Pazarlama iletişiminin bütün öğelerinin ulaşmak istedikleri nihai hedef satıştır. İnsan, günlük yaşantısında, yeme-içme, giyim, araç-gereç, ulaşım v.b. gibi, çeşitli temel gereksinimlerini karşılayarak, sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürmek zorundadır. Bu temel gereksinimler, çeşitli firma, kurum ve kuruluş tarafından üretilmekte ve belirli bir bedel karşılığında insanlara satılmaktadır. Firmaların, insanların ihtiyaç duyduğu bu tür temel gereksinimlerini, para karşılığında onlara vermesi olayına satış denilmektedir. Diğer bir ifadeyle satış, herhangi bir şeyin, eşyanın, yiyeceğin, giyeceğin, hizmetin para karşılığında, ihtiyaç sahiplerine verilmesidir. Satış olayını firma, kurum ve kuruluşlar, kişiler yapmaktadır. Eskiden İşletmeler, ürettikleri ürünlerin sergilenmesi ve insanların bu ürünleri görebilmesi için, Pazar yerleri denilen alanlarda sergilerdi. İnsanlar pazarlarda dolaşarak, üretilmiş olan ürünler arasında, kendilerine en uygun olanlarını seçer, fiyatları kendi bütçelerine en uygun olanı satın alırlardı. Böyle bir durum gerçekleştiğinde satıcı satış yapmış olmakta, tüketici de satın almış olmaktadır. Günümüzde ise, artık pazarların yerlerini, firmaların kendilerine ait veya kiraladıkları yerlerdeki satış noktaları almıştır. Bir başka ifadeye göre, firmalar, toplum tarafından istenilen, arzu edilen veya temel gereksinim olan ürün ve hizmetleri üreterek pazara sunarlar veya satış noktalarına gönderirler, tüketiciler de yani insanlar da istedikleri ürün veya hizmeti, para karşılığında satın almak için, bu tip yerlere giderek alımı gerçekleştirmektedirler. Bu noktada firmalar veya markalar satış yapmış olmaktadır. Günümüzde markalar veya firmalar, teknolojinin gelişimlerinden yararlanarak ta satış yapmaktadır. İnternet, cep telefonları, televizyonda gördükleri her hangi bir satış adreslerinden yapabilmektedirler. Yani günümüzde satış noktaları veya Pazar anlayışı değişmiştir. Ama genel anlamda, bunların hepsi üzerinden veya başka yöntemlerle, para karşılığında insanlara verilen her şey satış anlamına gelmektedir. Günümüzde satış, sadece firmalar tarafından yapılmamaktadır. Bu tip ürün ve hizmetlerin satışını kişiler bireysel olarak ta yapabilmektedirler. Pazarlama mantığı, pazarlama stratejileri, pazarlamayı bölümlere ayıran öğelerinin hepsi, satışın gerçekleştirilebilmesi için planlanmıştır. Çünkü günümüzde, birbirine benzer yapıda üretilmiş pek çok ürün ve hizmet pazarlarda, satış noktalarında tüketicinin beğenisine sunulmuştur. Yaşadığımız çağda satış yapmak eskisi kadar kolay olmamaktadır. Tüketici, birbirinden farklı yapıda veya benzer yapıda, onlarca hatta yüzlerce ürün ve hizmet seçeneğine sahiptir. Bu yüzden pazarlama iletişimi geliştirilmiş ve insanları yani tüketicileri birçok yönden etkileyerek satış yapmaya çalışmaktadırlar. Bugün tüketicinin ilgisini çekmek ve satın almasını sağlamak için, birbirinden farklı pazarlama yöntemi firmalar tarafından üretilmekte veya geleneksel pazarlama stratejileri uygulanmaktadır. Tanıtım, iletişim, promosyon v.b. firma faaliyetlerinin hepsinin amacı satış yapmaktır.
Devamı için tıklayınız ...
