelerin önüne geçebileceğini de sözlerine eklemişti. Bu yüzden, henüz gelişim aşamasında olan bu mecraya, firmaların şimdiden daha çok yatırım yapması, ürün ve hizmet tanıtımlarına yönelik stratejilerini, bu alan üzerinden oluşturması, onlar için oldukça karlı bir yatırım oluyor.  


Devamı için tıklayınız ...

Reklamın iyisi kötüsü olur mu olmaz mı? Burada kullanılan “reklam” sözcüğü daha çok tanıtım anlamında kullanılmış olsa da durumda bir değişiklik olmaz. Reklamın da tanıtımın da iyisi, ya da kötüsü olur. Bir ürün, hizmet hatta kişi kötü bir tanıtım ile tüketicinin hafızasında yer edebilir ama kötü ve yanlış tanıtılmış bir ürün ona pek de cazip gelmeyecektir. Hele ki kötü reklama maruz kalmış olan ürünün kendisi de tüketici beklenti – taleplerini karşılamıyorsa bu olumsuz durumda firma ciddi zararlar görecektir. Olumsuz tecrübeler tüketiciyi sadece o ürüne karşı değil, firmanın üretmesi muhtemel olan diğer ürünlerine karşı da olumsuz güdüleyecek ve bu firmayı uzun vadede daha fazla zarara uğratacaktır. Bunun için pazar payını arttırma hedefinde olan bir firma için tüketicinin aklında kötü bir imaj ile yer almak emek, zaman ve kar kaybı demek olacaktır. Örneğin “Ben çok sağlam halatlar üretirim, birkaç tonluk ağırlığı kaldırabilir.” söylemiyle ürününü pazarlayan bir firmanın ipini aldığımızı ve bir salıncak kurduğumuzu düşünelim. Ardından da ipin koptuğunu ve salıngaçtan düştüğümüzü. Kötü reklam ile birleşen bu kötü ürün tüketicinin hafızasına kalıcı bir şekilde yerleşecektir. Susuzluğu giderdiğini iddia eden bir meşrubat çok fazla şeker içeriyor ve dolayısıyla tüketicinin farklı bir içeceğe daha ihtiyaç duymasına neden oluyorsa bu iyi bir reklam değildir. O tüketici içecek reyonunun başına geldiğinde kendisini “susatan” içeceği tercih etmeyecektir. Hiçbir motorlu taşıt üreticisi firma aracının sağlamlığını kanıtlamak için örneğin, araçlarının kaza sonrası görüntülerini vermeyi tercih etmez. Kötü reklam, başarısız reklamdır. Reklam çalışmaları kardan pay ayrılarak, karı arttırmak amacıyla yapılır. Dolayısıyla kötü reklam firmalara hiçbir şekilde fayda sağlamaz. Günümüz tüketim anlayışı içerisinde tüketicinin sadece aklında kalmış olmak firmalar için yeterli bir tanıtım faaliyeti değildir. Reklam ve tanıtım çalışmaları tutarlı olmalı, hedeflerini iyi belirlemeli ve tüketiciyi ürün ve firma konusunda çelişkiye düşürmemelidir. Hedef kitle, tanıtım faaliyetlerinin hangi mecralarda sürdürüleceği, reklamların hangi aralıklarla yayınlanacağı gibi unsurlar profesyonel çalışmalarla belirlenmelidir. Kısacası; firmalar tanıtım faaliyetlerini dolayısıyla da reklamlarını tüketiciye en etkin ve doğru biçimde ulaşmak amacıyla, doğru yerde, doğru zamanda ve doğru şekilde kullanmak zorundadır. Aksi halde kötü reklamın olumsuz geribildirimi en başta düşen pazar payı ve kar olarak üreticiye geri dönecektir.


Devamı için tıklayınız ...

