sa Arama Sonucu Bloglar
Markalar, marka haline gelebilmek için, geçmişten bu yana birbirinden farklı pazarlama stratejilerini sürdürdüler. Pazarlama iletişimi kapsamında, firmaların bu alanda yapacakları veya yapması gerekenler belirlidir. Hangi yol izlenecek? Hangi birimler oluşturulacak? Birimlerin özellikleri neler? Oluşturulan birimlerde çalışanların hangi uzmanlıklara sahip olmaları gerekiyor? Ne tür çalışmalar yapılmalıdır. Hangi mecra? Hangi medya? Bir kampanya hangi süreçleri takip etmelidir? V.b. pek çok soru, firmaların, tüketicilerle iletişim kurmasını sağlayacak köprüyü tanımlıyor. Aslına bakılırsa, marka olabilmek için, belirlenmiş kalıpların takip edilmesi çok ta önemli olmayabiliyor. Daha doğru bir ifadeyle, belirlenmiş kuralları takip etmeden marka haline gelmiş örnekler bulunmuyor değil. Bunlardan bir tanesi Greenpeace'dir. Her ne kadar, ürün üretmiyorsa da toplumlara hizmet sunuyor. Bugüne kadar firmaların izlediği hiçbir iletişim yolunu veya kuralını uygulamadı. Kendine göre eylem planları gerçekleştirdi ve dünya üzerinde, sosyal bir güç haline gelirken yaklaşık, üç milyon kişi tarafından tanınan ve bilinen marka haline gelmeyi başardı.
Devamı için tıklayınız ...
Jostein Gaarder, Sofi’nin Dünyası isimli kitabında “İyi bir filozof olabilmek için gereken tek şey hayret etme yeteneğidir” der. Bu cümleye dayanarak “Reklam dünyasının profesyonelleri birer filozoftur” çıkarımını elbette yapmayacağız.” Ancak şu da bir gerçektir ki bu profesyonellerin başarılarından birisi de hedef kitleleri zaman zaman hayrete de düşürecek şekilde etkilemektir. Gaarder’ın hayret etme yeteneğinden kastını yine kendinden bir örnek vererek açabiliriz. Sihirbazın şapkasından bir tavşan çıkar. Bu uzun bir süreçtir. Milyarlarca yıl alabilir. Çocuklar bu tavşanın tüylerinin en tepesinde dünyaya gelir. Bu müthiş sihirbazlığa şaşırabilirler. Büyüdükçe, ince tüylerden aşağıya iner ve kuytulara doğru giderler. Aşağısı rahat olduğu için, pek azı tekrardan ince tüylerin tepesine tırmanmaya çalışacak ve varoluş üzerine sorular sorabileceklerdir. Aşağıdakilere ise felsefi düşünceleri anlatmak çok zordur çünkü onlar çoktan rahat konumlarını almışlardır, onlar için “hayret” edecek fazla bir şey, hatta hiçbir şey yoktur. Reklamın doğasında da insanları şaşırtmak vardır. Beklemedikleri teklifler, ani indirimler, çeşitli promosyonlar, tüketicilerin ilgisini çekmekler kalmaz, öyle teklifler ya da öylesine etkileyici bir şekilde sunulan ürünlerle karşılaşırlar ki bu onları gerçekten şaşırtır ve heyecanlandırır. Burada “şaşırtmak” kelimesiyle kast edilenin şoka uğratmak olmadığının altını çizmekte fayda görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde ünlü şarkıcı Beyonce’un yeni parfümü Heat için çektiği reklam filminin, İngiltere’de gündüz televizyonlarda yayınlanması fazla müstehcen bulunduğu için yasaklandı. Günümüzde yoğun rekabet koşullarında hedef kitlelere bir çok uyaranın arasından ulaşmak gerçekten de kolay değildir ama doğru iletişimin yolu doğru mesajdan geçer. Doğru mesajı da ancak doğru zamanda, doğru kanaldan gönderdiğiniz taktirde alıcıya ulaştırmak mümkün olur. Bu doğrulardan biri ya da birkaçını sağlayamadığı için yasaklanan reklam kampanyaları da yok değildir. Dünyaca ünlü bir marka olan VodkaAbsolut’un reklam kampanyaları anlatmak istediğimize çok uygun bir örnektir. Aynı şişe, her defasında farklı bir konseptle karşımıza çıkar. Bazen başında halesi, sırtında kanatlarıyla bir melek figürü, bazen ilkbaharı temsilen çiçeklerden yapılmış bir şişe, bir çift bale pabucunun kurdelesinin aldığı şişe şekli… Her defasında sade bir anlatım ve göz alıcı bir görsellikle sunulan kareler, tüketiciyi unutamayacağı bir tada davet eder. Bu da kuşkusuz ki reklamcıların ürünü sunmadaki başarısıdır. Bir ağacın dallarına tünemiş kuşların da Absolut şişesi gibi göründüğünü fark etmek birçok kişiyi ister istemez hayrete düşürecektir ve kişinin zihninde mutlaka kendine bir yer edinecektir.
