Haber Kategorisindeki Bloglar

WARC'ta yayımlanan bir araştırmaya göre, tüketiciler internetteki video reklamları televizyon reklamlarından daha sinir bozucu buluyor. Aslında her iki mecradaki reklam formatlarının benzediği ve ikisinin eşit derecede sevilmemesi gerektiği düşünülebilir.

Televizyon reklamlarının video reklamlardan daha az sevilmesinin sebebini iki mecranın farklı kullanılmasına (veya farklı tüketilmesine) bağlayan uzmanlar bulunuyor: İnternet deneyimimizin tamamen bize ait ve bizim kontrolümüzde olmasını istiyoruz. İnternette genellikle ne yapmak istediğimizi biliyoruz ve o istediğimiz faaliyeti yapmaya çalışırken karşımıza çıkan reklamlar bize itici geliyor.


Devamı için tıklayınız ...

PwC'nin bir süre önce yaptığı bir araştırmaya göre insanların markalara güvenme oranı eskisine göre %62 azalmış. Peki güven bu kadar azalırken bazı firmaların hızlı büyüme oranını nasıl açıklayabiliriz? Güven eksikliğine rağmen bazı firmaların büyümeyi başarmasını PwC şöyle açıklıyor: "Kurumlara ve markalara güven azalıyorsa, sıradan insanlara güven artıyor."

Birçoğumuz birinci elden bu dinamiğin kanıtları durumundayız ve e-ticaret sitelerinden alışveriş yaparken, hatta bir cafeye ilk defa gitmeden önce internetteki kullanıcı yorumlarına bakmışızdır. Amazon, Google ve Etsy gibi firmalar müşteri yorumları bölümünü websitelerine ekleyerek güven oluşturuyor ve böylece normalden daha fazla ürün satabiliyorlar.


Devamı için tıklayınız ...

Almap BBDO-Brezilya reklam ajansı, Brezilya'da haftalık olarak yayımlanan haber dergisi Veja için hazırladığı reklamda, doğru haber vermenin önemini ve haberciliğin ciddi bir meslek olduğunu ciddi bir biçimde anlatmış. Reklamda Veja, haberin doğru ve esas kaynağı olarak konumlandırılmış. Ana kaynak olan Veja dışında alınan haberlerin de çarpıtılmış olabileceği ifade edilmiş.


Devamı için tıklayınız ...

Sosyal veriyi gerçekten değerli kılan, hedef kitleniz hakkında neleri ifşa ettiğidir. Kitleniz neleri takip ediyor, neleri umursuyor, nelerden etkileniyor, hafta sonları ne yapıyor, hangi televizyon programlarını izliyor, neden belirli ürünleri almayı tercih ediyor? Sosyal medya platformları, bu bilgileri hedef kitlenizin kendi ağzından duyabileceğiniz bir alandır.

Sosyal medya reklamı yaparken kısıtlı bir alana sahibizdir ve en doğru mesajı verebilmek için hedef kitlemiz hakkında en net bilgiyi öğrenmemiz gerekir. Bununla birlikte markaları burada zorlayabilecek konu, hedef kitlelerine hitap etmek, kullanıcıları müşterilere ve takipçilere dönüştürmek için doğru anahtar kelimelerin veya temaların belirlenmesidir. Anahtar kelime belirlemenin birçok yöntemi vardır. Ama sosyal medyada kullanıcıların gönderilerini takip ederek reklam kampanyasını şekillendiren marka sayısı oldukça azdır. Bununla birlikte, bu az sayıda marka bu yöntemin güçlü sonuçlar verebildiğini görmüştür.


Devamı için tıklayınız ...

İlk banner reklam 1994 yılında internet kullanıcılarının karşısına çıktı. O günden bugüne de internetteki her şey gelişti ve değişti; ama bannerlar aynı kaldı. Banner reklamın dört mucidinden ikisi olan G.M. O'Connell ve Joe McCambley'ın kendi buluşları hakkında söyledikleriyse pek iç acıcı değil ve buluşlarından çok gurur duyduklarını söylemek de biraz zor.

Banner reklam mucitlerinden O'Connell, bannerların normal bilgisayar ekranlarından mobile geçmesi için "bir şaka olmalı" diyor. Banner reklamlardaki yaratıcılık düzeyinin en hafif tabiriyle "hayal kırıklığına uğratıcı" olduğunu söyleyen O'Connell, banner reklamların kötü olduğunu söylemenin kolay olduğunu, ama onların yerine neyin geçebileceğini kendisinin de bilmediğini belirtiyor. İnternette insanları takip eden hedefli reklamların da işe yarardan ziyade rahatsız edici olduğunu ifade ediyor.


