Luke Sullivan’ın, “Satan reklam yaratmak” adlı kitabında geçen bu cümle reklamların yaratıcılığa dayanması gerekliliği ancak aynı zamanda da bir ürün olduklarını vurgulayan çok anlamlı bir cümledir: “Reklam, yarı yarıya sanattır; diğer yarısı iştir ve her iki yarı için de teslim tarihi diye bir şey söz konusudur.” İşin teslim tarihi elbette ki reklam veren ile ajans arasındaki anlaşma şartlarına bağlıdır. Etik olan, iki tarafın da karşılıklı anlaşma şartlarına uymasıdır. Reklam iştir, çünkü kuralları vardır ve bu kuralların uygulanıp uygulanmadığı sadece profesyonel özdenetim mekanizmaları olan dernekler ya da diğer oluşumlar tarafından değil, yasalar tarafından da denetlenir. Reklamlar iştir çünkü belli üretim aşamaları vardır. Bir fikirden doğar ve görsel ya da yazılı nesnelere dönüşürler. Reklamlar iştir çünkü markaların pazarlama faaliyet ve stratejilerinde kilit roller üstlenirler. Reklamlar iştir çünkü birçok kişi tarafından organize şekilde üretilirler. Reklamlar iştir ve dolayısıyla disiplin ve ciddiyet gerektirir. Her reklam bir iştir ama her reklam üst düzey bir sanat ürünü değildir, olmak zorunda mıdır? Bu reklamı yapılan markaya, ürüne, pazarlama stratejisine, hedef kitleye, mecraya göre değişir. Sanat, en bilinen tanımı ile hayal gücü ve yaratıcılığın dışa vurulmuş halidir. Reklamın sanattır, çünkü yukarıda değindiğim gibi, yaratıcı zihinlerin fikirlerinden üretilir. Reklamlar, sadece bir marka logosundan, slogandan, ürün görselinden ya da ürünü anlatan bir filmden, metinden, birim fiyatından ya da indirim oranından ötede, markaları konumlandıran, onlar adına hedef kitlelerine mesajlarını ileten ifade biçimleridir. Reklamlar sanattır çünkü hayal gücünden beslenirler. Reklamlar umut verir, reklamlar eğlendirir, düşündürür, bilgilendirir, yönlendirir ve reklamlar farklılık hissettirir. Reklamların kısa algılama süreleri içerisinde, ele aldıkları ürünü en iyi şekilde anlatmaları gerekir. Üretilmeleri süreci her ne kadar profesyonel bir disiplin gerektirse de, yasalar ve etik kurallar ile sınırlanan çerçeveleri olsa da, reklamlar hedef kitlelerde duygular üretmeye yönelik çalışmalardır. Sadece satın alma davranışı uyandırmaktan öte, bağlılık yaratmak, özel hissettirmek, ürün – hizmet ve markaları anlamlandırmak, zaman zaman farklı hayali dünyaların kapılarını aralamak amacı taşırlar. Reklamlar her zaman duygu uyandırma misyonu taşırlar mı? Evet, taşırlar çünkü tüketimin kendisi dahi duygulardan beslenen bir davranışlar toplamıdır.Ve reklam sanattır, hedef kitlenin karşısına çıkana kadar sancılı bir süreçten geçer ancak genellikle kısa süreler boyunca tüketicilerle buluşur. Çok basitmiş gibi görünen en yalın reklamlar dahi, tüketicilerin hafızasını uzun süre meşgul edebilir, zihinlerde yer edecek bir ustalık örneği olabilirler. Hangi yönü ağır basarsa bassın, reklamların ortak özelliği bir ekip tarafından üretilen kolektif ürünler olmalarıdır. Üretim süreçlerinin her aşamasında ciddi çalışmalar ve farklı uzmanlıklar gerektirirler. Bu anlamda da diyebiliriz ki yaratıcı ve üretici zihinlerin bir arada çalıştığı ajanslar hem ürün – hizmet, hem de sanat üretirler. Kendisini ve/veya markasını pazara tanıtmak, hatırlatmak ya da benimsetmek isteyen küçük ya da büyük işletmeler de, kendilerini en doğru şekilde pazarlayacak olan bu ajanslarla çalışmak durumundadır.