Devamı için tıklayınız ...
Normalde reklam ajansı, markalar için strateji oluştururken, bununla ilgili teknikleri, taktikleri üretir. Bütünlüklü konseptlerle tüketicinin etrafını çepeçevre kuşatır. Oluşturduğu her kampanyanın her uygulamanın, özel bir temaya sahip olmasını sağlar. Ajans, pazarlama iletişimini, markanın amaçlarına hizmet edecek bütün uygulamaları dahil ederek, tüketicilerin emsalsiz deneyimler yaşayabilmesi için kurgular. Eski, yeni gibi bir ayırıma gitmeden hepsini kapsayarak hareket eder. Pazarlama iletişimini kurgularken, esas olarak iletişimin içeriğine odaklanır. Diğer bir ifadeyle, buradaki esas amaç, markanın amaçlarını gerçekleştirebilecek türde iletişimin kurulabilmesidir. Stratejilerin oluşturulması esnasında düşünülen veya özen gösterilen asıl mesele, reklamda kullanılan espirinin, ünlünün veya buna benzer aracın, insanın aklında kalması değildir. Esas mesele, kullanılan aracın dikkat çekmesiyle, verilen mesajın içeriğinin, markanın vaatlerinin insanların aklına takılması, onların iz bırakmasıdır. Günümüzde, markaların tüketiciye ulaşabileceği temas noktaları sonsuz derecede arttı. Aslına bakılırsa son zamanlarda, özellikle sosyal medyanın da ortaya çıkmasıyla birlikte, ajansların yeni sınıflandırmaları çok ta doğru değildir. Yeni mecralar, eski mecralar, bütünleşik pazarlama iletişimi v.b. alanlarında faaliyet gösterenlerin çoğu, bu yanlışla birlikte, bir mecrayı diğerine kötülüyor. Bu önemli bir hatadır. Çünkü sorun mecranın ne kadar yeni olduğu, güncel veya teknolojik olduğu değildir. Markayı hedef tüketicisiyle buluşturan, olması gereken iletişimi kurabilen mecra, ister eski ister yeni olsun, çok büyük bir önem taşıyor. Bu noktada, ajanslara çok fazla iş düşüyor. Onların, markaları bilgilendirerek yönlendirmeleri gerekiyor. Markanın duruşuna göre, kurmak istediği iletişimin biçimine göre, temas noktaları, yani mecralar seçilmelidir. Bu noktada, markaların veya ajansların dijital düşünmemesi gerektiğini söylemiyoruz. Kesinlikle geldiğimiz süreçte, dijital düşünmek gerekiyor. Fakat bu düşünce biçimi, markanın daha etkin ulaşabileceği, eski bir mecranın kullanılmaması anlamında değildir. Bu süreçte, herhangi bir mecra, markanın etkin biçimde, tüketiciye temas edebilmesini sağlıyorsa, bunun ajans tarafından kullanılması gerekiyor. Konu dijital ise, yani markanın sosyal medya içerisinde yer alması planlanıyorsa, bu plan yapılmadan önce, uzun soluklu, dinleme ve araştırma yapmak çok önemlidir. Bir markanın iletişim stratejisi kurgulanırken, bütün mecralar düşünülmelidir. Yani tek bir yön, tek bir alan değil, 360 derece düşünülmelidir. Elbette bunu yapabilmek, genel açıdan bakıldığında çok kolay gibi görünebilir. Televizyon, sosyal medya, üstüne bir de açık hava reklam araçlarını eklediniz mi olay biter. Ama böyle bir düşünce biçiminin hiçbir değeri olmayabilir. Markayı amaçlarına ulaştırmayı bir yana bırakın, boşa harcanmış emek ve bütçe anlamına gelebilir. Uzun soluklu bir dinleme ve araştırma sonucunda, pazarlama iletişim stratejisi kurgulanacak olan