Avrupa Birliğine uyum yasaları çerçevesinde değiştirilen Türk Ticaret Kanunu her sermaye şirketinin kendi web sitesine sahip olması şartı getiriyor. Web sitesi yaptırmayan şirketlere çeşitli cezai yaptırımların ön görüldüğü yasada, profesyonel hizmet ve şeffaf yönetilen iş alanları hedefleniyor. Yeni yasayla web siteleri sayesinde şirketler müşterilerine daha hızlı ulaşacak ve kişiler arası  sıcak ilişkiler kurulması sağlanacak.


Devamı için tıklayınız ...

RTÜK yeni bir yasayla süresine müdahale ettiği reklamların içeriğinde de düzenlemeye gitti. Reklamların ses seviyesinin yükseltilmesini yasaklayan RTÜK, reklamlarda doğruluğu ispatlanabilen içeriğe izin verecek. Yeni yönetmelikte tüm televizyonlarda Kürtçe reklam yapılabilecek, reçetesiz ilaç reklamlarına izin verilmeyecek.


Devamı için tıklayınız ...

Dünyaca ünlü “Yüzüklerin Efendisi” adlı sinema filminde kullanılacak mücevherleri bir Türk şirketi olan Goldaş üretecek. Warner Bros'la 3 yıllık bir lisans anlaşması imzalayan Goldaş Kuyumculuk, Yüzüklerin Efendisi filminde kullanılan tüm altın ve gümüş mücevherleri üretecek.


Devamı için tıklayınız ...