Devamı için tıklayınız ...

Sinema reklamcılığı firması Screenvision, mobil etkileşim platformu Sito Mobile ile birlikte çalışarak Lynx Projesi adlı bir gerçek zamanlı reklam hedefleme projesi geliştirdi. Bu projeyle reklamverenler, film bittikten sonra akıllı telefon aracılığıyla izleyicilere özel reklam yapabilecek. Screenvision'ın bu projeyi şimdi hayata geçirme sebebiyse, yazın sinema salonlarının dolu olacağını tahmin etmesi.


Devamı için tıklayınız ...

"Eğer otoyollar reklamcılar tarafından tasarlansaydı, yol kenarındaki billboardlar yolun ortasına atlar ve ilerlememizi engellerdi." Dijital reklam formatlarından memnun olmayan bazı reklamcılar bu şakayı yapıyor. Hatta bazı yazarlar, hem yayıncıların hem de reklamcıların tüketicileri sürekli istismar ettiğini ifade ediyor. Yayıncılıkta önemli olanın sadık bir okuycu kitlesi oluşturmak olduğu ve bunun için de okuyucuyu (veya izleyiciyi) reklamcıların önüne koymanın gerekli olduğu, bu dinamik tersine döndüğünde platformları çekici hale getiren dengenin bozulduğu ifade ediliyor.


Devamı için tıklayınız ...

Snapchat, görüntülenme başı 2 sent alacağı 10 saniyelik reklamlar satmaya hazırlanıyor. Instagram gibi Snapchat'i de standart gönderiler yaparak reklam amaçlı kullanan firmalar vardı, ama platformun kendisine ait bir reklam formatı yoktu.

Bilindiği gibi Snapchat, gönderilen içeriklerin 24 saat veya kullanıcının belirlediği bir süre sonra yok olduğu bir platform. Bu geçici olma özelliği sebebiyle, Snapchat reklamları için "ephemeral advertising" ifadesi kullanılıyor. Ephemeral, "geçici, kısa ömürlü, fani" anlamları olan bir kelime.


Devamı için tıklayınız ...