markanın, tüketiciyle temas noktaları seçilmelidir. Oluşturulacak stratejilerde kullanılan her mecranın, bir araç olduğu unutulmamalıdır. Bu ister eski mecralar olsun ister dijital ortamlar olsun, hepsi doğru iletişimin kurulabileceği temas noktaları olmalıdır. Kurgulanan strateji, tüketicilerin zihinlerinde, markaya özel bir yerin ayrılmasını sağlayabilmelidir. Tüketicinin bütün duyularına, duygularına seslenilerek marka ve tüketici arasında güçlü bir bağı kurabilmelidir.
Devamı için tıklayınız ...
Reklamın iyisi kötüsü olur mu olmaz mı? Burada kullanılan “reklam” sözcüğü daha çok tanıtım anlamında kullanılmış olsa da durumda bir değişiklik olmaz. Reklamın da tanıtımın da iyisi, ya da kötüsü olur. Bir ürün, hizmet hatta kişi kötü bir tanıtım ile tüketicinin hafızasında yer edebilir ama kötü ve yanlış tanıtılmış bir ürün ona pek de cazip gelmeyecektir. Hele ki kötü reklama maruz kalmış olan ürünün kendisi de tüketici beklenti – taleplerini karşılamıyorsa bu olumsuz durumda firma ciddi zararlar görecektir. Olumsuz tecrübeler tüketiciyi sadece o ürüne karşı değil, firmanın üretmesi muhtemel olan diğer ürünlerine karşı da olumsuz güdüleyecek ve bu firmayı uzun vadede daha fazla zarara uğratacaktır. Bunun için pazar payını arttırma hedefinde olan bir firma için tüketicinin aklında kötü bir imaj ile yer almak emek, zaman ve kar kaybı demek olacaktır. Örneğin “Ben çok sağlam halatlar üretirim, birkaç tonluk ağırlığı kaldırabilir.” söylemiyle ürününü pazarlayan bir firmanın ipini aldığımızı ve bir salıncak kurduğumuzu düşünelim. Ardından da ipin koptuğunu ve salıngaçtan düştüğümüzü. Kötü reklam ile birleşen bu kötü ürün tüketicinin hafızasına kalıcı bir şekilde yerleşecektir. Susuzluğu giderdiğini iddia eden bir meşrubat çok fazla şeker içeriyor ve dolayısıyla tüketicinin farklı bir içeceğe daha ihtiyaç duymasına neden oluyorsa bu iyi bir reklam değildir. O tüketici içecek reyonunun başına geldiğinde kendisini “susatan” içeceği tercih etmeyecektir. Hiçbir motorlu taşıt üreticisi firma aracının sağlamlığını kanıtlamak için örneğin, araçlarının kaza sonrası görüntülerini vermeyi tercih etmez. Kötü reklam, başarısız reklamdır. Reklam çalışmaları kardan pay ayrılarak, karı arttırmak amacıyla yapılır. Dolayısıyla kötü reklam firmalara hiçbir şekilde fayda sağlamaz. Günümüz tüketim anlayışı içerisinde tüketicinin sadece aklında kalmış olmak firmalar için yeterli bir tanıtım faaliyeti değildir. Reklam ve tanıtım çalışmaları tutarlı olmalı, hedeflerini iyi belirlemeli ve tüketiciyi ürün ve firma konusunda çelişkiye düşürmemelidir. Hedef kitle, tanıtım faaliyetlerinin hangi mecralarda sürdürüleceği, reklamların hangi aralıklarla yayınlanacağı gibi unsurlar profesyonel çalışmalarla belirlenmelidir. Kısacası; firmalar tanıtım faaliyetlerini dolayısıyla da reklamlarını tüketiciye en etkin ve doğru biçimde ulaşmak amacıyla, doğru yerde, doğru zamanda ve doğru şekilde kullanmak zorundadır. Aksi halde kötü reklamın olumsuz geribildirimi en başta düşen pazar payı ve kar olarak üreticiye geri dönecektir.