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Mehmet Sobacı, reklam sektöründe çalışmak isteyen gençlere yürekli olmayı, vazgeçmemeyi tavsiye etti. Reklamcılık ve Halkla İlişkiler bölümünde ders veren Mehmet Sobacı, reklam şirketlerinin şehir olarak İstanbul’da yapılanmasına tepki göstererek, bu durumun başka şehirlerdeki fırsat ve insan kaynaklarını yok ettiğini vurguladı. Sobacı, dijital medyayı reklamcılık dünyasının çağa uyumu olarak gördüğünü ve etkisini klasik yöntemlere göre daha çabuk gösterdiğini belirtti. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Mehmet Sobacı’yla reklam dünyası hakkında konuştuk. Sayın Sobacı, klasik bir soruyla başlayalım. Reklamın iyisi kötüsü gerçekten yok mudur? Olmaz olur mu? Reklamın iyisi, kötüsü vardır. İletişim hedefini gerçekleştiren ya da ıskalayan reklamlar vardır. Etik açıdan iyi ve kötü reklam vardır. Mesleğin gelişim seyri açısından iyi ve kötü reklam vardır. Reklam ve iletişim danışmanlığı alanlarında dünyadaki gelişmeleri takip ediyor musunuz? Sizce Türkiye hangi noktada? Elimden geldiğince gözümü kulağımı açık tutmaya çalışıyorum. İletişim stratejilerini, iletişim kanallarını, yeni kanalları görmeye, anlamaya çalışıyorum. Çevremdeki genç reklamcı adaylarından da bu anlamda çok besleniyorum. Türkiye yaratıcılık açısından oldukça iyi durumda. Gelişen iletişim teknolojileri dünyayı küçülttü; insanları birbirlerine yaklaştırdı. İnternet ve sosyal medya bilgiyi paylaşılabilir bir hale getirdi. Çok stratejik olmayan bilgiden söz ediyorum. Dünyanın pek çok yerinden reklam örneklerine ulaşıp değerlendirebiliyorsunuz. Ancak, peşpeşe yaşanan ekonomik krizler, reklam pastasının olması gereken "düşlenen" düzeye ulaşmasını engelledi. Son zamanlarda sizi etkileyen bir reklam kampanyası var mı? Neden? Volkswagen reklamlarını oldum olası beğenirim. Son dönemde “Kalbiniz VW der, modeli aklınız seçer” sloganına sahip kampanya da aynı etkiyi yaptı. Genç dostlarım ise Snickers ve Avea reklamını (bağımlılık) konuşuyor daha çok. Reklam kampanyalarını ödüllendiren birçok kuruluş var, en çok hangisine saygı duyuyorsunuz? Değerlendirmede gerçek kriter sizce nedir? Cannes, Epica saygın yarışmalar. Her törenden sonra çeşitli söylentiler yayılsa da Kristal Elma önemli bir yarışma. Yaratıcılık... Peşi sıra iletişim hedeflerini gerçekleştirmesi, etik açıdan uygunluk, doğru anımsanma... Dijital medya iletişimi alanında danışmanlık yapan firmalar çoğaldı. Markaların bu yönde yardım alması markaya katkı sağlar mı? Kesinlikle. Dijital medya marka ile tüketiciyi daha içten bir biçimde yan yana getiriyor. Marka tüketicisine, tüketici markaya dokunabiliyor. Kampanyalar çok kısa sürede değiştirilebiliyor, geliştirilebiliyor. Marka tüketicisine ismiyle hitap edebiliyor, “senli benli” olabiliyor. Dijital ajanslar tıpkı konvansiyonel ajanslarda olduğu gibi uzmanlıklarını konuşturuyor, yararı artırırken bütçenin etkili kullanımını sağlıyor. Ölçüyor, raporluyor. Ölçülebilen sonuçlar, yeni hedefleri daha ulaşılabilir hale getiriyor. Sizce reklamcılıkta geleneksel yaklaşımlar mı yoksa dijital ortamlardaki yeni yönelimler mi etkili? İletişimin dili ve mimarisi hızla değişiyor. Youtube’un, Facebook’un, Twitter’ın, tablet bilgisayarların, akıllı cep telefonlarının olduğu bir ortamda geleneksel yaklaşımların evrilmesi gerektiğini düşünüyorum. Geleneksel araçlar ortadan kalkmayacak. Evrilecek, yeniden biçimlenecek, yeni işlevler edinecek. Türkiye’deki reklam ajansları yeterince işlevsel mi ve sayıları yeterli mi? İstanbul’daki firmaların bu alanda önde olması diğer şehirler için bir eksiklik mi? Ülkemizde reklam ajansı sayısı ve işlevi açısından bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Yalnızca reklam ajansları değil, reklamcılık sektörünün diğer oyuncuları açısından da... Ancak, tüm Türkiye’nin İstanbul’a “yığılmasını” sorunlu buluyorum. Her anlamda... Reklamcı, reklamveren, medya, çözüm ortakları (medya şirketleri, araştırma şirketleri, dijital ajanslar, halkla ilişkiler şirketleri) İstanbul’a yığılınca, insan kaynağı, para kaynağı ve fırsatlar da yığılıyor. Bu arada, pek çok parlak marka adayı girişim, pek çok parlak reklamcı adayı sahneye çıkamadan kaybolup gidiyor. Bir gazetecilik öğrencisiyken yerel basının ve bölge basınının çokseslilik için önemli olduğunun altını çizmiştik. Halen de öyle düşünüyorum. O zaman da tekelleşme bir tehlikeydi. Şimdi de öyle... Sektörde yeni işe başlayanlara veya reklam dünyasında çalışmayı hedefleyenlere neler tavsiye edersiniz? Hedef olarak tüm dünyayı... Meraklı olmayı, çok okumayı, çok incelemeyi, çok seyretmeyi, çok çalışmayı, çok gezmeyi, yürekli olmayı, hata yapmaktan korkmamayı, denemeyi, yeniden denemeyi, ayırdında olmayı, empati kurmayı, iyi yürekli olmayı; hobilere, sürücü ehliyetine sahip olmayı, kaptanlık sertifikası veya pilotluk brövesi de olabilir, pasaporta, yabancı dillere sahip olmayı, motosiklet ve bisiklet kullanılacaksa kask takılmalı(!). Kısaca tüm dünyayı...


Devamı için tıklayınız ...