Markaların reklam ajansı seçerken güncel olaylara hızlı biçimde tepki verebilme yeteneğine önem verdikleri bilinen bir gerçektir. Çeşitli olaylar ve trendlerle ilgili iyi içerik üretme yeteneği ve bunu hızlı bir şekilde yapabilmek önemli olsa da, üzerinde konuşulan her konuda her markanın yorum yapmasının doğru, işe yarar ve anlamlı olup olmadığı tartışmaya açık bir konudur. Çünkü bir konunun çok konuşuluyor olması, o konunun markamızla ilgili olduğu anlamına gelmez. Sosyal medya reklamları kullanıcılar için kolayca tatsız hale gelebiliyor, çünkü hiç kimse sosyal medya platformlarına reklam görmek veya izlemek için girmiyor. Bu yüzden sosyal medya reklamlarının bir tür değer katıcı özelliğe sahip olması ve "fazlalık" olarak görülmeyecek şekilde tasarlanması gerekiyor. Yani parazit reklamlar yapılması değil, konuyla ilgili iyi içerikler sağlanması gerekiyor. İnternet kullanan herkesin hatırlayacağı gibi, bir süre önce bir elbisenin sarı-beyaz mı yoksa mavi-siyah mı olduğu konusu Twitter'ı kasıp kavurmuştu. Birçok marka da Twitter'daki #thedress hashtagi altında tweetler atmıştı. Bu tweetlerden bazıları çok güzel, taşı gediğine koyan, mizahi, yaratıcı ve akıllıcayken, bazıları da laf olsun diye atılmış tweetlerdi. Mesela Adobe, Adobe renk uygulamasını kullanarak elbisenin rengi hakkında tweet atan bir kullanıcıya cevap vererek konuya dahil olmuştu. Bu tweet hiç yapay durmadığı için gayet güzel olmuştu; çünkü kullanıcı zaten Adobe uygulamasını bir tür otorite görerek, "Elbisenin rengi budur" demek amacıyla öyle bir tweet atmıştı. Bu durumda da Adobe'a sadece buna cevap vermek kalmıştı. Hashtag altındaki başarılı bir başka reklamı da teknoloji dergisi Wired yapmıştı. Wired, bir nörobilimciyle çalışarak hemen bu göz yanılsamasını bilimsel olarak açıklayan bir yazı hazırladı, bu yazıdan hashtag altında bahsetti ve bu yazı, derginin kendisinde yayımlanan bazı yazılardan daha çok görüntülendi. Bu içerik, insanları güncel bir konuda bilgilendirdiği ve hem konuyla hem de derginin içeriğiyle bağlantılı olduğu için çok başarılı oldu. Bununla birlikte, birçok firma da sadece "Biz de bir şey yazmış olalım" havasında tweetler attı. Mesela bir göz kızarıklığı ve alerjisi ilacı markası, "Gözlerinize güvenmeyin, bu elbise beyaz-sarıdır" diye ne anlama geldiği bile meçhul bir tweet atmış. Bir fırın da, benzer şekilde "Beyaz-mavi ekibinden misiniz yoksa mavi-siyah ekibinden mi? Ne düşünürseniz düşünün, herkes bizim fırınımızın ekibinde" demiş, fotoğraf olarak da kalın sarı bir örtü içine konmuş ve beyaz bir başka örtüye sarılmış baget ekmekler koymuş. Şimdi bu başarısız hashtag reklamı örneklerini başarısız yapan şey, diyaloğa hiçbir değer katmamaları ve yapay durmaları. Yani bu tweetler, konuyla ilgili okunması hoş yorumlar ve hashtagle yapılan hoş etkileşimler olmaktan ziyade, ambulansın arkasına takılıp kırmızı ışıkta geçmeye çalışan arabalar gibi popüler bir hashtagden yararlanmaya çalıştığı, popüler bir hashtag altında görünmeye çalıştığı çok belli olan tweetler. Ve kullanıcılar, sosyal medya deneyimlerine bir şey katmayan, sadece bir pazarlama hamlesi olduğu çok belli içeriklerden fazla hoşlanmıyor. Popüler bir hashtage reklam amaçlı bir yorum yazıp yazmamak söz konusu olduğunda, konunun markamızla ne derece ilgili olduğu veya ne derece ilgili hale getirilebileceği üzerine düşünmemiz gerekir. Markamızla konu arasındaki bağlantı, doğrudan bir bağlantı olmak zorunda değildir ve yaratıcılığımızı kullanarak bir bağlantı da kurabiliriz. Yani "Biz telefon satıyoruz, o zaman bir elbise hakkında tweet atmamalıyız" diye düşünmemeliyiz; ama bir telefon firması olarak bir elbise hakkında yorum yapacaksak, yaratıcı bir format düşünmemiz gerekir. Hatta bu konuda bir adım ileriye giderek, firmamızın elindeki satış ve içerik davranışları gibi verilerle bağlantılı bir anahtar kelime listesi hazırlayabilir ve bu listeyle bağlantılı güncel haber veya konular hakkında içerik hazırlamayı düşünebiliriz. Böylece zaten bizimle bir şekilde ilgilenme potansiyeli olan kullanıcılara hitap etmiş oluruz. Bu tür bir yaklaşım, her konuda çok da anlamlı ve işe yarar olmayabilen içerikler sağlamaktan muhtemelen daha faydalı olacaktır. İnternette popüler olan herhangi bir konuya dahil olurken, markamızın vereceği mesaj üzerine düşünmeliyiz ve bu mesajın içeriğimizdeki diğer öğelerden daha ön planda olmasını sağlamalıyız. Hem bizim hem de kullancıların vaktinin boşa gitmemesi için, konu başlığı veya hashtag altındaki diyaloğa bir değer katan, yaratıcı, faydalı, ilginç veya insanların okuyunca hoşlarına gidecek bir içerik üretmemiz gerekir. "Herkes bir şey yazmış, biz de yazalım", sosyal medyada bir içerik yazmak veya yayımlamak için bir gerekçe olarak görülmemelidir. Nihayetinde, marka olarak kurduğumuz her tür iletişim, tüketicilerin dikkatini veya güvenini kazanmamıza veya kaybetmemize yol açabilir.  


Devamı için tıklayınız ...

Markalar sosyal medyayı pazarlama ve reklam yapmak için kullanıyor; ama tüketicileri belirli yerlere ve mağazalara yönlendirme fırsatını kaçırıyor. Bu yüzden, tüketiciler bir ürün veya hizmete nereden ulaşabileceklerini öğrenmek için sosyal medya platformlarını bırakıp Google, Bing ve Yahoo'dan arama yapmak zorunda kalıyor.

PlaceCodes adlı lokasyon bazlı mobil pazarlama firması CEO'su, markaların ürünün sadece reklamını yapmakla yetindiğini ve ürüne ulaşma işlemini tüketicilere havale ettiğini söylüyor. Arama motorları üzerinden ürüne nereden ulaşabileceklerini arayan tüketiciler, arama reklamları aracılığıyla gördükleri rekabetçi teklifler sebebiyle sürekli yeniden, yeniden ve yeniden yönlendiriliyorlar.


Devamı için tıklayınız ...