Gerilla Pazarlama terimi Jay Conrad Levinson tarafından yazılan bir pazarlama kitabı olmasına rağmen, içeriğinde bahsettiği pazarlama tekniği sadece kitabın başlığı olarak kalmadı. Temel prensip ürününe dair söyleyecek sözü olan firmaların bunu maliyeti en aza indirgeyerek ve farklı tekniklerle söylemesidir. Kısacası beklenmeyen bir anda, beklenmeyen bir şekilde tüketicinin karşısına çıkan reklamlar gerilla pazarlama taktiği kullanan reklamlardır. Gerilla pazarlamanın tek başına aniden algıya müdahale eden bir reklamdan oluşmadığını, bunun bir “süreç” olduğunu en başta bir not olarak düşmekte fayda vardır. Gerilla pazarlamayı sadece kurumsal değil, yerel firmalar, küçük işletmeler de kullanabilir. Kaliteli ürünleri maliyeti düşük reklamlarla desteklemek onlara büyük firmalarla rekabet etme şansı da verecektir. Bazı araştırmalar gösteriyor ki ömrümüz boyunca yaklaşık iki milyon reklam izliyoruz. Gerçekten de büyük bir rakam. Bir araştırma da hangi reklamların hatırlandığına dair yapsak acaba elde edeceğimiz sonuçlar ne olur? Hiç kuşkusu yok ki, hatırlanabilir olan reklamlar farklı, beklemediğimiz anda karşımıza çıkmış ve bizi gerek görsel, gerek içerik olarak sarsmış reklamlar olacaktır. Kimse katlanmış otobüs koltuğunu oturmak için açtığında bir dizüstü bilgisayar görüntüsüyle karşılaştığını sanıyoruz ki kolay kolay unutamaz. Lenovo Firması’nın kullandığı bu teknik akılda kalmak için birebirdi. “BENİ AL” söylemiyle bas bas bağırmak yerine, tüketiciye “Ben çok sağlam bir bilgisayarım, üstelik sana toplu taşıma araçlarında dahi ulaşabileceğin ve kullanabileceğin kadar yakınım” gibi bir mesajı sessizce verebilmişti. Gerilla pazarlama taktiğini sadece bir ürün – hizmeti pazarlamak için değil, halkla ilişkiler ve tanıtım çalışmaları çerçevesinde de kullanmak mümkündür. Ancak bu tekniğin asla unutulmaması gereken en önemli unsuru “Gerilla pazarlama taktiği sadece çarpıcı bir mesaj ve akılda kalıcı bir şekilde tüketicinin karşısına çıkmaktan ibaret değildir.” En başta belirttiğimiz gibi bu bir süreçtir ve üreticiler – firmalar bu süreç içerisinde tüketici – müşterilere vaad ettiklerini aynı şekilde sunmalı, kötü – olumsuz geri dönüşleri en aza indirgeyerek maksimum kalite - kara ulaşma amacından sapmamalıdır. Tüketici – müşterilerin beklentileri karşılanmadığı takdirde üretici - firmanın “dikkat çekici pazarlama tekniği” kısaca gerilla reklamı hayal kırıklığı, para ve zaman kaybı yaratmış bir ürün – hizmet olarak tüketicinin hafızasındaki kalıcı yerini almış olacaktır.


Devamı için tıklayınız ...

Microsoft artık Kanada ve Amerika Birleşik Devletinde Yahoo'nun arama motorlarını tüm yönleriyle desteklediğini açıkladı. Böylece Microsoft arama motorlarına para ödemekten kurtulup hem de kendi “Reklam Merkezine” kavuşmuş oldu.

Bugün itibariyle reklam verenler, Yahoo arama motoru ve Bing'e reklam vermek için tek reklam merkezi hesabına sahip olacaklar. Bu gelişmelerle, Bing ve Yahoo ortaklığı, Google'ın adWords adındaki arama motorlarında kullandığı reklam platformuna ciddi bir rakip teşkil edecek. comScore web sitesine göre; Yahoo ve Microsoft ortaklığının arama motoru reklamcılığındaki toplam market payı %28 civarında. Bu figür Google söz konusu ise %66'ya çıkıyor.


Devamı için tıklayınız ...

