Yavuz Semerci tarafından kaleme alınan “Şardan tipi reklamcılık neden bitmeli?" adlı yazı dizisi yüzünden, Reklamcılar Derneği Başkanı Yiğit Şardan Semerci'ye dava açmıştı. Semerci, sonuçlanan davayı Habertürk'teki köşesinde isim kullanmadan yazdı
Mahkeme Yavuz semerci'nin yazdığı yazı dizisinin eleştirel bir yaklaşım içerdiği, kişilik haklarına saldırılmadığı sonucuna vararak, Yiğit Şardan tarafından istenen tazminat talebini reddetti. Davanın konusu olan yazı dizisinin içeriğinde; Şardan'ın pazarlama firması kurduğu, bu firma üzerinden reklam verenlerden reklam aldığı, alınan reklamların, gene kendisinin kurduğu medya dağıtım firmasına ait yayın organlarına verildiği, bu şekilde haksız kazanç ortamının oluşturulduğunu yazan Semerci, aynı zamanda Şardan'ın firmasının, Gazete Habertürk için tasarladığı reklam kampanyasını, geçmiş zamanda Gazeteport için tasarlanan tanıtımlardan çaldığını ileri sürmüştü.
Yavuz Semerci'i yazı dizisinde, reklam sektöründe oluşturduğu iş hacmi sebebiyle, pek çok reklam mecrasının, bu ekip tarafından dayatılan model ile çalışmak durumunda olduğunu söylemişti. Bugünkü yazısında da, mahkeme kararıyla ilgili şunları yazıyor;
Mahkemenin ders gibi karar verdiğini, ülkede yüzlerce kişi hakkında haberin yapıldığını, yazı yazıldığını, medyanın, kişilerin hakkını da yiyebileceğini ama gazetecinin, yazısını yazarken elinde bulunan dayanağın gerçek ve güncel olduğunu yazıyor. Gazetecilerin, yazı yazarken bunlara dayandığını, olayları açığa çıkarmanın ise kamu güçlerinin ve kolluk kuvvetlerinin işleri olduğunu belirtiyor. Semerci ayrıca, gazetecinin yazdığı haberin gerçeğini, kolluk kuvvetlerinin takip etmesi gerektiğini, bu yüzden gazetecilerin kamu görevlerini yapma yükümlülüklerinin, Tanzimat'tan bu yana, yasalar tarafından güvence altına alındığını söylüyor. Bugüne kadar hakkında pek çok davanın açıldığını, bu yüzden yorumlarının bilgi ve belgeye dayalı olduğunu söyleyerek, açılan davaların çoğunu kazandığını ifade ediyor.
Son açıklan mahkeme kararını paylaşmak istediğini yazan Semerci, kararın, basının özgürlük sınırlarının başlangıç ve bitiş noktaları konusunda, ders niteliğinde olduğunu yazarak, amacının kişilerle hesaplaşma olmadığını, basının özgürlüğü konusunda hukukun bakış açısını yansıtmak istediğini söylüyor. Mahkemenin kararında;
“Bu tip bir uyuşmazlık durumunun çözülmesinde, hukuksal aykırılık oluşturan faaliyetlerden farklı bir yolun takip edilmesi ve farklı ölçeklerin şart olarak aranması lazımdır. Bunun nedeni Anayasa'nın 28'inci maddesinde olan basın özgürlüğü güvencesi ve bu ilkenin güçlenmesini sağlayan, 5680 Sayılı Basın Yasası'nın 1. maddesindeki düzenleme olmaktadır. Basına verilen güvencenin sebebi, topluma fayda sağlamasıdır. dava konusu yazı, güncel ve yayını kamu yararınadır”.
Yasa da durumun böyle olması, olayın aktarımı, resimlenmesi ve olaya dahil olanları, olayın niteliği ile ilgili bilgilerin verilmesini de kapsıyor. Mahkeme ayrıca, burada somut bir gerçeğin aranmaması gerektiği, olayın verildiği zamanda, belirme şeklinin biçimine uygun olup olmadığının aranması gerektiği söylenmiş. Eğer haberin gerçek dışı olmasını sağlayan unsurların arasında, gazete ve gazetecinin rolü yoksa verilen haberlerin gerçek dışı olmalarının da sorumluluk gerektirmediği, bu yüzden de tazminatın gerekli olmadığını belirtilmektedir.
Mahkeme, davalı Yavuz Semerci'nin yazdığı yazı dizisinin eleştiri içerdiğini, davacı şirketin faaliyetlerinin haber niteliği taşıdığı, haksız rekabet oluşturacak bir durumdan bahsedilemeyeceği, yazıda hakaret olmadığı belirtilerek davanın reddine karar vermiş.