Devamı için tıklayınız ...
Gerilla Pazarlama terimi Jay Conrad Levinson tarafından yazılan bir pazarlama kitabı olmasına rağmen, içeriğinde bahsettiği pazarlama tekniği sadece kitabın başlığı olarak kalmadı. Temel prensip ürününe dair söyleyecek sözü olan firmaların bunu maliyeti en aza indirgeyerek ve farklı tekniklerle söylemesidir. Kısacası beklenmeyen bir anda, beklenmeyen bir şekilde tüketicinin karşısına çıkan reklamlar gerilla pazarlama taktiği kullanan reklamlardır. Gerilla pazarlamanın tek başına aniden algıya müdahale eden bir reklamdan oluşmadığını, bunun bir “süreç” olduğunu en başta bir not olarak düşmekte fayda vardır. Gerilla pazarlamayı sadece kurumsal değil, yerel firmalar, küçük işletmeler de kullanabilir. Kaliteli ürünleri maliyeti düşük reklamlarla desteklemek onlara büyük firmalarla rekabet etme şansı da verecektir. Bazı araştırmalar gösteriyor ki ömrümüz boyunca yaklaşık iki milyon reklam izliyoruz. Gerçekten de büyük bir rakam. Bir araştırma da hangi reklamların hatırlandığına dair yapsak acaba elde edeceğimiz sonuçlar ne olur? Hiç kuşkusu yok ki, hatırlanabilir olan reklamlar farklı, beklemediğimiz anda karşımıza çıkmış ve bizi gerek görsel, gerek içerik olarak sarsmış reklamlar olacaktır. Kimse katlanmış otobüs koltuğunu oturmak için açtığında bir dizüstü bilgisayar görüntüsüyle karşılaştığını sanıyoruz ki kolay kolay unutamaz. Lenovo Firması’nın kullandığı bu teknik akılda kalmak için birebirdi. “BENİ AL” söylemiyle bas bas bağırmak yerine, tüketiciye “Ben çok sağlam bir bilgisayarım, üstelik sana toplu taşıma araçlarında dahi ulaşabileceğin ve kullanabileceğin kadar yakınım” gibi bir mesajı sessizce verebilmişti. Gerilla pazarlama taktiğini sadece bir ürün – hizmeti pazarlamak için değil, halkla ilişkiler ve tanıtım çalışmaları çerçevesinde de kullanmak mümkündür. Ancak bu tekniğin asla unutulmaması gereken en önemli unsuru “Gerilla pazarlama taktiği sadece çarpıcı bir mesaj ve akılda kalıcı bir şekilde tüketicinin karşısına çıkmaktan ibaret değildir.” En başta belirttiğimiz gibi bu bir süreçtir ve üreticiler – firmalar bu süreç içerisinde tüketici – müşterilere vaad ettiklerini aynı şekilde sunmalı, kötü – olumsuz geri dönüşleri en aza indirgeyerek maksimum kalite - kara ulaşma amacından sapmamalıdır. Tüketici – müşterilerin beklentileri karşılanmadığı takdirde üretici - firmanın “dikkat çekici pazarlama tekniği” kısaca gerilla reklamı hayal kırıklığı, para ve zaman kaybı yaratmış bir ürün – hizmet olarak tüketicinin hafızasındaki kalıcı yerini almış olacaktır.
Devamı için tıklayınız ...