Latince “innovatus” sözcüğünden köken alan inovasyon, kültür, idari ile toplumsal alanlarda yeniliklerin yapılması anlamında kullanılıyor. Günümüzün Pazarlama ortamlarında firmalar, hem rekabet edebilmek, hem elindeki müşterileri kaybetmemek hem de yenilerini kendine bağlayabilmek için ürün ve hizmetlerinde sürekli yenilik yapıyorlar. Firmaların bunu yapmaya ihtiyaç duymasının en önemli sebepleri arasında, firmaların kıyasıya rekabeti, tüketicilerin gün geçtikçe değişen istekleridir ve değişen pazarlama trendleridir. Tüketicilerin isteklerine hitap edebilmek, onların beğenilerini, arzularını sürekli karşılayabilmek için, firmalar ürün ve hizmetlerinde yenilik yapıyor, yani innovasyona gidiyorlar. Bu süreçte, yeni ya da iyileştirilmiş ürün veya hizmet, üretim biçimi, gelir getirebilecek şekle dönüştürme üzerine düşünülür. Yenileme yani inovasyon, devamlılığı olan bir faaliyettir. Yenilik yapmak için üretilen fikir veya düşüncelerin gerçek yaşamda geçerliliğinin olması gerekir. Bu süreç içerisinde, buna yönelik uygulamalar gerçekleştirilirken, ortaya çıkan farklı fikirler de, yeni inovasyon yani yenilemenin daha sonraki yeni sürecini başlatır. İnovasyon yani yenileme süreci, uç fikirlerin sonucunda, daha önce hiç yapılmamış ürün, hizmet, üretim yöntemlerini ortaya çıkaran bir süreçtir. Bunlar, diziler şeklinde ya da adım adım sürdürülen çalışmalardır. Bu süreç, olmayan bir şeyin üretilmesi veya bulunması anlamında değildir. Var olan ürün ve hizmetin, üretimin daha fazla kar getirebileceği şekle dönüştürülmesidir. Bu dönüştürme işi de, yine var olan Pazar ortamına, tüketicilerin içinde bulunduğu toplumsal, kültürel durumlarına göre ayarlanıyor. Yenileme veya inovasyon süreci, aynı zamanda çok büyük kar getirecek veya ileri sürülen bunlarla ilgili fikirler, çok büyük olacağı anlamına da gelmiyor. Ama var olanlar üzerine yapılan küçük değişiklikler, büyük değişimleri beraberinde getirebilir. Örneğin, bir firmanın ürünlerinin birinde yaptığı bir değişikliğin, çok büyük tüketici kitlesi tarafından benimsenmesi, oradan elde edilen kazanımlarla, geri kalan ürünlerde büyük değişimleri getirebilir. Buradaki en önemli unsur, ortaya atılan fikrin farklı, değişik olmasıdır. Bu süreç işlerken, sorulacak pek çok sorunun cevabı aranır; var olan ürün ve hizmetlerde nasıl bir yenilik daha fazla kar getirir? Nasıl bir adımla firmanın ekonomisi düzelir? Tüketicilerin ürünleri tercih etmesi için neler yapılabilir? V.b. soruların cevapları olabilir. Günümüzde teknoloji sürekli ilerliyor ve değişiyor. Bununla eş zamanlı olarak, müşterilerin veya tüketicilerin beklentileri, istekleri değişiyor. Bu yüzden firmalar, sürekli yenileme yani inovasyona gitmek zorunda kalıyorlar. Bu, onların rakiplerinin gerisinde kalmamalarını sağlarken, onların, ürün ve hizmetlerini tercih eden kitlelerin de onlardan vazgeçmemesini sağlıyor. Bugün reklamlarda, firmaların sürekli yeniliklerini, değişikliklerini, yeni üretimlerini tanıttığı görülüyor. Bütün bunlar, değişen Pazar değişkenlerinin, teknolojinin, pazarlama zorluğunun ve tüketici durumunun ortaya çıkardığı şartlara uyum sağlama halleridir.


Devamı için tıklayınız ...