Reklamda rakiplerin iddiaları, ya kendi ürün ve hizmet özelliklerinin benzer ürün ve hizmet özelliklerine oranla üstünlüğü ile ilgilidir ya da rakip firma ürün ve hizmetleriyle ilgili açıklar, hatalar, eksiklerle ilgilidir. Reklam veren firma, rakipleriyle mücadele ederken, diğer firmanın iddialarına cevap vermek zorundadır. Ancak bu şekilde rekabet edebilmektedirler. Rakip firmaların iddialarına cevap vermedikleri zaman tüketici, onların söylediklerine, onların çözümlerine inanmaktadır. Reklam veren firmalar, rekabet ortamında mücadele edebilmek için, onların söylediklerini çürütmek veya onların ürün ve hizmet özelliklerinde olmayan özellikleri öne çıkarmaları gerekmektedir. Tüketici, her iki firmanın mesajlarını incelediğinde, kendisine en uygun olanı, en inandırıcı geleni seçecektir. Rakip firmalar, ürün ve hizmet bileşenlerinde, üretim biçiminde, kullanım biçiminde veya faydalarında, tüketiciye ulaştırma şekillerinde, zayıf kalan özellikleri öne çıkararak reklam yapacaktır. Bunların dışında, tüketicilere ürünlerini sunarken, onların yanında özendirme, indirim, kampanya v.b. şeyleri de sunabilecektir. Öncelikle bir firma, zaten kendi ürün ve hizmetlerini en başta tahlil etmelidir. Piyasada benzer ürün ve hizmetlerle karşılaştırılmalı ve aralarında ki farklar, üstün ve zayıf kalan yönler oraya çıkarılmalıdır. Rakip firmaların iddia edebilecekleri unsurlar ortaya çıkarılıp izlenebilecek strateji belirlenmişse, mücadele etmek kolaylaşmaktadır. Firmanın ürün ve hizmetlerinde, benzer ürün ve hizmetlere göre zayıf kalan yönlerinin kapatılabilmesi için, belirlenmiş olan strateji izlenmelidir. Artık bu, kampanya uygulanarak, indirim yapılarak, özendirme ürünle birlikte pazara sürülerek v.b. hangi yol belirlenmişse o izlenmelidir. Eğer firma, kendi ürün ve hizmetlerinin benzerlerine oranla zayıf kalan yönlerinin tahlilini yapmamışsa, bu inceleme sonradan yapılmalı ve ona göre yol izlenmelidir. Ama şu bir gerçek ki, karşılıklı, birbirilerinin ürün ve hizmetlerini karalama yoluyla birbirleriyle mücadele eden rakip firmaların reklamları, tüketicileri çok ta olumlu yönde etkilememektedir. Bu yüzden, rekabet halindeyken bile, tanıtımın mesajlarına çok dikkat edilmelidir. İleri sürülecek savlar, karşı firmayı kötü duruma düşürmezken aynı zamanda, tanıtımı yapılan firmanın ürün, hizmetleriyle ilgili söylenenlere cevap olabilmeli ve faydalı taraflar, kolaylıklar öne çıkarılmalıdır. Tüketici karşılıklı karalamalara çok ta sıcak bakmamaktadır. Bu defa, her iki firmanın ürün ve hizmetlerine olan güven sarsılmaktadır. Mesajları, olumlu, pozitif, iyi, faydalı, kolay, uygun fiyat v.b. gibi olumlu şeyleri hissettiren mesajları içermelidir. Olumsuz hiçbir mesajın olmaması, tüketicinin güveni ve olumlu hislerinin oluşması için oldukça önemlidir. Tüketici tanıtım mesajlarından kaynaklı olarak, sorgulama yoluna gitmemelidir. Şüphe duymamalıdır.
Devamı için tıklayınız ...
