Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Mehmet Sobacı, reklam sektöründe çalışmak isteyen gençlere yürekli olmayı, vazgeçmemeyi tavsiye etti. Reklamcılık ve Halkla İlişkiler bölümünde ders veren Mehmet Sobacı, reklam şirketlerinin şehir olarak İstanbul’da yapılanmasına tepki göstererek, bu durumun başka şehirlerdeki fırsat ve insan kaynaklarını yok ettiğini vurguladı. Sobacı, dijital medyayı reklamcılık dünyasının çağa uyumu olarak gördüğünü ve etkisini klasik yöntemlere göre daha çabuk gösterdiğini belirtti. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Mehmet Sobacı’yla reklam dünyası hakkında konuştuk. Sayın Sobacı, klasik bir soruyla başlayalım. Reklamın iyisi kötüsü gerçekten yok mudur? Olmaz olur mu? Reklamın iyisi, kötüsü vardır. İletişim hedefini gerçekleştiren ya da ıskalayan reklamlar vardır. Etik açıdan iyi ve kötü reklam vardır. Mesleğin gelişim seyri açısından iyi ve kötü reklam vardır. Reklam ve iletişim danışmanlığı alanlarında dünyadaki gelişmeleri takip ediyor musunuz? Sizce Türkiye hangi noktada? Elimden geldiğince gözümü kulağımı açık tutmaya çalışıyorum. İletişim stratejilerini, iletişim kanallarını, yeni kanalları görmeye, anlamaya çalışıyorum. Çevremdeki genç reklamcı adaylarından da bu anlamda çok besleniyorum. Türkiye yaratıcılık açısından oldukça iyi durumda. Gelişen iletişim teknolojileri dünyayı küçülttü; insanları birbirlerine yaklaştırdı. İnternet ve sosyal medya bilgiyi paylaşılabilir bir hale getirdi. Çok stratejik olmayan bilgiden söz ediyorum. Dünyanın pek çok yerinden reklam örneklerine ulaşıp değerlendirebiliyorsunuz. Ancak, peşpeşe yaşanan ekonomik krizler, reklam pastasının olması gereken "düşlenen" düzeye ulaşmasını engelledi. Son zamanlarda sizi etkileyen bir reklam kampanyası var mı? Neden? Volkswagen reklamlarını oldum olası beğenirim. Son dönemde “Kalbiniz VW der, modeli aklınız seçer” sloganına sahip kampanya da aynı etkiyi yaptı. Genç dostlarım ise Snickers ve Avea reklamını (bağımlılık) konuşuyor daha çok. Reklam kampanyalarını ödüllendiren birçok kuruluş var, en çok hangisine saygı duyuyorsunuz? Değerlendirmede gerçek kriter sizce nedir? Cannes, Epica saygın yarışmalar. Her törenden sonra çeşitli söylentiler yayılsa da Kristal Elma önemli bir yarışma. Yaratıcılık... Peşi sıra iletişim hedeflerini gerçekleştirmesi, etik açıdan uygunluk, doğru anımsanma... Dijital medya iletişimi alanında danışmanlık yapan firmalar çoğaldı. Markaların bu yönde yardım alması markaya katkı sağlar mı? Kesinlikle. Dijital medya marka ile tüketiciyi daha içten bir biçimde yan yana getiriyor. Marka tüketicisine, tüketici markaya dokunabiliyor. Kampanyalar çok kısa sürede değiştirilebiliyor, geliştirilebiliyor. Marka tüketicisine ismiyle hitap edebiliyor, “senli benli” olabiliyor. Dijital ajanslar tıpkı konvansiyonel ajanslarda olduğu gibi uzmanlıklarını konuşturuyor, yararı artırırken bütçenin etkili kullanımını sağlıyor. Ölçüyor, raporluyor. Ölçülebilen sonuçlar, yeni hedefleri daha ulaşılabilir hale getiriyor. Sizce reklamcılıkta geleneksel yaklaşımlar mı yoksa dijital ortamlardaki yeni yönelimler mi etkili? İletişimin dili ve mimarisi hızla değişiyor. Youtube’un, Facebook’un, Twitter’ın, tablet bilgisayarların, akıllı cep telefonlarının olduğu bir ortamda geleneksel yaklaşımların evrilmesi gerektiğini düşünüyorum. Geleneksel araçlar ortadan kalkmayacak. Evrilecek, yeniden biçimlenecek, yeni işlevler edinecek. Türkiye’deki reklam ajansları yeterince işlevsel mi ve sayıları yeterli mi? İstanbul’daki firmaların bu alanda önde olması diğer şehirler için bir eksiklik mi? Ülkemizde reklam ajansı sayısı ve işlevi açısından bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Yalnızca reklam ajansları değil, reklamcılık sektörünün diğer oyuncuları açısından da... Ancak, tüm Türkiye’nin İstanbul’a “yığılmasını” sorunlu buluyorum. Her anlamda... Reklamcı, reklamveren, medya, çözüm ortakları (medya şirketleri, araştırma şirketleri, dijital ajanslar, halkla ilişkiler şirketleri) İstanbul’a yığılınca, insan kaynağı, para kaynağı ve fırsatlar da yığılıyor. Bu arada, pek çok parlak marka adayı girişim, pek çok parlak reklamcı adayı sahneye çıkamadan kaybolup gidiyor. Bir gazetecilik öğrencisiyken yerel basının ve bölge basınının çokseslilik için önemli olduğunun altını çizmiştik. Halen de öyle düşünüyorum. O zaman da tekelleşme bir tehlikeydi. Şimdi de öyle... Sektörde yeni işe başlayanlara veya reklam dünyasında çalışmayı hedefleyenlere neler tavsiye edersiniz? Hedef olarak tüm dünyayı... Meraklı olmayı, çok okumayı, çok incelemeyi, çok seyretmeyi, çok çalışmayı, çok gezmeyi, yürekli olmayı, hata yapmaktan korkmamayı, denemeyi, yeniden denemeyi, ayırdında olmayı, empati kurmayı, iyi yürekli olmayı; hobilere, sürücü ehliyetine sahip olmayı, kaptanlık sertifikası veya pilotluk brövesi de olabilir, pasaporta, yabancı dillere sahip olmayı, motosiklet ve bisiklet kullanılacaksa kask takılmalı(!). Kısaca tüm dünyayı...

Arşiv

Etiketler