Kurgu ya da gerçekten yaşanmış bir olay olabilir, senaryo basit; Bir uçakta zenci bir erkek yolcuyla yanyana yolculuk etmekte olan yaşlı bir hanım, durumdan rahatsız olarak hostesten yerinin değiştirilmesini ister. Hostes yapabileceği bir şey olup olmadığına bakmak üzere kadının yanından ayrılır ve bir süre sonra geri döner; 1. Sınıfta boş bir yer vardır. Kadın 1. Sınıfta uçacak olmanın verdiği heyecanla hazırlanmaya çalışırken, hostes adamdan özür dileyerek onu kendisini takip etmesi için davet eder. Kriz ustaca bir hamle ile çözülmüştür. Daha sonraki günlerde uçuş ekibi ödüllendirilir ve havayolu şirketinin ofislerine şöyle bir yazı asılır: “İnsanlar, onlara ne söylediğinizi unutabilirler, onlara ne yaptığınızı da unutabilirler; Ama insanlar onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar.” Evet, bundan daha etkili bir pazarlama stratejisi olabilir mi? İnsanlar onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi gerçekten de asla unutmazlar. Bir parça çikolata tüketiciyi – kişiyi mutluluktan havalara uçurabilir, bir araba kullanıcısına güvenli bir hayatın kapısını açabilir, bir yudum su ile hissedilen sıcaklık değeri bir anda düşebilir vb. Günümüzde pazarlama stratejilerinden en çok kullanılan teknik de hala budur. Tüketici talepleri değişken, ürünler arasındaki rekabet yoğun olsa dahi insanlara kendilerini diğerlerine göre başarılı, güçlü, zengin, iyi, rahat, güzel, yakışıklı, sağlıklı ve karda hissettirebilen reklam hedefine ulaşır ve etkili olur. Son aylarda ülkemizde yayınlanan bir reklamı da örnek olarak kullanabiliriz. “10.000 peşinle lüks daire olur mu?” dediler, Burada anahtar kelime “lüks”, cezbedici unsur ise alt - orta gelir düzeyine hitap eden “10.000” rakamı. Kendinizi zengin ve dolayısıyla “iyi” hissedeceksiniz çünkü lüks bir sitede yaşayacaksınız. Kendinizi değerli hissedeceksiniz çünkü yüzme havuzunuz, sosyal olanaklarınız olacak, kendinizi sağlıklı hissedeceksiniz, çünkü yeşil alanlarınız olacak. Bu taktikle Ağaoğlu Şirketler Grubu “10.000 peşin, daire senin” sloganıyla hedefi 12’den vurmuş oldu. Bu konutlardan alan kişiler gelir düzeyine uygun bir peşinat ve ödeme planıyla lüks bir hayata geçiş yapacaklardı. Reklamların tüketiciye ürününü tanıtırken tüketiciye kendini kötü hissettirme lüksü zaten yoktur. Tüketim maddi güç gerektirir, verilen emeğin karşılığında alınan ücretler tekrar üreticiye geri dönmek durumundadır. Böylesi bir döngü içerisinde de tüketiciye ürünü cazip kılmak için kullanılacak olan en kuvvetli pazarlama stratejisi onu reklamı yapılan ürünü aldığında “farklı” hissedeceğine inandırmaktır.


Devamı için tıklayınız ...