Loreal,  “2012 Genç Bilim Kadınlarını Destekleme Bursu” başvuruları başladı. Özgün projeleri olan kadınlar 14 Kasım 2011 tarihine kadar Loreal'in web adresinden burs için başvuruda bulunabilecekler.   Loreal,  değerlendirme sonrası  6 genç bilim kadını seçerek, her birine yıllık  15 bin dolar değerinde burs verecek.   Loreal, Destek Bursu için adaylarda çalıştığı projede bilimsel özgünlük ve araştırmalarının bilime sağlayacağı katkıyı ölçüt alıyor. Bilimsel yetenekleri onaylanmış ve doktora derecesine sahip olan 40 yaşından gün almamış T.C uyruklu tüm genç bilim kadınları burs programına başvurabilecek.   Ülkemizde 2003 yılından bu yana verilmeye başlayan burslarla bu güne kadar 52 bilim kadını desteklendi.
Devamı için tıklayınız ...

Ortalama 5 kişiden birinin internet üzerinden alışveriş yaptığı belirtilerek Türkiye'deki e-ticaret hacminin yüzde 52 oranında arttığı bildirildi.


Devamı için tıklayınız ...

Google Maps'i ticari ortamlarda kullanan web siteleri bu hizmet için artık para ödeyecek. Dünyada en çok kullanılan çevrimiçi harita servisi olma özelliğini taşıyan Google Maps'in Yöneticileri, bu uygulamaya önümüzdeki yıl geçileceğini bildirdi. 1 Ocak itabarıyla , Google Maps API hizmetine erişimde 25 bin harita gösterim sınırını aşan siteler her 1000 görüntüleme için 4 dolar ödeyecekler.


Devamı için tıklayınız ...

RTÜK reklam süreleriyle ilgili yeni bir düzenlemeye gitti. Resmi Gazetenin 2 Ekim tarihli sayısında yayınlanarak yürürlüğü sokulan yeni düzenlemede 1 saat içinde Radyo-TV reklam sürelerinin en fazla yüzde 20 yani 12 dakika olması gerektiğine karar verildi.

Yeni yönetmelikte yüzde 20'ye, program desteklemesi, yayıncının kendi programlarının tanıtımları ve ürün yerleştirme reklamları dâhil edilmedi. Yeni Düzenleme gereği programlar en fazla 6 kere bölünebilecek. Program tanıtımlarının oranı yüzde 5'i yani 3 dakikayı aşamayacak, bant reklamlar ise girişte 10 saniyeden fazla verilemeyecek. Sinema ve televizyon için yapılmış filmler, haber bültenleri ve çocuk programlarının ilk 30 dakikası kesilemeyecek. İlk 30 dakikadan sonra her 30 dakikalık bölüm, en fazla bir kez ve istenilen zamanda kesilebilerek reklam yerleştirilebilecek  

RTÜK reklam süreleriyle ilgili yeni bir düzenlemeye gitti. Resmi Gazetenin 2 Ekim tarihli sayısında yayınlanarak yürürlüğü sokulan yeni düzenlemede 1 saat içinde Radyo-TV reklam sürelerinin en fazla yüzde 20 yani 12 dakika olması gerektiğine karar verildi.


Devamı için tıklayınız ...

En son yazımızda Google Adwords hesabınızı nasıl açacağınızı ve ürünlerinizin reklam kampanyasını nasıl yapacağınızı kısaca anlatmıştık. Bu yazımızda anahtar kelime seçimlerinizi, nasıl yapacağınızdan bahsedeceğiz.

Artık bildiğiniz gibi, Google da arama yapan bir kullanıcıya ancak anahtar kelimelerimiz sayesinde ulaşabiliriz. Bu yüzden anahtar kelimelerimizi seçerken, işimize yaramayan, gereksiz olan kelimelerden kaçınmalıyız. Google reklam metninize uygun, sizi ya da firmanızı temsil eden kelimeleri kullanmanız gereklidir. Anahtar kelime seçimlerinin püf noktalarını ilerleyen yazılarımızda detaylıca inceleyeceğiz. Ama önce, adwords reklamlarına, ilk kez anahtar kelime ekleyecek olan okuyucularımızı aydınlatalım.