Rexona, Tofita, Patos Rolls, gibi markalar, ünlü oyuncu Beren Saati, reklam yüzü olarak seçerek, farkındalık yaratmaya çalıştılar. Ünlü simaların markalar tarafında seçilmesi, bu tip filmlerde kullanılmalarının nedenlerini aşağı yukarı hepimiz biliyoruz. Ünlü oyuncuların toplum nezdinde edindikleri konumdan firmalar yararlanıyor. Toplum, oyuncuları, çekici, sempatik, komik, usta, uzman, etkileyici, deneyimli bulduğu anda, onları dikkatle takip etmeye başlamaktadır. Giydiklerine, yediklerine, gittiği yerlere, girdiği sosyal ilişkilere, sahip olduğu konumlara özenmektedir. İnsanlar genellikle, kendilerinde olmasını istedikleri özelliklere sahip olanlara daha çok ilgi duymaktadır. Pek çok marka yüzünde, seçen firmanın, hangi mantıkla bu seçimi yaptığı anlaşılıyor. Fakat Beren Saat’te durum biraz farklıdır. Sanatçının oynadığı bütün filmlerde, erotizm ağır basıyor. Bu ister giyiminde, ister davranışlarında en çok öne çıkan özelliği durumunda. Ayrıca Beren Saat’in birbirinden farklı toplum kesiminde edindiği yerler de farklı özellikler gösteriyor. Yani oyuncu her kesim tarafından sevilen, beğenilen bir oyuncu değil. Ünlü Oyuncu Beren Saat, erotizm dışında, bir de güvenilmezlik, ihtiras, heyecan, intikam, topluma aykırı davranış ve hallerle de tanınıyor. Bu, oynadığı filmlerin senaryoları dahilinde bile olsa, sonuçta toplumda edindiği yerin özellikleri arasında bulunuyor. Bütün bu özellikler, sanatçının güzelliği, çekiciliği tarafından örtüldüğü için, insanlar onaylamasalar da onu izlemekten kendilerini alıkoyamıyorlar. Bu özellik, firmaların onu seçmesi için geçerli bir neden olarak görülebilir. Şimdi bir de markalara bakalım. Bir firmanın, ünlü bir oyuncuyu marka yüzü olarak kullanabilmesi için, onun toplumda edindiği yerin özelliklerinin markanın vizyonuyla, misyonuyla örtüşebilmesi gerekiyor. Beren Saat’in bugüne kadar, yüzü olduğu markalar arasında, en çok örtüştüğü cips markasıdır. Belki cips için ihtiras, intikam, erotizim, heyecan uygun düşebilir. Neticede, baharat içeren bir üründen söz ediyoruz. Bu özellikler baharat içeren bir gıda ürünü için şirin gelebilir. Ama marka üretim kalitesi, güvenilirlik düşünüldüğünde, seçilen oyuncu uygun düşmüyor. Markalar bu noktada gölgede kalıyorlar. Tofita markası reklamına gelince, burada da belki, markayı çok fazla gölgede bırakmadığı düşünülebilir. Hem cips markasının hem de sakız markasının seçimleri, az çok doğru kabul edilebilir. Ama deodorant markasının, daha farklı bir oyuncuyu tercih etmesi daha uygun düşebilirdi. Çünkü ünlü oyuncu Beren Saat, bu markayı gölgede bırakmış durumda. Bunu böyle değerlendirince, insanların aklına, deodorantların, parfümlerin en nihayetinde kokuların, kışkırtıcı, erotik özeliklere kendi bileşenlerinde zaten sahip oldukları gelebilir. Bu yüzden de seçilen oyuncuyla örtüştüklerini düşünebilirler. Fakat her insan, bu özelliklerinden dolayı kokuları seçmiyor. Sempati, hoşluk, saflık, güven, huzur için de koku seçiliyor. Kokuları kullanan marka yüzlerinin, Beren Saat’in bazı özelliklerine yani fiziksel çekicilik, etkileyicilik gibi unsurlara sahip ama bunların yanında hal ve davranışlarıyla beğeni toplayan, kendilerinden olarak kabul edebildiklerinden seçilmesi daha uygun olurdu.
Devamı için tıklayınız ...
