Geçenlerde gördüğüm bir haberde, Tacikistan Devlet Başbakanı İmamali Rahman’ın, ülkedeki tüm şirket ve mağaza isimlerinin ‘Tacikçe’ olmasını istediğini okudum. Aynı uygulama Fransa’da da yapıldığı için hiçbir şirket ya da mağaza tabelasında farklı dilde bir yazı ile karşılaşılmadığını biliyorum. Fransızlar; dillerine sahip çıkmak ve anadilleri olan Fransızcanın, başka dillerle karışıp ortaya karma bir dil çıkmasını önlemek adına, yabancı dilde yapılan tüm reklam faaliyetlerini ve kurum, kuruluş isimlerini yasakladı. Farklı etnik kökenlere sahip dünya insanının bu tutum içine girmesi; hem kendi dilinin gelişmesine hem de kendini ifade etmeye yarayan anadilinin yozlaşmamasına neden oluyor. Tacikistan ya da Fransa bu uygulamayı yaparken, Türkiye’nin bu konuda bir çalışma yapmayışı beni düşündürüyor. Bu tarz bir çalışmaya en çok ihtiyaç duyan toplumlardan biri olan Türkiye, sadece reklam panoları veya mağaza tabelalarıyla değil, restoranlardaki yemek listelerine kadar İngilizcenin içine batmış bir memleket olma yolunda ilerliyor. Turizm açısından sıkça ziyaret edilen bir ülke olmamızın, ülkemizi ziyarete gelen turistlerle daha iyi iletişim kurabilmemizin; İngilizceyi kullanma sıklığımızla doğru bir orantı içinde olduğunu göz ardı etmiyorum fakat gittiğim her lokantada ya da spor merkezinde Türkçe kelimelerden çok İngilizce kelimelerin olduğunu görmek beni rahatsız ediyor. Bazen işin boyutu komik noktalara da varmıyor değil. Osmanlı Kültüründen bu yana gelen Türk yemeklerinin İngilizceye çevrilmeye çalışılması ve yemeğin adının tam karşılığının olmayışı, işletmeleri oldukça komik bir durumun içine düşürüyor. Evrensel dil olan İngilizceye karşı değilim hatta dünya ile ekonomik, siyasi ya da ticari faaliyetlerin her alanında kullanmak zorunda olduğumuz bir dil olduğunu da biliyorum ama gerekli olmadıkça başka dillerin Türkçe’nin önüne geçmesine karşıyım. Özellikle reklam sektörü adına yapılan çalışmalarda karşıma çıkan: “Herkes okey mi?”, “Sinirlenmeye gerek yok, relax” gibi reklam afiş metinlerinin olması, güzel Türkçemizi yozlaştırdığına ve metin yazarlarının bu yozlaşmayı hiç önemsemediğine bir işarettir. Eğer Türkiye’de bir Türk markası tanıtıyorsan, bu markanın reklam kampanyasında Türkçe’nin dışında kelimelerin geçmesi; o markanın vizyonunu yansıtmayacağı gibi tanıtımı için de yetersiz olacaktır. Bu sebeple Türkiye, tıpkı Fransa’nın yaptığı gibi yabancı kelimeler kullanmadan; tabelasını, yemek listesini ve reklamını yapmalıdır. Araya farklı dillerden kelimeler girmesi, Türkçemizin zamanla yozlaşıp kaybolmasına neden olduğu gibi tanıtılan materyalin de yeterince anlaşılamamasına sebep olur. Rusça’nın üstünlüğünden kurtulmak isteyen Tacikistan’da başlayan dil faaliyetleri; Fransızca, Almanca ve en çok da İngilizcenin sıklıkla kullanıldığı Türkiye’de de yapılmalı diye düşünüyorum. Anlatmak, tanıtmak ya da iletişime geçmek için oldukça zengin bir dile sahip olduğumuzu unutmayıp, reklam metinlerimizi ya da işletme tabelalarımızı Türkçe kelimeler kullanarak daha iyi ifade edebileceğimizi düşünüyorum. Bence bu karmaşıklığın bitmesi için yapılacak en güzel şey, yabancı dil kullanılarak yapılan tüm faaliyetlerin yasaklanması olacaktır.