Kanal D’nin geçtiğimiz günlerde ilk bölümünü yayınladığı “Fatma Gül’ün Suçu Ne” adlı dizisinde, Beren Saat’in rol aldığı tecavüz sahnesi, Türkiye’deki pek çok basın organın ve ünlü kişinin eleştirilerine maruz kaldı. Bununla birlikte, tecavüz sahnesinin 4 dakika boyunca yayınlanması, sahnenin ayrıntıları, bütün ülkeyi ekrana kilitledi. Dizi bir anda Türkiye’nin gündeminde tek odak haline gelerek, siyasilerin haberlerini bile geride bıraktı. Basın organlarının eleştirileri, tanımlamaları, konu hakkında onlarca yorumun yapılması, aslında istenilmediği söylenen sahnenin, dolayısıyla dizinin reytinglerini iyice arttırdı. Şimdi herkes, bir sonraki bölümün nasıl şekilleneceğini merak etmektedir. Bu durum, dizinin önümüzdeki bölümlerinin de aynı reytinglerle izleneceğini göstermektedir. İlk bölümlerinde, dizi aralarına verilen reklamlar, reytingleri yüksek diğer diziler gibiydi. Bu tartışmalarla birlikte, daha sonraki bölümlerinde, aynı reytinglerle izleneceği de artık bilinmektedir. Bu durumlar, firmaların diziye verdikleri reklamları arttırıp arttırmayacağını, önümüzdeki Perşembe günü yayınlanacak olan, sonraki bölümlerde görülebilecek. Bilindiği gibi, reytinglerin yüksek olması, reklam ajanslarının veya firmaların oldukça önemsedikleri bir konudur. Bir medya organının izlenme, okunma sayısı ne kadar yüksekse, reklam veren firmalar en çok o kanalı veya o programı, diziyi seçmekte ve reklam vermektedirler. Fatma Gül’ün Suçu Ne isimli dizinin reytingleri, tavan yapmış durumda, reklam ajansları veya reklam veren firmalar, dizinin olumsuz etkilerini veya gündemi meşgul eden tartışmaları yok sayarak, reklamlarını arttıracak mı? Yoksa ilk başta verdikleri reklamlarla yetinecekler mi? Bu da merak edilen konulardan biridir. Önümüzdeki günler, Fatma gül’ün suçu ne” isimli dizinin reklam alma durumu, gerçekte reklam verenlerin, vizyon ve misyonlarına uygun programları seçme noktasına ne kadar önem verdikleri veya bu tip durumların, reklamları ne yönde etkilediğini de ortaya çıkaracaktır. Normalde reklam uzmanları tarafından yapılan çözümlemelerde, reklamların hedef kitleye ulaştırılmasında kullanılacak yolun, firmanın vizyon ve misyonuna uygun olarak seçilmesi gerektiğinin önemine vurgu yapmaktadır. Çünkü ürün ve hizmet reklamlarının pozitif duygu ve düşünceleri hissettirmesi tercih edilmektedir. Şu durumda Kanal D’nin, ilk bölümünde reyting patlaması yapan dizisinde yer alan sahnenin ilettiği duygu ve hisler, reklam veren firmalar tarafından ne yönde değerlendirilecektir?
Devamı için tıklayınız ...
İngiltere'nin Başkenti Londra'nın istasyonlarından biri olan Waterloo istasyonu, yeni üç boyutlu billboardla tanıştı. Altı metre ebadında kullanılan billboard'ta Brezilya'da seksiliği ile ün yapmış manken, Sabraine Banado'nun bir iç çamaşırı markası için çekilmiş, sutyenli fotoğrafı reklamda kullanıldı. İstasyona yerleştirilen billboard reklamı, çok büyük bir ilgiyle karşılandı.
Bunu haber yapan The Sun, iç çamaşırı firmasını ilk arayan yüz kişinin ücretsiz gözlük alabileceğini duyurunca, ilgi daha da arttı. İç çamaşırı markasının ürünü olan sutyen full efect ve göğüsleri iki beden büyük gösterirken, ünlü mankenin pozu, 90'ların Eva Herzigova'nın Hello Boys için verdiği pozları andırıyordu.
Devamı için tıklayınız ...
Bilindiği gibi günümüzde, Google, kendi platformu üzerinde yayın yapmakta olan web sitelerindeki kopya içerikleri bulabilmektedir. Bu yüzden pek çok site, bünyesinde özgün yazılara, haberlere v.b. her şeyin özgün olmasına gayret etmektedir. Hatta bazı sitelerin kendileri bile, kopya içerikleri tespit ederek, bunları yayınlamamaya gayret etmektedir. Bugün televizyon reklam sektöründe birbirine benzer pek çok tanıtm yayınlanabilmektedir. Televizyon reklamlarında farklı olan, yaratıcı, dikkat çekici, insanların yeni diyebilecekleri çok az film yayınlanmaktadır. Kiminde, mesajlar, kiminde oyuncuların hal ve hareketleri, kiminde firmanın kurumsallığıyla ilgili iletilenler neredeyse aynıdır. Benzeyen mekânlar, tipler, sözcükler, müzikler, v.b. tüketici, bu tip tanıtım filmlerini izlerken, kendini farklılığıyla öne çıkaran filmi görene kadar, başka düşünceler, yoğunluklar içerisinde, hiçbir mesajı, hiçbir görüntüyü görmeden izlemeye devam etmektedirler. Yani boş bakmakta ve algılayamamaktadır. Eğer televizyon reklamlarında da Google gibi, tanıtımda kullanılan herhangi bir unsurun, başka birindeki unsurla aynı olduğunu tespit edip yayınlamayı reddetseydi, tanıtım kuşakları birbirinden harika içeriklere sahip olurdu.