İnsanların büyük bir çoğunluğu satışın doğuştan gelen bir yetenek olduğuna inanmaktadır. Oysaki pazarlamada satış öğrenilebilen bir beceridir. Beceriler bilindiği gibi geliştirilebilen özelliklerdir. Geçmişten bu yana müşteri temsilcileri, pazarlama uzmanları, satış temsilcilerinin toplumda bıraktığı izlenimler, bu meslekle ilgili düşüncelerin, birbirinden farklı olmasını sağlamıştır. Toplumun büyük bir çoğunluğu, bu işin doğuştan gelen bir yetenekle yapılabileceğini düşünürken, az bir kısmı, bu işin tekniklerinin öğrenilmesi halinde, herkes tarafından yapılabileceğini düşünmektedir. Bu iş için, öncelikle bir kişinin geçmişinde, satış deneyiminin olması şarttır. Bununla birlikte, bununla ilgili geniş bir bilgisinin olması gerekmektedir. Özellikle son zamanlarda, bu konu ile ilgili araştırmaların, tüketici özellikleriyle ilgili bilgilerin verildiği, onlarla iletişim kurma yollarının, onları etkileme biçimlerinin v.b. daha pek çok konunun işlendiği, eğitimler verilmektedir. Özellikle pazarlama eğitimleri veren kuruluşlar, bu öğenin öğrenilmesiyle çok ilgilidirler. Bunlardan birine giderek, bu eğitim alınabilirken, aynı zamanda, internet üzerinde de pek çok bilgi ve makale bulunmaktadır. Belli bir alt yapı zaten varsa, yani bunlarla ilgili deneyim ve bilgi bulunuyorsa, geliştirilmesi için bu tip eğitimlerin veya araştırma yazılarının okunması, uzmanı veya kişiyi geliştirebiliyor. Bununla birlikte, günümüzde, pazarlama alanında gittikçe artan rekabet var. Firmaların ürettikleri ürün ve hizmetler gittikçe çeşitlenmektedir. Aynı şekilde, tüketiciler her geçen gün biraz daha bilinçli hale gelmekte ve istekleri de aynı oranda değişmektedir. Yani uzmanlarının müşteri kazanması, gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Bütün bu durumlar, satış kavramının, yeteneğinin veya edinilmesinin değerini, firmalar açısında oldukça önemli hale getirmeye başladı. Zaten bu durumun fark edilmesiyle birlikte, piyasada, bununla ilgili yani satış ve satışçı kavramlarını anlatan yayınlara ilgi de artış göstermeye başladı. Gittikçe uzmanlar, bunun bir yetenek olmadığını, öğrenilebileceğini, buna ilişkin tekniklerinin öğrenilmesi halinde, ilgili deneyimlerin de gerçekleşebileceğine, deneyimlerden sonra, kişilerin bu işi yapabileceklerine dair inançları artmaya başlamıştır. Zaten gerçekte de durum öyledir. Pazarlama iletişimiyle ilgili bilgi sahibi olduktan sonra, ilgili toplum yapısı, sosyo-kültürel özellikler yapılan araştırmalardan öğrenilebilmektedir. Müşteri davranışı, istek ve arzuları, beklentileri, onları etkin dinleme yöntemleri, karar vermelerini etkileyen unsurlar, almalarını istedikleri ürün ve hizmetlerin faydalarını onlara sunma, onları ikna etme yöntemleri, davranışları yönlendirme teknikleri, onlarla iletişimin nasıl kurulması gerektiğine yönelik teknikler öğrenilebilir. Bunların hiçbiri, doğuştan gelen bir yetenek değildir ve öğrenilemez değildir. Fakat bir konuşma kabiliyeti gerekmektedir. Ama bu kabiliyet dilin kullanımıyla ilgili, sözcük dağarcığı ve ifade biçimi ile ilgilidir. Bilindiği gibi bunlar da öğrenilebilen, hatta en temel eğitim kurumlarının verdiği dersler arasında yer alan konulardan biridir. Kısaca bunların hepsi öğrenilebilir.
Devamı için tıklayınız ...
