Ülkemizde Reklamcılık sektörü ekonominin dışında değil, tamamen ekonominin genel konumuna paralel seyreden bir sektördür. Bu sebeple, bir ekonomik dar boğaza girildiği anda ilk darbeyi bu sektör yemektedir. Ve bu tam bir kısır döngüdür. Zira bu sektör sadece kendisinin ekonomik olarak yarattığı değerle değil, ekonomiye sağladığı itici güç ile Türkiye için çok önemlidir. Çünkü çalışmaları ile diğer sektörleri hareketlendirme potansiyeline sahiptir. Tanıtım aslında üretici firma için bir yatırımdır fakat harcama olarak algılandığı sürece geri dönüşü çok zordur. Bu tip çalışmaları bir yatırım olarak görüp sürekli ve tutarlı bir şekilde devam ettiren şirketlerin kazancı daha yüksek olacaktır. Türkiye’de tanıtım yatırımlarının oranı aslında oldukça düşüktür. Çünkü önemli olan bu yatırımları milyar dolar olarak telaffuz etmek değil, bu rakamın GSMH’ya oranını yükseltmektir. Batı ekonomilerinde ya da gelişmiş ülkelerde yüzde 1,5–2 civarında olan tanıtım yatırımlarının oranı Türkiye’de bugün binde 4 civarındadır. Türkiye’de bu oran yüzde 1’lere çıktığı andan itibaren sadece bu sektör değil, tüm ülke ekonomisi kazanacaktır. Türkiye'de kişi başına tanıtım harcamasının yaklaşık 20 euro olduğunu ancak bunun pek çok Avrupa ülkesinin gerisinde olduğunu belirtmeliyiz. Örnek verecek olursak, ortalama olarak kişi başı tanıtım harcamasının Yunanistan'da 230 euro, Almanya'da ise 244 euro civarında olduğunu söyleyebiliriz. Sektör içinde Türkiye’de ilk 10–15 firma, bu tip yatırımlarının yaklaşık %40'ını temsil ederken, ilk 10'da 6 firmanın küresel marka olması yerel markalarımızın cesaretlendirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Türkiye'de 2006 verilerine göre; 24'ü ulusal, 76'sı kablo, diğerleri bölgesel ve yerel olmak üzere 340 televizyon kanalı, 34 ulusal gazete ve düzenli tanıtım alan 250 dergi bulunmaktadır. 2006'da 14 bin firma 17 bin marka için bu tip çalışma yaparken tam hizmet veren reklam ajansı sayısı 100'ü bulmaktadır. Reklamcılık Sektöründe yer alan mecralardan söz edecek olursak; Dergiler Türkiye’de diğer batı ülkelerine nazaran daha az kullanılan bir reklam mecrasıdır. Neden olarak, dergilerin okunma oranı ve okuyucu katsayılarının çok düşük olması ve bu nedenle de TV ve gazete gibi mecralara göre kişi başına ulaşım maliyetlerinin çok yüksek olmasını gösterebiliriz. Dergiler ülkemizde ancak hedef kitleler net bir şekilde belli olduğunda, üst gelir gruplarına yönelik ürün – hizmet sunulacağı zaman veya diğer mecralara destek amaçlı kullanılabiliyor. Radyo ise reklam sektörü içinde hâlâ tam olarak değeri anlaşılamamış ve bu nedenle yeterince etkin kullanılamayan bir mecra. Türkiye bir TV ülkesi olduğuna ve eğitim düzeyi ile paralel olarak yakın gelecekte de bunun değişmesine yönelik bir belirti olmadığına göre televizyon radyo üzerinde baskın olmaya devam edecektir. İnternet reklamcılığı bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla büyümektedir. Teknolojinin gelişmesini takiben büyüyen bu mecra özellikle Gsm şirketleri, bankalar ve otomotiv şirketleri tarafından tercih edilmektedir. Üst gelir ve eğitim grubuna ulaşma özelliği ve interaktivite avantajı nedeniyle tercih edilen bu mecranın, Ülkemizde bu alanda yapılan harcamayı kesin olarak belirleyen bir ölçümleme olmaması nedeniyle ne kadar büyüdüğü tam olarak bilinmemektedir. Ülkemizde en hızlı gelişen mecralardan biri de Açıkhava reklamcılığıdır. Sebebi Türkiye’de outdoorun ancak anlaşılmaya başlanması ve modern uygulamaların yeni yeni hayata geçirilmesidir. Son yıllarda Açık hava tanıtımları yapan şirketlerin birçok yeni ve yaratıcı uygulamayı ülkemize getirmesiyle bu mecra sektör içinde hızla büyüme göstermektedir. Reklamcılık sektöründe, İnternet ve Açık hava reklam mecraları hızla büyürken, radyo ve dergilerin sektör açısından değeri tam anlaşılamamışken, Türkiye’de bu gün ve gelecekte basın ve televizyon ağırlığını koruyacaktır. Basını finans sektörü başta olmak üzere açıklama yapmaya ihtiyacı olan sektörler kullanmaktadır. Çünkü tv ye oranla bilgi verebilme ve anlatabilme imkânı daha fazladır. Bunun yanı sıra tüketim söz konusu olduğunda televizyon daha ilginç olabilmektedir. Türkiye’de tanıtım sektöründe dünya standartları kullanılmaya başlandığı andan itibaren tanıtım mecralarında da daha rasyonel bir kullanım söz konusu olacaktır. Reklam sektörü, Türkiye’nin AB'ye girmesiyle birlikte daha geniş bir coğrafyaya ve neredeyse 500 milyonluk bir pazara sahip olacaktır. Bu sebeple AB’ ye uyum sürecinde bu sektör içerisinde yer alan şirketlerin dışarıya açılması ve iyi ilişkiler içerisinde olması istenmektedir. Ayrıca Türkiye tanıtım konusunda pek çok AB ülkesinden daha ileri noktada olduğunu kanıtlamış bir ülkedir. Sektör ile ilgili kanunlar AB direktifleriyle çok fazla uyumsuzluk göstermemektedir. Tanıtım sektörünün tüm yatırımı aslında insandır. İnsan son derece pahalı bir sermayedir. Çünkü iyi bir uzman için uzun ve köklü eğitimler, iyi organize olmuş ortamlar, tecrübeli eğiticiler gerekmektedir. Ülkemizde üniversiteler başta olmak üzere ulusal ve uluslar arası tanıtım ajansları içinde pek çok profesyonel eleman yetiştirilmektedir. Yetişen bu uzmanların yaratıcılıkları ve hayal güçleri ile mecraların, teknolojinin elverdiği ölçüde kullanımıyla sektörü Türkiye’de daha da büyütüp geliştireceklerine inanmaktayız. Ve tabi ki bu sayede ekonominin canlanacağına da

Arşiv

Etiketler