Apple Computer’ın kurucu ortağı. Evinin garajından; 4000 çalışanlı, 2 Milyar dolarlık şirkete uzanan bir başarı hikayesinin kahramanı… Evlatlık olarak verildiği ailesiyle başlayan hayat hikayesi, 17 yaşında üniversiteye başlamasıyla devam eder. 6 ay sonra bırakmaya karar verdiği okulu, hayatının ilk dönüm noktasını oluşturur. Seçmeli ders olarak aldığı Kaligrafi (güzel yazı yazma sanatı) dersinin, ilerde yapacağı macintosh’un, özgün olmasını sağlayacağını nerden bilebilirdi ki? Bildiğiniz üzere, mac’in Windows işletim sisteminden en önemli farkı, farklı yazı tipleridir. Üniversiteyi bırakıp, sadece ilgi duyduğu seçmeli derslere giren jobs, kara kara ne yapacağını düşünürken, o yıllardaki yakın arkadaşı Steve Wozniak ile ailesinin araba garajında Apple’ı kurdu. Apple’ı kurduklarında sadece 20 yaşındaydılar… Araba garajında başlayan hikayenin 4000 çalışanlı, 2milyar dolarlık bir şirkete dönüşeceğini nerden bilebilirlerdi ki? Kendisinin de söylediği gibi: “noktaları ileriye bakarak birleştiremezsiniz, sadece geriye bakarak birleştirebilirsiniz”. Noktalar 20 yaşındayken birleşmiyordu, 30 yaşına gelip, Apple’ı en çok kazanan şirketler arasında gördüklerinde, noktalar birleşmeye başlamıştı. Tabi serüveni buraya kadar değildi! Kendi kurduğu şirketten, ortağının sayesinde kovulmasıyla; hayatında yeni bir dönem daha başlamış oldu. Bugünlere getirdiği, kurucusu olduğu şirketten fikir ayrılıkları nedeniyle kovulmuştu. Ne yapacağını bilmez bir halde düşünürken, yaptığı işi çok sevdiğini, hayallerinin peşinden gitmesi gerektiğini düşündü. Kendisinin de söylediği gibi : “ bazen hayat kafanıza bir tuğlayla vurur, sakın inancınızı kaybetmeyin”. İnancını kaybetmedi, hayatının en kötü anlarında bile, kendi kendini hayata bağladı. Birçoğumuzun üstesinden gelemeyip, buraya kadarmış diyeceği anlarda; o, yılmadı, yola devam etti. Next ve Pixar şirketlerini kurdu. Belki de Apple’dan kovulmasaydı, dünyanın en iyi animasyon stüdyosu Pixar’ı tanıyor olamazdık değil mi? Toy Story (Oyuncak Hikayesi) animasyon filmini hepimiz hatırlarız. İşte bu harika film, Steve Jobs’ın sayesinde hayatımıza girdi. Apple’dan kovulduğunda, hala noktaları birleştiremiyordu, ama kurduğu şirketlerin başarısını görünce, noktalar tekrar birleşmeye başlamıştı. Bir zamanlar anlaşamadığı ortağı da görmüştü bu başarıları ve Apple firması, Jobs’ın yeni şirketlerini, bünyelerine almak istediler. Apple ile yeniden kucaklaşma vakti gelmişti. Bu sayede bizlerde: iphone, imac ve ipod ile kucaklaşacaktık. Teknolojiyi, şekle uyduran adam 2004 yılında pankreas kanseri teşhisiyle, Apple’ın yöneticiliğine ara verdi. “pankreas vücudumun neresinde, onu bile bilmiyordum, hastalığım sayesinde öğrenmiş oldum” diyerek, her zamanki gibi hayata sıkı sıkı sarıldığını, bize anlatmış oldu. Tam her şeyi atlattı derken, 2011 yılında tekrar nükseden hastalığı, onu bu kez bırakmadı. İnsanoğlu, dünya üzerindeki sayılı dehalardan birini daha kaybetti… Steve Jobs’ın Stanford Üniversitesindeki konuşmasından aklımda kaldığı kadarıyla söyleyebilirim ki: hayatta hiçbir şey son değildir, her son, yeni bir başlangıcı getirir. Şimdi baktığımızda göremediğimiz hayat resmimizi, yıllar sonra geriye baktığımızda daha rahat görebiliriz. Hayatımız boyunca öğrendiğimiz en ufak bir bilgi bile, bir gün bir yerde bize lazım olacaktır. Karamsarlığa düşmek yerine, her zaman hayata sıkı sıkıya bağlanmak gereklidir. En önemlisi de: yapmaktan keyif aldığınız işleri yapmanızdır. En son ne zaman, kendinize ve sevdiklerinize vakit ayırdığınızı düşünün. Hayat koşuşturması, iş stresi derken neleri ihmal ettiğinizi tekrar bir düşünün. O, hep sevdiği işin peşinden koştu, neyi sevdiğini bulana kadar bu koşuşturma devam etti. Sizlerde sevdiğiniz, yapmaktan keyif aldığınız işi bulana kadar, yılmayın, pes etmeyin. Noktalar, şu an baktığınız yerden birleşmiyorsa da, yıllar sonra birleşen noktaları görmeniz dileğiyle…

Arşiv

Etiketler