Televizyon tanıtım filmlerinin, insanın pek çok duyusuna hitap etmesi, bir bakıma mesajların işini zorlaştırmaktadır. Çünkü televizyon reklam mesajlarını, başka tarafa veya başka anlama çekecek pek çok etken bulunmaktadır. Televizyon, insanın hem görsel hem işitsel hem de algısal duyularına hitap etmektedir. Bu durum, televizyon reklam mesajlarının tasarlanması esnasında, her öğeye birden çok açıdan dikkat edilmesi, her üç öğenin, anlattıklarını başka yöne kaydırmaması için tasarlanması gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Görsel öğeler ile işitsel öğelerin tasarlanması, tanıtım fikrinin ortaya çıkarılmasından sonra kolay olabilmektedir. Fakat verilmesi tasarlanan mesajların algılara gidiş biçimi, insanlara neyin neleri çağrıştıracağı konusu reklamcıları zorlamaktadır. Bu yüzden, televizyon reklam mesajlarının bazıları, gene uzman ajanslar tarafından tasarlanmış olmasına rağmen, hatalı mesajları iletebilmektedir. Kurgusu yapılan bir filmin mesajları, ne kadar özenle tasarlanırsa tasarlansın, bazen farklı anlamlara gidebilmektedir. Gerçi, reklamcıların özelliklerini tespit ettiklerini düşündükleri, hedef kitlenin algıları, bazen onların farkında olmadıkları şekilde çalışmakta ve verilen mesajları, istenildiği şekilde değil, kendilerince alabilmektedirler. Televizyon reklam mesajlarının algılanması, kişiden kişiye, sınıftan sınıfa, düzeyden düzeye ve buna benzer pek çok unsura göre değişmektedir. Her ne kadar mesajlar, görsellerle, sözlerle ve başka etki unsurlarıyla da güçlendirilmiş olsalar bile, gene de toplum tarafından nasıl algılandığının tam bir tespiti yapılamamaktadır. Hatta tanıtım için toplumsal analizlerin verileri bile, olandan farklı verileri gösterebilmektedirler. Çünkü tüketiciler, televizyon tanıtım filmlerini evde izlemektedirler. Dört duvar arasında, onların bu tip kuşakları izlerken nasıl tepki gösterdikleri, anlatılanları nasıl algıladıkları reklamcılar tarafından tam olarak bilinmemektedir. Bilimsel disiplinler, toplumsal analizler etkili yöntemler kullansalar da, göstergelerinden farklı etkiler olabilmektedir. Tüketiciler, evde bu tasarımları izlerken farklı veya oldukları gibi davranmaktadır fakat analizlerde, anketleri cevaplarken yeterince samimi ya da gerçekten tercihlerini veya isteklerini tam olarak ifade edip edemedikleri ciddi bir tartışma konusudur. Toplum bilimcilerin, felsefecilerin v.b. düşünce insanlarının, tespiti mümkün olmayan unsur olarak gördükleri konuların arasında da bu olmaktadır. Tüketicilere soru yöneltildiğinde, sorunun cevabının alınması esnasında, doğruluğunu değiştiren pek çok etken bulunmaktadır. Tüketicinin hangi psikolojik etkilerle bu cevapları verdiği, kendini ve isteklerini, beklentilerini, arzularını yeterince tanıyıp tanımadığı yine reklamcılar tarafından bilinmemektedir. Kimi insan, isterim dediği pek çok unsuru istememektedir veya firmanın şunu yapması halinde, satın alırım dediği pek çok konu, onun satın alma davranışını etkilemeyebilmektedir. Gerçekte isteklerini ve kendini tanımayan, binlerce kişi bulunmaktadır. Dolayısıyla televizyon reklam mesajları hazırlanırken, elde olan verilerle hareket edilmekte ve filmde, konu bütünlüğünü destekleyen unsurlar kullanılmaktadır.
Devamı için tıklayınız ...