Devamı için tıklayınız ...

Tasarımları ve ürün özellikleriyle son yıllarda rakiplerine fark atan yeni bir teknoloji mucidi var; “James Dyson”. Tasarladığı ürünler tüm dünyada 3 milyar sterlinden fazla satan bu sıradışı mucidin ilginç bir yaşam öyküsü bulunuyor. Dyson gelenekçi ve ruhban bir ailenin oğlu olarak 1947’de İngiltere’de Norfolk’ta dünyaya geldi. Shaw Sanat Okulu’nda okuduğu yıllarda ilgisi biçimden dizayna kaymaya başladı. Herşeyi farklı yapma eğilimdeki bu inatçı çocuk, eğitimine Kraliyet Sanat Koleji’ne devam etti. İlk iş yeri olan Rotork Mühendislik’te yine ilk tasarımı olan Sea Truck (Deniz Kamyonu)’a imza attı. Dyson’a göre çaresizlikler parlak fikirlerin fitili gibiydi, bu yüzden ayakları çamura saplanmış bir el arabası tam bir hüsranken, ayak kısmına yerleştirilmiş şişmiş bir top daha cazipti. Bu nedenle toplu el arabası “Ballbarrow”u tasarladı. Ardından suda ve karada 64 kilometre hızla gidebilen Whellboat’ı ve hızlı suya indirme aracı Trolleyball’ı. James Dyson’un başına elmanın düştüğü an ise 1979 yılında çok para vererek satın aldığı son teknoloji ürünü elektrik süpürgesinin çekmediğini gördüğü andı. Dyson süpürgenin torbasını değiştirmesine rağmen istediği emiş gücüne ulaşmadığını görmüştü. Meraklı yapısıyla süpürgenin içine bakma ihtiyacı hissetti ve süpürgenin içindeki gözenekleri tozun tıkadığını fark etti. Dyson kendisini, icadından bu yana asla tam bir performans sergileyemeyen elektrik süpürgesini yeniden tasarlamaya adadı. Mükemmeli yakalayana kadar birçok prototip üretmesiyle ünlü Dyson, kereste fabrikasında tanık olduğu tozun siklonlarla atılması yöntemini süpürgede uyguladı. İçine karton bir siklon yerleştiren Dyson, süpürgenin emiş gücünü artırdığını fark etti. Bu dünyanın “ilk torbasız elektrik süpürgesi”ydi. Ancak heyecenlı Mucit, hem elektrik süpürgesi hem de torbasını üreten dev şirketlere teknolojisini satmayı başaramadı. Büyük borç batağı içinde tek başına mücadele veren Dyson’a sonunda Japon Apex Inc. adlı firma inanarak sözleşme imzaladı. Dyson’un kendi adını taşıyan Dyson DC01'i üretmesi tam 15 yılına mal olmuştu. 5.127 prototipi yapılan Dyson DC01, piyasaya sürüldüğü yıl İngiltere’de en çok satılan elektrik süpürgesi olma unvanını kazandı. Dyson, kötü tasarımları adeta özüne döndürüyor, gerçek işlevini kazandırıyordu. Örneğin iyi kurutmayan bir el kurutma makinesinin hızını ve işlevini artırıyor, yepyeni bir tasarım harikasına dönüştürüyordu. Yine son derece dikkat çeken başka bir tasarımı ise pervanesiz fan Air Multiplier. Tasarımı ve teklonojisi büyük ses getiren fan Air Multiplier çevresindeki havayı çoğaltarak, dışarıya kesintisiz ve pürüzsüz bir hava akımı yayıyor. Halka şeklinde bu icat, kendi kategorisinde bir ilk olma özelliği taşıyor. Her yıl adına verilen Dyson ödülleri, genç tasarımcı ve mühendisleri heyecanlandırırken İngiltere’de her 3 evden biri O’nun ürünlerini kullanıyor.


Devamı için tıklayınız ...