Marketing Türkiye'nin peşine düştüğü; "Türkiye'nin marka yüzü kim olacak?" sorusuna; Kıvanç Tatlıtuğ, Azra Akın, Tülin Şahin, Cem Yılmaz, İvana Sert ve Hülya Avşar gibi farklı isimler cevap olarak verilirken, ben bu sorunun cevabına farklı bir açıdan bakmaya çalışacağım.
Bir ülkeyi markalamak, bir ürünü markalamaktan çok daha zor olduğu için, öncelikle tüketicinin ülke hakkında neler bildiğini ya da neler düşündüğünü, 'Türkiye' deyince aklına neler geldiğini analiz etmemiz gerekli. İngiliz marka uzmanı Deb Tate'in yorumuna göre: Türkiye denilince akla; İstanbul, kırmızı bayrak üstünde ay yıldız, tatil ve erkekler için de futbol gibi ufak bilgilerden oluşan bilgiler geliyormuş. Bu kadar ufak bilgi ve bu denli az tanınma ile marka olunamayacağını düşünüyorum.
İşte bu yüzden Türkiye, önce reklam tanıtımlarıyla bilinirliğini arttırıp daha sonra marka olma yolunda ilerlemelidir. Uluslararası reklâmlarımızın sergilendiği şu günlerde; birçok tarihi eseri ve doğa güzellikleriyle Türkiye, uluslararası pazarda kendini tanıtmaya çalışırken; Kız Kulesi'nden, Peri Bacalarına, İstanbul Boğazı'ndan, Saat Kulesi'ne kadar ülke sembolü haline gelmiş yapılarını göz önüne seriyor. Zaten en önemli sorulardan biri olan: "Neyinizle tanınmak istiyorsunuz?" sorusunun cevabını Türkiye çoktan cevaplamış görünüyor. Ülke tanıtımlarında en önemli faktörlerden biri; o ülke ya da kentin simgesi olmuş bir yapıdır: Paris'in Eiffel Kulesi ya da Amerika'nın Özgürlük Heykeli bu tanıma verilebilecek en güzel cevaplardandır. Eğer gösterişli bir sembolünüz yoksa bir olimpiyat ya da uluslararası bir organizasyona ev sahipliği yapmış olmalısınız ki, dünya çapında tanınırlığınız artsın. Neyse ki Türkiye birbirinden güzel ve değerli yapılara, turizm açısından önemli kaynaklara sahip bir ülke. Eğer bu güzellikleri doğru bir stratejiyle yansıtabilir, gerçekliğin dışına çıkmadan, özgün bir şekilde reklâmlaştırabilirsek işte o zaman markalaşma yolunda büyük bir adım atmış oluruz.
Ülke reklamı yaparken; iletmek istediğiniz mesajı hedef kitleye nasıl verdiğiniz çok önemlidir. Marka Uzmanı Deb Tate, ülke ve şehir markalaştırma konusunda kendi ülkesinden örnekler vererek konuya açıklık getiriyor: İngiltere'nin Nottingham kenti, Robin Hood'un yaşadığı yer olarak bilindiğinden, kentin loogosunda Robin Hood'a yer verildiğini söylüyor. Daha sonra bu logonun değiştirilip 'N' harfi içinde Robin Hood resmi yapılmış fakat logo kent vizyonuna bir şey katmadığı için Nottingham tanıtımları olumsuz sonuçlanmış. İşte bu yüzden bir ülke ya da şehir markalanırken önemli olanın logo ya da slogan değildir. Burdan yola çıkarak diyebilirim ki; ülke tanıtımında ünlü bir yüzün marka olarak kullanılması da sağlıklı bir sonuç vermeyebilir. Türkiye'nin marka yüzü olmaya aday olan ismin, çok detaylı incelenmesi gerektiğine inanıyorum. Bizim ülkemizde çok sevilen bir kişi, dünya ülkeleri tarafından tanınmıyor ya da kabullenilmiyor olabilir. Belki de dünyada bıraktığı izlenim, bizdeki kadar olumlu olmayabilir. Her şey bir tarafta dursun, bir ülke tanıtımı için; logo, slogan ya da ünlü bir yüzün yeterli olmayacağı fikrindeyim. Önce kendi alt yapımızı oluşturarak birer birer tüm şehirlerimizi markalaştırıp daha sonra tüm ülkeyi markalaştırabileceğimize inanıyorum.