Teknolojinin gelişimiyle birlikte, firmalar, gelişen teknolojiyi kullanarak, yeni reklam mecraları üretiyor ve bunları kullanıyorlar. Kullanılan bu yöntemler bazen alışılmadık olabiliyor tabi. Volkswagen markası Hindistan'da yayın yapan Times Of İndia ile birlikte yaptıkları reklam bunlardan birine örnek olabilecek nitelikte…
Bütün ülkeye yayın yapan gazete Times Of İndia, gazetenin reklam sayfasına konuşan bir cihaz yerleştirerek gazetenin dağıtımını yapmış. Konuşan cihaz, markanın yeni ürünü olan Vento otomobilini (bizde Jetta diye bilinen) tanıtıyor. Gazete okurları, ilgili sayfa açıldığında devreye girerek tanıtım metnini seslendiriyor. Tabi bu konuşan cihazlar bütün gazete baskılarına yapılmadı. Altı ilde satışa çıkarılan gazetelere yerleştirildi.
Devamı için tıklayınız ...
Pazarlama iletişiminin öğelerinden biri olan, çalışanların performansının arttırılması kapsamında değerlendirilen çalışan motivasyonunun sağlanması, insanların sürekli üzerinde konuştuğu, araştırmalara ve tartışmalara konu olan bir unsurdur. Pazarlamada iletişiminde önemli olan, çalışanların memnuniyeti diğer bir ifadeyle iş yerindeki mutluluğu, onların, sahip oldukları özelliklerini en yüksek düzeyde kullanmasını da beraberinde getirmektedir. Personelin yüksek performansla çalışması, firmanın pazardaki durumunu güçlendirmekte, hedeflerine ulaşmasına katkı sağlamaktadır. Yaptığı işten keyif alan bir personel, hem firmanın verilen işini en iyi şekilde yapacak hem de hedef tüketicilere veya ilişkide bulunduğu, firmanın çıkar gruplarına karşı güler yüz göstererek, kolaylık sağlayacaktır. Dolayısıyla çevrenin firmaya olan sempatisini arttıracaktır. Yapılan araştırma verilerinde, Çalışanların motivasyonunun sağlanması, hem ülkemizde hem de diğer ülkelerde, takdirle eşleştirilmektedir. Kesinlikle, takdir edilmek çalışan motivasyonunu sağlar ama bu, uzun bir süreye yayıldığında etkisini kaybedecektir. Çünkü çalışan, bu tip davranışlara alışacak ve bu, ona yeni bir enerji vermeyecektir. Yapılan araştırmaların çoğunda sonuçlar, çalışanların motivasyonunun sağlanmasında, en önemli etkenin, firma yetkililerinin veya yöneticilerin, çalışana, yaptığı işin anlamını ve değerini anlatabilmesini göstermektedir. Eğer çalışan yaptığı işin, firma için, kendi iş yaşamı için kattığı değerleri anlayabilirse, yaptığı işten keyif almaktadır. Firma bünyesinde yapılan bütün çalışmaların, pazarlama stratejisine dâhil olduğunu, değer kattığını anlayabilirse, iş yerinde daha mutlu bir çalışan olarak, hep daha iyisini yapmaya gayret etmektedir. Pazarlama iletişiminde yapılan araştırmaların sonuçlarında, çoğu çalışanın cevaplarında, takdir edilmek seçeneği mutlaka görülmektedir. Fakat yukarıda da değindiğimiz gibi, bunun etkisi uzun ömürlü olmamaktadır. Fakat kişinin anlamlı ve değerli bir işle uğraştığını düşünmesi motivasyonunu arttırmaktadır. İşyerinde huzur, espri anlayışı, birbirini anlayabilmeye dayalı iletişim, kişilerin sorunlarına karşı duyarlılık, buna yönelik yapılan yardımlar, kişilerin normal yaşamlarını rahatça sürdürebilmelerini sağlayacak kadar bir kazanç v.b. özellikler, çalışanların, işyerinde mutlu olmalarını sağlayan diğer unsurlardır. Bunlardan birinin olmaması, çalışanın motivasyonunu ters yönde etkilemektedir. Bunların hepsi, firmaların çözebilecekleri sorunlar veya durumlardır. Ama asıl, çalışanların motivasyonunun artmasını sağlayan, yaptığı işle bir değer yarattığını düşünmesini sağlamaktır. Tabi burada işin önemi ve çalışanın yarattığı değerin aktarılmasında veya anlaşılmasının sağlanmasında dikkat edilmesi gereken, bu motivasyon aracının abartılmaması olmaktadır.
Devamı için tıklayınız ...