Geçtiğimiz günlerde, ünlü milletler arası pazarlama firması Millward Brown, Türkiye’de son on yılda yapılan reklamları test ederek, bu süre içerisinde gerçekleşen değişimleri tespit etti. Pazarlama firmasının verilerine göre, son zamanlarda mizah unsuru daha az kullanılmaya başlanmış, ünlü kullanımı ise artmış. Bunlarla birlikte, duygusal mesajlar da azalmış, oluşturulan kampanyalarda bilgi verme durumuna daha fazla önem verilmiş. Millward Brown, uluslar arası Pazar araştırma şirketlerinin başında gelenlerden. Türkiye için yaptığı bu araştırmayla, aslında reklamcıların bakış açılarındaki değişimleri, gelişmeleri anlatırken, bir noktada, uzmanların tasarım yaparken veya senaryo oluştururken tüketicilerle ilgili yapılan araştırmalardan ne kadar yararlanabildiklerini de gösteriyor. Özellikle geldiğimiz çağda, tüketici istekleri her gün değişiyor. İlerleyen teknolojiyle birlikte açılan yeni mecralar, tanıtım kampanyaları, sosyolojik yapıdaki farklılaşmalar, tüketicileri etkiliyor. Dünyaca ünlü pazarlama şirketinin araştırma verileri, ilk 300 tanıtımla son 300 tanıtımın karşılaştırılması sonucu ortaya çıkarılmış. Elde edilen bu sonuçlardan biri, son 300 reklamda bilgi verme durumun artması, en çok dikkat çeken unsurlar arasında bulunuyor. Eskiden bu tip çalışmalarla tüketiciye bilgi vermek, oldukça etkiliydi, çünkü tüketici bilinçli değildi. Fakat günümüzde tüketici, hem bilinçli hale geldi, hem de birbirinden farklı onlarca ürün ve hizmet arasında seçim yapabilme şansına sahip oldu. Onlar bilgiden çok, farklı şeylerden etkilenmeye başladılar. Hatta bu yüzden, pazarlama sektörü, firmaların ürün ve hizmetleri ile tüketici arasında duygusal bağlar kurmaya çalışıyorlar. Araştırmadaki bir diğer sonuç, reklamlarda belirlenen ana mesaja odaklanmanın olmadığıdır. Oysa ana mesaj, tasarımda kullanılan bütün unsurların nedenidir. Tanıtımlardaki her ayrıntı, ana mesajı desteklemek, tüketicinin onu kabul etmesini sağlamak için kullanılıyor. Ana mesaja odaklanmayan tanıtımın tüketiciye etki etmesi çok zordur. Aynı araştırma, ilk 300’ünde %75 müzik kullanıldığını ve bu müziğin %31 belirgin olduğunu, son 300’ünde ise müzik kullanımının %88’e yükselerek, belirginlik durumunun %50’ye çıktığı sonucunu çıkarmış. Müziğin insanları etkilemesi yeni değildir. Geçmişten günümüze müzik insanları en çok etkileyen unsurlar arasındadır. Bir tanıtım çalışmasında, insanları etkileyen müziğin belirgin olması ise çalışmanın daha çok dikkat çekmesini sağlar, akılda kalır ve marka bilinirliğini arttırır. Dünya çapında ünlü olan Pazar araştırma şirketi Millward Brown şirketinin verileri, Türkiye'de reklamlarda mizahın kullanımının ilk 300’de %45 son 300’de ise %41’e gerilediğini de ortaya çıkarmış. Şirket, kullanılan mizah dozunun etkiyi arttırdığını da eklemiş. Bilindiği gibi, mizah kullanımının doğruluğu ve yanlışlığı tartışmaları hala güncelliğini koruyor. Bu konudaki uzmanların fikir birliği yaptığı nokta, mizahın çok kullanılmasının, o an için etkilediği ama buradaki sorunun, tüketicilerin mesajlar yerine, mizaha yoğunlaşması sonucu, mesajların dikkatlerinden kaçabilmesidir. Bu durum ise ne ajansların ne de firmaların tercih edebilecekleri yani olmasını istedikleri durum değildir. Son on yılda, Türkiye'deki reklamcılık ile ilgili olarak yapılan bu araştırmanın verilerinin geneline baktığımızda ise, çok önemli olan şu sonucu bulmaktayız. Ürün ve hizmetlerini, markalarını tanıtan firmaların büyük bir çoğunluğu Pazar araştırmalarını yaptırmıyor. Ülkemizde 40 bin kobi bulunmasına rağmen, Milward Brown firma temsilcisine göre, bunların sadece 1000 tanesi, reklamlar için toplum analizleri yaptırarak, kampanyalarını yürütüyor. İşte yukarıdaki verilerde ortaya çıkan eksiklikler, araştırma yaptırmayan firmaların tanıtımlarında görülüyor.


Devamı için tıklayınız ...