Devamı için tıklayınız ...
Firmaların reklam kampanyalarının hazırlanması, birbirinden farklı süreçlerden geçilmesini gerektirir. Hazırlanan reklamın türü ne olursa olsun, bu durumu değiştirmez. Reklam veren firmayla ilgili araştırma, ana fikrin bulunması, tasarım aşaması, baskı aşaması, uygulama aşaması veya gene araştırmayla başlar, ana fikrin bulunması, senaryo haline getirilmesi, film çekimleri, medya seçimi ve yayın gibi birbirinden farklı faaliyetleri içeren süreçlerin içerisinden geçerek ortaya çıkar. Tanıtımın bütün bu süreçlerinde, ona ilişkin yapılan her işin, her çalışmanın bir ücreti bulunmaktadır. Kimi firmalar, bu tip süreçlerde, bir yerlerden bir şeylerden para kısmanın yollarını aramaktadır. Aslında her ne kadar bütçeden tasarruf, daha ekonomik tanıtım gibi görünse de, gerçekte bu durum göründüğünden farklı olmaktadır. Tasarım aşamalarından kısılan para, hem tasarımcının hem ajansın performansını düşürmektedir. Firmaların, tanıtım kampanyalarının en iyi şekilde hazırlanabilmesi için, gereken bütçe neyse onun ödenmesinde fayda vardır.
Devamı için tıklayınız ...
Reklam kendi markasını yaratabilir mi? Veya bir tasarım her zaman aynı biçim ve kullanımla, insanların gördüğünde, evet bu şu markanın reklamı olabilir düşüncesi, ilgili tasarımın artık marka olduğu anlamına mı gelir? Evet, aslında insanlarda bu tip bir düşüncenin uyanması, tanıtımın hazırlanma biçiminin de markalaşması anlamına gelmektedir. Günümüzde, dünya çapında markaların büyük bir çoğunluğu, reklam tasarımlarını da markalaştırmaktadır. Bunların en çok bilinen örneklerinden biri, Microsoft firmasına aittir. Microsoft öyle tasarımlar yapıyor ki, sadece tasarım biçimi veya kullanım mantığı değil, tasarımın içerisinde kullandığı efekt, ışığın yansıtılma biçimi bile, onun tasarımı hissini vermektedir. Hatta kendi markasının ismi veya logosu veya firmaya dair herhangi bir ibarenin olmadığı görüntülerde bile, Microsoft reklam tasarımlarına benziyor veya onundur gibi kesin ifadeleri insanlara söyletebilmekte veya düşündürmektedir. Bu durum, reklamın marka bilinirliğini çok geride bıraktığı, bu anlamda oldukça ileri aşamada olduğu, marka bilinmekle kalmayıp, bütün kullanım biçimlerinin de biliniyor olduğu anlamına gelmektedir. İnsanların, bir markanın her şeyini bilmesi çok yararlıdır ama zararları da vardır. Yıllar boyunca, aynı tip tasarım yapmakta olan Microsoft, tasarım biçimini de markalaştırmıştır. Bu insanların görür görmez algılayabildikleri bu şeydir. Tabi bu bilinirlik, markanın ürünleri veya kendisinin hitap ettiği alanlarda çalışanlar için geçerlidir. Yani markanın herhangi bir ürünüyle ilgisi olmayan bir kişi için geçerli değildir. Çağımız teknoloji çağı, internet, bilişim çalışmaları, bilgisayarlar, bilgisayar programları gibi ürünler, bunların etrafında dönen diğer işler, bu markanın hakim olduğu alanlardır. Bu alanlarda faaliyet gösteren uzman ya da amatör kişilerin hepsi, hem markayı hem de tasarım biçimini bilmektedir. Bu alanlar, o kadar geniş bir kitle tarafından kullanılmaktadır ki, neredeyse toplumların yarısından fazlasına tekabül etmektedir. Bu kadar geniş bir kitle, Microsoft markasının hedef kitlesi durumundadır. Gerçi