Görsel sanatlar insanların her zaman ilgisini çekmiştir. Neredeyse yüz yıldır sinema da insanların ilgisini çekmektedir. Zaman zaman bu ilgi dağılmış olsa da günümüzde sinema cazibesini korumakta ve bu da reklam verenlerin dikkatini çekmektedir.
Dünya tarihinde çekilen ilk reklam filmi Broadway'de bir açık hava sinemasında gösterilen "Admiral Sigaraları" nın reklamıdır. "Back Projection" yöntemiyle gösterilen bu film, reklamcılık sektörünün ve hitap etmek istediği kitlelerin görüntülü reklam macerasının başlangıcı olmuştur. Yani bu gün televizyonlarımızda izlediğimiz reklamların tarihi, insanlığın sinema ile tanışmasından neredeyse iki yıl sonra gerçekleşmiştir.
Türkiye'de ise Güven Sigorta, Cemil Akar (Radyolin), Kerem Pertev ve Rıdvan Umay gibi birkaç istekli ve girişimci kişinin, desteğiyle reklamcılık sinema sektörüne dahil olmuştur. Daha sonra, "Filmar" isimli firmanın kurucusu Prof. Dr. Vedat Ar ve Kemal Baysal gibi isimlerin bu alanda yapmış oldukları kaliteli ve titiz çalışmalar ile halk reklam filmlerine ilgi göstermiş ve televizyon reklamcılığının önü açılmıştır.
İlhan Arakon, Haluk Durukal ve Galip San'ın sahip olduğu ADS film ajansı reklam filmleri de yapmaya başlamıştır. 1949'da AND Film'de canlı resim tekniğini ilk kez uygulayan Yüksel Ünsal, 1960'da Vedat Ar ile birlikte Vog-Bal firması adına yaptıkları bir çalışma ile canlı resimlere reklam alanında yer vermişlerdir. 1961'de Yüksel Unsal, Mehmet Muhtar ve Kemal Baysal tarafından ilk renkli reklam filmleri üretilmiştir. Günün koşullarında renkli film banyo ve kopya işlerinin Türkiye'de yapılamaması ve yurt dışında yapılması aşamasında zorluklar bulunsa da o yıllarda bazı bankalar ile değişik kurum ve kuruluşlara renkli reklam filmleri yapılmıştır. Bu dönemden sonra çok sayıda karikatürist ve sanatçının yoğun çabalarıyla canlı resim reklam filmlerinde bir hareketlilik olmuş, sektör yavaş yavaş hareketlenmeye başlamıştır.
1972'de televizyonun reklama açılması ve özellikle 1976'da televizyonların renklenmesi ile görsel reklam sektörü kendini bambaşka bir boyutta bulduysa da sinema reklam mecrası olarak halen önemini korumaktadır.
Bir kere sinemaya giden insanlar, belirli bir tüketim gücü olan ve beğenileri sonucu tercih ettikleri filmlere giden kişilerdir. Öyle ise aynı filme gitmiş kişileri net olmasa da tüketim eğilimleri benzer diye sınıflandırabiliriz. Bu da reklam için hedeflenen kitleye tam isabettir. Bir ikincisi sinema reklamları izlenmesi neredeyse zorunlu reklamlardır, öyle evde televizyon başında olduğu gibi istenmediğinde zaplanarak değiştirilemez.
Olumlu bu yönlerinin yanı sıra, sinema reklamı hazırlamak hem maliyeti yüksek hem de güç bir iştir. Sinema reklamı farklı, teknik açıdan kaliteli ve içerisine yerleştirileceği film ve sinema salonuna uygun olmak zorundadır. Çünkü izleyicinin kendi para ve arzusuyla seyredip zevk almadığı veya sıkıldığı bir reklam filmi hem oynatılan sinemaya hem de reklam verene yarardan çok zarar getirebilir.
Bunların yanı sıra reklam filmlerinin süreleri de reklamın can sıkmaması açısından önemlidir. Çağımız hız çağı. Televizyonlarda her biri 15 ila 230 saniye arasında değişen reklam filmlerinin bir kaçının üst üste gösterilmesine bile dayanamayan, hemen bir başka kanala geçen izleyici sinema salonlarında bir an önce izlemek için geldiği filmi beklerken dakikalarca reklam filmi izlemek zorunda kaldığında bu ters etki yapabilir.
Sinema reklam sürelerini reklam veren ve hedef kitle açısından ayrı ayrı ele almak gerekir. Dünyada ve Türkiye'de sinema sektörünün hızla büyümesi, yeni, kaliteli, izlenme oranları yüksek filmlerin yapılması ve buna paralel olarak ülkemizdeki sinema salonlarındaki artış, sinema seyircisini cezp etmektedir. Öyle filmler var ki vizyonda kaldığı kısa bir süre içinde milyonlarla buluşabiliyor. Bu ve yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden, ek olarak reklamların kolay ölçümlendirilmesi, hatırlanma oranlarının yüksekliği gibi sebeplerle her geçen gün daha fazla reklam verenin dikkatini çeken sinema reklamcılığı daralmaktadır. Yıl içerisinde gösterime girecek film sayısı ve gösterileceği salon sayısı belli iken reklam veren firmaların sayısında ki artış elbette ki reklam sürelerini uzatmaktadır. İzleyici de zaman zaman yarım saati bulan reklam sürelerinden doğal olarak şikayetçi olmaktadır. Belki de belli bir süre ayırdığı sinema etkinliği için, gittiği sinema salonunda filmin başlamasından önce yarım saat reklam seyretmek izleyiciyi hoşnut etmemektedir.
Belki de tüm bunlar, televizyonda ki reklam ile ilgili yayın süreleri kurallarına uyulmadığında RTÜK uygulamalarında olduğu gibi, sinema reklamlarının da tam denetlenir olmasıyla daha düzenli olabilir.