son zamanlarda Apple, HP, Asus v.b. markalar, Microsoft’a rakip olabilecek kadar büyümüş, hatta bazı alanlarda markayı geçmiştir. Ama bu durum gene de markanın bilinirliğini olumsuz yönde etkilememektedir. Yukarıda bahsettiğimiz unsurlar markanın bilinirliğinin faydaları olurken, zararları noktasında da, kullanım biçiminin yani reklam tasarımlarının biliniyor olması, tasarımlardaki mesajların gözden kaçmasına neden olmaktadır. Çünkü tasarımlar bilinirlikle birlikte, bir tür alışkanlığı da beraberinde getirmektedir. İnsanları şaşırtmıyor, farklılık yaratarak merak uyandırmıyor. Dolayısıyla markanın herhangi bir yeniliğe imza atması durumunda, bunun duyurularını yaparken zorlanmaktadır. İnsanlar tasarımları tanımakta ama çok büyük bir dikkatle, algılamaya çalışmamaktadır. Hatta markanın yaptığı veya yapacağı yeniliklerin neler olabileceği bile tahmin edilmektedir. İşte bu sorun, diğer markaların ön plana çıkmasını sağlayan nedenler arasındadır. Çünkü onlar, farklı olanı, çarpıcı olan reklamı yakalamaya çalışmaktadır.
Devamı için tıklayınız ...
Rusya Krasnodar ilinin plajında gerçekleştirilen reklam filminin çekimlerinde, eşek tam yarım saat boyunca paraşütle uçuruldu. Eşek aşağı indirildikten sonra, korkusundan ayakta duramayıp indirildiği suda sürüklenmeye başladı. İnsan hakları savunucuları, bununla ilgili olarak dava açmak istedi. Davanın açılabilmesi için, hayvan haklarının istismar edildiğine dair, veteriner raporuna ihtiyaç bulunmakta olduğundan, eşek, eşeğin sahibi ve reklam filminin yapımcısı kayıplara karıştı.
Devamı için tıklayınız ...
Televizyon reklamları toplumların içerisine, neredeyse girdiği zamandan bu yana kullanılmaktadır. Onca zamanlar boyunca, bütün sektörlerde faaliyet gösteren firmalara, televizyon reklamları tasarlanmıştır. Yani reklamcılığın tarihinde, bu mecraya ilişkin neler yapılabildiği ya da yapıldığı bellidir. Bugün ise, televizyon reklamlarına baktığımızda, hepsi birbirine benzemektedir. Birini diğerinden ancak, firma veya tanıtımı yapılan ürünün farklı sektörlere ait oluşuyla ayırabilmekteyiz. Hele meşrubat tanıtımları, telekomünikasyon alanında çalışan firmaların tanıtımları, tüketicinin zihninde neredeyse birbirine karışmaktadır. Bu mecraya uygun, sıra dışı tasarımların olamayışının geçerli nedenleri vardır elbette, fakat gene de yaratıcılığın çok daha az kullanıldığını söylemek mümkündür. Çok fazla firma, birbirine benzer ürün ve hizmetler, bunların üretim şekli benzerliği, bileşenlerinin aynı veya benzer olması, tüketicilere kazandırdıkları veya faydalarının benzerliği, tanıtımlarının da aynı olmasına neden olmaktadır. Her ne kadar farklı, yeni çalışmalar üzerine yoğunlaşılsa da bu tip benzerlikler, tanıtımı diğerleriyle aynılaştırmaktadır.
Devamı için tıklayınız ...
22 senedir Hürriyet Gazetesinde çalışan ve birbirinden farklı görevlerle yazı işleri müdürlüğüne kadar yükselen Magazin Müdür Yardımcısı Erol Işık istifa etti. Erol Işık kendine dair yeni projeleri olduğunu, bunları gerçekleştirmek için gazeteyle yollarını ayırdığını ifade etti. Magazin Gazetecileri Dernek Başkan Vekilliğini de yapan Işık, bu görevi ise sürdüreceği söyleniyor.
Devamı için tıklayınız ...